SONUÇ/DEĞERLENDİRME 4. Bölüm
Yazı dizimizin konusu; Antalya Elmalı ve Finike’de türbeleri bulunan ve son dönemde Bektâşî/Alevî oldukları iddiası galat-ı meşhur hâline gelen Abdal Musa, Kaygusuz Abdal ve Kâfi Baba’nın hayatları ve tasavvufî görüşleriyle Bektâşî/Alevî olup olmadıkları konusunun açıklığa kavuşturulması üzerine idi. Sonuç değerlendirmemizi, 1. İtikat/İnanç 2. Amel 3. Tasavvuf Anlayışı 4. Diğer Bazı Konular şeklinde dört başlık hâlinde özetleyelim.
4. DİĞER BAZI KONULAR
Kur’ân Okumak ve Okutmak
Hacı Bektâş Velî, Kur’an tasavvurunu Allah-insan, Hakk-halk münasebeti açısından dile getirmiştir. Ona göre; “Kur’an; âşıktan (Allah’tan) mâşûka (insana) bir mektuptur. Ona göre; kendisini Kur’ân’a lâyık hale getirmeyen, onunla aydınlanmayan, onun rahmetini ve izzetini kazanmayan kişi kör olmuş demektir. O kimse karanlıkta kalmış sayılır. Her kim onu okur, duyar ve unutursa, onunla amel etmezse, yüce Allah’ın şu buyruğundan kurtulamayacaktır: “Kim de benim zikrimden (Kitâb'ımdan) yüz çevirirse, artık şübhesiz ki onun için, dar bir geçim vardır ve kıyâmet günü onu kör olarak haşrederiz.” (Tâhâ suresi, 20//124-126) Kör olarak haşredilen insan; “(O:) “Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Hâlbuki (ben) gören bir kimse idim!” der.” deyince, Allahu Teâlâ şöyle buyurur: Allah:) “İşte böyle! Sana âyetlerimiz gelmişti de (sen) onları unutmuştun. Bugün de (sen) öyle unutulursun!” buyurur.” (HB Veli, Makâlât-ı Gaybiyye ve Kelimât-ı Ayniyye, s. 20-22) Hacı Bektâş Veli, Kitâb-ı Tefsîr-i Besmele isimli eserinde sûrelerin başında yer alan Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm’in geniş bir tefsîrini yapmış, Fâtiha Sûresi Tefsîri adlı eserinde de Kur’ân’ın ilk sûresini tefsir etmiştir. Hacı Bektâş Velî’nin bütün eserlerinin merkezinde Hakk’ın kelâmı Kur’ân-ı Kerîm bulunmaktadır.
Hacı Bektaş Veli, dört kapı kırk makamı tamamen Kur'an ayetlerinden hareketle sistematize etmiştir ve her biri için bir veya birkaç ayet delil getirmiştir. O, Bedahşan'da bulunduğu sırada oradaki insanlara öncelikle Kur'an’ı öğretmekle işe başlamıştır. Kaygusuz Abdal, Mısır Sultanı'nın huzurunda Kur'an okumuş ve onun gözlerinin açılması için dua etmiştir. Aynı şekilde Kûfe'de, Hz. Ali'nin (r.a.) mezarı başında hatim okuyup ona dua etmiştir. İmam Cafer ve İmam Muhammed Bakır’ın Buyruklar'ında sözleri, mihenk taşı olan Kur'an'a uymayan aşığın sözlerine asla itibar edilmemesi gerektiği vurgulanır. Sufiler ve Pirler, Kur'an'a uyma konusunda büyük özen gösterdikleri için, sofinin yüzü Kur'an'ın yüzü gibi telakki edilmiştir.
Günümüz Aleviliğine/Bektâşiliğine göre İslam ve onun kutsal kitabı Kur’an, Muhammed Peygamber'den sonra müdahalelere uğramış ve aslının dışına çıkartılarak değiştirilmiştir. Kuran'ın Hz. Ömer, Hz. Osman ve özellikle de Hz. Maviye ile Yezit zamanında değiştirildiğine ve birçok ayetinin yok edildiğine inanılır. Yedi Ulu Ozan’ın (Seyyid Nesimi, Şah Hatayi (Şah İsmail), Fuzuli, Yemini, Virani, Pir Sultan Abdal ve Kul Himmet), pirlerin deyişlerini, sözlerini Kuran'ın ayetleri olarak kabul ederler. Kur’ân-ı Kerim’in öğrenilmesi ve öğretilmesi için Cem evlerinde Kur’ân kursları açılmaz, ayrıca camilerde, derneklerde açılan Kur’ân kurslarına da asla gidilmez ve kimse de gönderilmez.
