Geleceği planlar ve tahminler değil, gerçek duygular ve hayaller oluşturur.
İyi olmak, sadece iyi temennilerde bulunarak, iyimser düşünmek değildir. İyi olarak bildiğimiz bütün teknik özelliklerimiz, düşmanlarımız tarafından, sabote edilebilecek tuzaklar ile engellenebiliyor. İhtiyaçlarımızın mecburiyetinden kaynaklanan çaresizlik durumu ile duygularımız yıpratılarak, duygu sömürüsü yapılıyor. Vicdan tuzağına düşebiliyoruz. En iyi olduğumuz zaman bile, çok basit tuzaklara düşebiliyoruz. Bunun sebebi çok açıktır. Önyargılar, acele kararlar, kaybetme korkusu bizi geride bırakabiliyor. Duygusal olarak her türlü durum ile baş edebilecek şekilde yaratıldık. Her duygu ve düşünceyi aşmak zordur. Sabır, inanç, azim, inat, hırs, öfke duygularımız, doğru kullanılır ise, aşamayacağımız hiç bir engel yok. Önümüzdeki en büyük engel, sadece kaybetme korkusudur. İnsan olarak zihinsel ve duygusal güçlerimiz var. Sadece fiziksel güçlerimize konsantre olmak hatadır. Motivasyon kazandıran teknikler, stresli olan halimizi sakinleştirir. Terapi tekniklerini önemseyerek hareket etmeliyiz. Kendimizi sürekli sakin tutmalıyız. Evimizde veya iş yerimizde yaptığımız tartışmalarda, sakin bir tavır oluşturarak, ciddi ve genel bir bakış açısı ile, soğuk kanlı olmaya kendimizi alıştırırsak, dışarda karşılaşacağımız tehditler ile daha başarılı oluruz. Yıllardır insanların, tartışmaya ve kavgaya neden bu kadar egimli olup, çabuk parlayıp, çabuk söndüğünü araştırdım. Bilinçaltımız, içerisinde bulunduğumuz durumların bizde yarattığı stresin farkında oluyor ve huzurlu bir ortamda iken, (evimizde veya işyerimizde) bir yöntem geliştirebilmemiz için bizi zorluyor. Çünkü daha önemli sorunlar ve tehditler ile karşılaşabileceğimizin hesabını yapabilen bir zekaya sahibiz. Bilgisayarın arkaplanında çalışan programlar gibi, bilinçaltımız da, biz muhakeme içerisindeyken, bizim sınırlarımızı zorlayarak, en iyi potansiyelimizi ortaya çıkarmaya uğraşıyor. En iyi potansiyelimiz, sadece bugün içerisindeki en iyi durumumuzdur. Her zaman yarın için, daha iyi bir potansiyele geçebileceğimiz bir durum vardır. Bilgiler, bir tohumun çatlayıp büyümesi gibi genişlerken, gece uyuduğumuzda da, düzenlenip ve toparlanıp kümeler halinde bilinçaltına kaydediliyor. Birbirimiz ile doğru iletişim halinde konuşurken, kendi kendimize diksiyon dersi verip gelişim sağlayabiliyoruz. Güvencenin kapısını, dürüstlük açar. Hile yolu ile yapılan karışıklıklar, zaman ile düzeltilebilir. Zaman geçtikçe, hileler ve sahtekarlıklar ortaya çıkar. Yanlış yöntemlerin yerini, doğru yöntemler alır. Günü kurtarmanın peşinde olanlar, kendi kurdukları tuzağa düşmüş olular. Sahtekarlık yapanlar, önce kendilerine zarar vermiş olurlar. Kendilerine olan dürüstlüğü ve güveni kaybettikten sonra, vicdan yoksunu olurlar. Vicdan yoksunu olmak, bütün hastalıklara davetiye çıkarır. Vicdansız olan bir insanın, sinir sisteminin etkileşimi çok yüksek olur. İnsan, sadece kendine olan dürüstlük ve güven ile, sinir sistemini kontrol edebilir. Buna kısaca sabırlı, cesaretli, dengeli ve huzurlu olmak denir. Zaman ile her şeyin düzelebileceğine inanmak ve düzeltmek için gerekli olan yolda adım atmak, en doğru yöntemdir. Cesaret, denge, bütünü görme, olayları algılama ve yorumlama, yılların vermiş olduğu bir tecrübe gerektirir. Empati ve kopyalama yeteneği ile, her türlü zorluklar ile baş edebileceğimiz, yöntemlere ulaşırız. Sabır ve dayanma gücümüz ne kadar çok ise, zorluklar ile baş etmek o kadar kolay olur.
Sabit bir bakış açısı, insanı karanlığa götürür.
Geleceği planlar ve tahminler değil, gerçek duygular ve hayaller oluşturur.