Yaşlanma insanlık tarihinde yeni bir olgudur ve modernleşmenin sıkıntılı, hoş karşılanmayan yan ürünü olarak algılanır. Eskiden beri uzun yaşamak isteyen insanın uğraşları meyvesini vermiştir. Bugün uzun ömürlü insanların döneminde yaşıyor olmanın keyfini sürüyoruz. Bunun ardında geçmiş nesillerin hayalleri, hayallerini gerçekleştirmek için gösterdikleri çabalar vardır.
Bunu dikkate almayan günümüz insanı, bir taraftan yaşam süresinin uzamaya devam etmesini istemektedir. Bunu gerçekleştirmek için geçmişteki nesiller gibi uğraşlarına devam etmektedir. Diğer taraftan uzun yaşamın sorunlarından şikayet etmektedir.
Geçmişteki ve bugünkü insanların yaşam süresini uzatmak için gerçekleştirilen girişimlerinin sonucu olarak ortaya çıkan yaşlanma; insanın hesaba katmadığı, uzun yaşam hedefine yönelik uğraşlarının beklenmedik bir sonucu olarak ortaya çıkan bir fenomendir.
Yaşam koşullarındaki değişim yaşam süresinin uzamasına ve toplumun yaşlanmasına yol açıyor. Bu gelişme ise “problem” olarak algılanıyor. Bu yüzden yeni yeteneklere, becerilere ve yaratıcılığa ihtiyaç duyuluyor.
İnsanın ve toplumun yaşlanma ve yaşlılıkla ilişkili problemleri algılayışı, yorumlayışı ve çözümleri de değişiyor. Yaşlanma ve yaşlılık hem toplumsal gelişmenin ürünü hem de toplumsal gelişmenin sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Buna örnek olarak Tazelenme Üniversitesi gösterilebilir. Daha önce neden bu aklımıza gelmedi? Çünkü yaşam süresi kısaydı, insanlar yaşlılıkta eğitimi hayal edemiyordu. Ama yaşam koşullarının değişmesiyle uzayan yaşam süresine yeni anlamlar kazandırılması ihtiyaç olarak doğunca, bu ihtiyacın nasıl giderileceğine kafa yormaya başladık. Böylece ihtiyaca cevap veren seçeneklerin neler olabileceğini düşündük ve sonunca “Tazelenme Üniversitesi” adı altında bir girişim ortaya çıktı.
Bir başka örnek de yerel yönetimlerle iş birliği yaparak hayata geçirdiğimiz Alzheimer Hasta ve Hasta Yakını Buluşma Merkezleri’dir. Daha önce bu girişimin ortaya çıkmamış olmasının sebebi “duyarsızlık” veya “bilgisizlik” veya “yaşlıya değer vermemek” değildir. Bunun asıl sebebi yaşlanma ve yaşlılıkla bağlantılı algılarımızın, yaşantılarımızın ve düşüncelerimizin değişmiş olmasıdır. Bunların sonucunda yaşlılıkta “bunama” algı ve düşüncelerimizin alanına girmiş oldu. Binlerce yıldan beri bilinen bu probleme yeni çözüm arayışları başladı. Bu arayış sürecinde çeşitli seçenekler değerlendirildi ve mevcut koşullar altına yapılabilir ve yapılamaz şeklinde elemeler ve kararlar sonucunda demans hastası yaşlılara belirtilen yoldan yardımcı olunabileceği kararına ulaşıldı.
Şimdi yaşlanan toplumun geleceğini düşünme vaktidir. Çünkü yaşam süresi uzamaktadır. Bunun sonucunda ortaya “yaşlı toplum” çıkacaktır. Bu toplumun yaşlanma ve yaşlılığa bakışı, beklentileri, umutları, sorunları değişecektir. Bu değişim birden bire olmayacaktır. Dolayısıyla bu değişim sürecinin yönlendirilmeye ihtiyacı vardır. Yaşlı topluma hazırlık yapılmalıdır ve bu hazırlık şimdiden başlamalıdır. Antalya ülkemizin diğer illerine göre çok şanslıdır. Çünkü bu sorunun özüne yönelik Başkan Türel tarafından uygulamalı gerontolojik hizmetler veriliyor. Sayın Türel’in bu girişimi, bireysel ve toplumsal yaşlanma yeni
seçeneklerin ve yeniliklerin algılanmasına, keşfedilmesine olanak yaratmaktadır. Bunun sonucunda bireyin ve toplumun yaşamla ilgili görüşleri değişmektedir. Bunu takiben yaşlanma ve yaşlılığın birey ve toplum açısından potansiyelleri keşfedilmekte ve bu potansiyellerden yararlanma girişimleri başlamaktadır.
Yaşlanma ve yaşlılık sosyal eylem alanlarımızın sınırlarını genişletmektedir. Yaşlanma ve yaşlılık maddi ve manevi birikimlerle bağlantılıdır. Her fert en iyi şartlarda yaşamak ve yaşlanmak için bireysel sosyal eylemlerini gerçekleştirdiği alanlarda bağımsızlığını korumak isteğiyle hareket etmektedir.
Yaşamın sınırlı olması, özgürlüğün sınırlılığı anlamına gelmemektedir. Uzun ömürlü insan son nefesine kadar “oyun alanı” olarak da tanımlanan sosyal eylem alanlarında kendisi için yararlı olan sosyal eylemlerini gerçekleştirmek istemektedir. Görevimiz bu beklentinin gerçekleşmesi için çaba harcamaktır. Yaşlılık “korkulu yaşam” kavramından koparılarak “bağımsız yaşam” kavramına bağlanmalıdır