İçki/Şarap
Hacı Bektas-ı Veli, Makâlât’ında içkinin haram olduğuna dair şu ifadelere yer vermektedir: “Simdi azizim! Bir damla içki bir kuyuya damladığı için takva ehli kavlince o kuyunun suyunu hep arıtmak gerekmiş. O suyun döküldüğü yerde biten otu bir koyun otladığı için eti haram oldu. Sebep, içinde şeytan fiili olmasıdır.” (HB Velî, Makâlât, s.5) Alevî-Bektaşî büyüklerinin içkinin haram oluşu ile ilgili görüşleri ve içki konusundaki bu tavırlarının aksine günümüzde bazı Alevîlerin cemler esnasında içki içtiği ve bunu sohbetlerin ve toplantıların bir rüknü haline getirdikleri, hatta içkiye “âb-ı kevser, dem” adını verdikleri bilinmektedir. (Yusuf Ziya Yörükan, Anadolu’da Alevîler ve Tahtacılar, s.95-97)
Boşanma/Talak
Bektaşîlikte boşanma şeriat kurallarına göre yapılmaz. Şeriatta üç talak ile boşsun denilince boşanma meydana gelir. Bektaşîlikte ise, öncelikle boşanmanın sebebi olmalıdır. Bu sebepler; öldürmeye teşebbüs, zina ve hırsızlıktır. Bu üç suç dışında kesinlikle boşanma meydana gelmez. Boşanmayı sahsın kendisi yapamaz. Zira kendisi nikâhı kıymadı ki, boşanmayı da kendisi yapsın. Boşanmayı nikâhı kıyan makam yapar. Bu makam da mürşidlik makamıdır. Suçu sabit olan kimse, eşi tarafından mürşide şikâyet edilir. Mürşid de şahitler ve toplanan muhipler huzurunda yargılamayı yapar. Suç kanıtlanırsa boşanma olur. (Haydar Kaya, Bektaşi İlmihali, s.57-58)
Hayvan Etinin Yenilmesi
Alevîlerin tavşan yememeleri İslâmî bir yasağın olması sebebiyle değil, Türklerin Orta Asya tarihiyle ilgilidir. Eski dinlerden, kültürlerden ve totem anlayışlarından kalmadır. Tavşan totemiyle ilgili bu inanç Alevîler arasında da kabul görmüştür. Bu sebeple de Alevîler tavsan etini yememektedirler. Alevîlerin tavsan etini yememeleri ile ilgili bazı gerekçeler ileri sürülse de bunlar muteber gerekçeler değildir. O nedenle bu yasağın kökenini Eski Türk Kültürü ve inancı içinde aramak daha doğrudur.
Uğursuz kabul edildikleri ve Allah’ın lanetine uğradıkları gibi gerekçe ve inançlar sebebiyle tavşan dışındaki bazı hayvanlar da günümüz Alevîleri tarafından yenilmez. Örneğin, “kekliğin ayaklarını Hz. Hüseyin’in kanına buladığına, düşmanlarından saklanan bir dedenin yerini bildirdiğine ve müfsit olduğuna; katırın, Tanrı’nın lanetine uğrayarak dölü olmadığına, ayının adını zikretmenin uğursuzluk getirdiğine; baykuşun da aynı şekilde uğursuz bir hayvan olduğuna inanılır. Domuz ve hindi de sevilmeyen hayvanlar arasındadır. Diğer taraftan tavus kuşu makbul sayılır. Turna ise, en hayırlı kuştur ve sesi de Hz. Ali’nin sesi gibi kabul edilir. Kırlangıç kuşu kutsal sayılır. Geyik, Hz. Peygamber (sav)’in sevdiği bir hayvan olduğundan avlanmaz, öldürülmez. Koyun, koç kurbanlık olarak mübarek kabul edilir. At, kardeş ve murat sayılır. Bülbül de sevilen kuşlar arasındadır. Yine güvercin de kutsal kabul edilir ve avlanmaz, kesilmez ve yenmez. (Baki Öz, Aleviliğe İftiralara Cevaplar, s. 129-136)
Günümüz Aleviliği’nin, Ahmed Yesevî, Hacı Bektâş-ı Veli, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal ve Kâfi Baba’yla yani Abdallarla ilgi ve alakasını, Abdalların Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberin sünnetine olan bağlılıkları, tam teslimiyetleri ve yaşantılarıyla karşılaştırarak tespit etmek gerekmektedir. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat anlayışında bir itikada sahip olan Abdallar’ın, Cuma namazı ile birlikte beş vakit namaz kıldıkları, Ramazan orucunu tuttukları, şartları uygun olanların hacca gittikleri, zekât verdikleri ve İslam’ın diğer özelliklerini ve güzelliklerini temsiliyet noktasında kâmil mânâda kişiler oldukları kendilerine ait olan okuyup incelediğimiz otuza yakın eserde net bir şekilde ortadadır. Söz konusu örnek şahsiyetlerin fiilleri ve fikirleri ile ilgi ve alâkası olmayan günümüz Aleviliğinin, Ahmed Yesevî, Hacı Bektaş-ı Veli, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal ve Abdal Kef (Kâfi Baba) ve yine Abdal Musa’nın talebe ve müridleri olan Budala Sultan, Baltası Gedik, Sevündük Dede, Kilerci Baba, Mesten Dede, Keramet Baba, Hasan Baba, Kızıl Deli Sultan, Oturak Dede ve diğerlerinin fiilleri, fikirleri ve öğretileri ile herhangi bir alaka ve bağları da bulunmamaktadır. Bu gerçeği, zikrettiğimiz eserleri okuyan herkes rahatlıkla görecek ve idrâk edecektir.
