Mantık, felsefede dilin doğru kullanımının büyük rol oynadığı, formel düşünme ve argüman ortaya koyma tarzıdır.
Mantık yöntemlerini ilk defa açıklayan kişi M.Ö. 384-322 yılları arasında Atina’da yaşamış olan Aristoteles’tir. Ortak kavramsal ögesi bulunan iki ifade ile başlar ve bunların ortak olmayan ögelerinden hareket ederek yeni bir ifadeye ulaşır.
Mantıksal çıkarımın en tanınmış örneği ile başlayalım: Bütün insanlar ölümcüldür. Sokrates insandır. Demek ki Sokrates ölümcüldür. Formel olarak mantıksal çıkarım şu şekildedir: Bütün A’lar B’dir. C bir A’dır. Demek ki C bir B’dir.
Mantıksal çıkarımın “formel” özelliğinin belirleyici olduğuna dikkat edilmelidir. Yukarıdaki örnek hem mantıksal çıkarımın kurallarına uygundur hem de akla uygundur. Ama akla uygun olan her şey mantıksal çıkarım olmadığı gibi akla uygun olmayan birçok ifade formel mantıkla uyumludur. Mantıksal çıkarımın en büyük yanıltısı niteliği, cümlelerde akla uygunluk aranmasıdır. Bunun böyle olmadığını başka bir örnekte görmeye çalışalım: Bütün yeşil şeyler insandır. Bu masa yeşildir. Demek ki bu masa insandır.
Bu mantıksal çıkarım formel olarak doğrudur, ama akla uygun değildir. Mantıksal çıkarımın amacı akla uygunluğu tespit etmek değildir. Sadece formel uygunluğu tespit etmektir. Bunun işe yaramayacağı, anlamsız olduğu düşünülebilir. Ama mantıksal çıkarım kurallarıyla ilk bakışta akla uygun görünen ifadelerin yanlış çıkarımlara dayandıkları tespit edilebilmektedir. Alzheimer yaşlılıkta görülen bir hastalıktır. O Alzheimer hastasıdır. O zaman o yaşlıdır. Halbuki Alzheimer hastalığına 40 yaşında da yakalanabiliriz. Hastalığın daha çok yaşlılarda görülmesi nedeniyle, Alzheimer hastasının yaşlı olma olasılığı yüksektir, ama onun mutlaka yaşlı olduğu anlamına gelmez.
Bütün bilgeler yaşlanır. Hepimiz yaşlanıyoruz. O zaman hepimiz bilgeyiz. İlk iki cümleye, mantıksal çıkarımın öncülleri diyoruz. Bunlardan hareketle bir sonuca varıyoruz. Vardığımız sonuç şekli mantık kuralları açısından bakıldığında doğrudur, ama akla uygun olmadığı açıkça görülmektedir. Bu yüzden bunun sihrini bozmak çok kolaydır. Fakat durum her zaman bu kadar sarih değildir. Ama bizi formel mantıktan ziyade vardığımız sonuçların akla uygunluğu ilgilendiriyor. Çünkü aklımıza yatan şeylerin doğru olduklarını kabul ediyoruz. Doğruları bildiğimize inanmak ise bizi rahatlatıyor. Fakat rahatlamak için bildiklerimizin doğru olduğuna inanmak, bizi en çok yanılgıya sürükleyen özelliklerimizden biridir.
En büyük yanılgıların dostluk ile bağlantılı olduğu tecrübesini zannederim çoğunluk yapmıştır. Dostluk, insanın en büyük özlemlerinden biridir. Hayatı boyunca dost arayışımız devam eder. Çünkü dostlarımıza sonsuz bir güven duygusuyla yaklaşırız. Onlar için en iyi şeyleri isteriz ve onların da bizim için en iyi şeyleri istediklerini kabul ederiz. Dostluk konusunda şöyle bir formel mantıktan hareket ederiz: A’lar dosttur. B bir A’dır. O zaman B dosttur.
İnsanın dostu olan hayvan hangisidir? Evet, köpek. Şimdi yukarıdaki formel mantığa bunu uygulayalım: Köpekler insanın dostudur. Bu hayvan bir köpektir. O zaman bu hayvan insanın dostudur. Sonra da bir de bakarsınız sizi ısırıvermiş. Demek ki her köpeği dost zannetmek bir yanılgıdır. Genel bir yasadan ve bir yan koşuldan hareket ederek vardığımız sonuçların bizi yanıltan özelliklerini keşfetmede de formel mantık işimize yarayabilir. İki örnek daha vererek konuyu kapatalım: Meleklerin kanatları vardır. Şu cismin kanatları var. O zaman bu cisim bir melektir. Halbuki o bir uçaktır. Bütün kuşlar uçabilir. Bu hayvan uçamıyor. O zaman bu hayvan bir kuş değildir. Halbuki bazı kuşlar uçamaz.
“Dünyanın en şanssız insanları. Biraz sonra öleceklerinden habersizlerdi!” (https://www. sabah.com.tr/). Örneğin bir idam cezasının infaz anına biraz sonra gelinecekse veya biraz sonra biri intihar edecekse, o zaman biraz sonra öleceğinden haberdardır. İstisna bir durum değilse, hiç kimse biraz sonra öleceğinden haberdar olamayacağına göre, dünyanın en şanssız insanları istisna değildir. Bu manşet, ilk bakışta mantıklı görünmesine rağmen, yanlış bir mantıksal sonuç çıkarımıdır.