2023 yılının Mayıs ayında başladığımız haftalık yayınlanan ve 33 bölümdür devam eden yazı dizimizin neticesinde şu kanaatlere varılmıştır. Bu kanaatlerimizi iki grup hâlinde değerlendirmek gerekmektedir. 1. Grup: Hz. Ali’ye (r.a.) gönülden bağlı olan fakat Alevilik hakkında okuma ve araştırması olmayan Aleviler/Bektaşîler 2. Grup: Alevilik hakkında okuma ve araştırmaları olan, konuya vâkıf, fakat İslam Dini ile alâkası olmayan paralel bir öğretiyi inşâ etmeye çalışan ve bu yolu her anlamda destekleyen Aleviler/Bektaşîler.
BİRİNCİ GRUP:
Birinci grup daha çok halk tabakasından meydana gelmektedir. Bu gruptakiler:
-
Kâhir çoğunlukla, Hacı Bektaş Veli, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal’ın otuza yakın eserini bilmemektedirler.
-
Kâhir çoğunlukla, Hacı Bektaş Veli, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal’ın eserlerini okumamaktadırlar.
-
Kâhir çoğunlukla doğru veya yanlışlığının sağlamasını yapamadıkları/yapmadıkları ikinci gruptan duydukları/öğrendikleri öğretilere inanmaktadırlar.
İKİNCİ GRUP:
İkinci grup okuyan, yazan, araştıran ve eğitim/yayın/idari gibi yapılarda yer alan kimselerden oluşmaktadır: Bu gruptakiler:
-
Hacı Bektaş Veli, Abdal Musa ve Kaygusuz Abdal’ın eserlerini bilmekte ve okumakta lakin söz konusu eserlerin içeriklerini Alevilere/Bektâşilere olduğu gibi aktarmamakta ve paylaşmamakta, bunun yerine “bâtınî mânâ” adını verdikleri kendi bâtıl yorumlarını aktarmakta ve anlatmaktadırlar.
-
Hacı Bektaş Veli, Abdal Musa ve Kaygusuz Abdal’ın isimlerini, eserlerini, hatta türbelerini dahi bu zâtlarla hiçbir alâkası olmayan, geçerli herhangi bir delilden/mesnetten uzak bâtıl fikirlerini anlatmakta ve aklamakta kullanmaktadırlar.
-
İkinci grubunda bildiği üzere; Hacı Bektaş Veli, Abdal Musa ve Kaygusuz Abdal, Abdal Kef (Kâfi Baba) ve diğerleri eserlerinden net olarak anlaşılan ifadelerine göre her biri Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat/Sünnî yani Peygamber (s.a.v.) ve ashabının akidesi üzere olan ve genellikle Hanefi mezhebine göre amel eden müslüman büyükleridir. İkinci grup, sözlerinde ve yazılarında söz konusu büyüklerin Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akidesinde bir inanca sahip olduklarından ve Hanefi mezhep üzere camide cemaatle beş vakit namaz kıldıklarından, Ramazan orucunu tuttuklarından, farz olan zekâtı verdiklerinden, Kâbe’ye hacca gittiklerinden ve diğer amelleri Kur’ân ve Sünnete göre îfâ ettiklerinden birinci gruba ve kamuoyuna asla bahsetmezler. Aksine bu mübarek zâtları, onlar adına yalan söyleyip iftirâ ederek hiçbir delil ortaya koymadan kasten Sünnî karşıtı ilan eder, onların üzerinden İslam karşıtı paralel bir yapıyı inşâ etmeye çalışırlar.
Sonuç olarak geldiğimiz noktada Alevileri/Bektaşileri iki ana grup altında görmekteyiz: 1. Pek müntesibi ve takipçisi kalmasa da; ortaya çıkışı, orijinal vasfı, aslı ve menşei itibariyle Kadirî, Nakşî, Yesevî, Rıfâî gibi Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akidesinde tasavvuf ehli tarikatlardan bir yol olarak Alevilik/Bektâşîlik. 2. İslam Dini ile herhangi bir bağı ve münasebeti bulunmayan, Hacı Bektaş Veli, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal, Abdal Kef gibi nice İslam büyüğünü istismar edip kullanan paralel ve proje bir öğreti olarak Alevilik/Bektâşilik.