Kovid-19 Gölgesinde Temel İnsani Haklar ve BM İnisiyatifi
1948 yılında yayınlanan BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi insan yaşamı ve beslenmesi için zorunlu olan gıda güvencesini insan haysiyetiyle eşleştirmiştir ve gıda güvencesi temel bir “insan hakkı” olarak ifade etmiştir. Buradan hareketle insan için temel haklar içerisinde “Yaşama Hakkı” ve “Sağlık Hakkı” olmazsa olmaz ilk iki temel hak olarak öne çıkmaktadır. Buna göre sağlık hizmeti ve beslenme temel insan hakkı durumundadır. Küresel düzeyde bu hakların insanlığın hizmetine sunulmasını sağlamak üzere Birleşmiş Milletler(United Nations) Teşkilatı insanlık adına büyük sorumluluk üstlenmiş en önemli inisyatif durumundadır. BM söz konusu sorumluklarını yerine getirmek üzere Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Gıda ve Tarım Örgütü gibi büyük ve kapasiteli organizasyonlara sahiptir. Buna göre Kovid-19 salgınıyla ortaya çıkan büyük fotoğrafa bakarak BM konuyla ilgili söze konu iki organını daha etkin ve eşgüdüm içinde çalışan kurumlar haline getirmek durumundadır.
Her ne kadar BM Genel Kurulu’nda tüm ülkeler temsil edilse de, nihai karar daimi 5 üyenin inisiyatifinde bulunmaktadır. Farklı konularda farklı görüşlere sahip olunduğunda beş üyeden birinin bir kararı veto etmesi halinde süreçler duruyor v karar çıkmıyorsa da, “Yaşama Hakkı” ve “Sağlık Hakkı” gibi iki temel alanda alınacak kararları veto edecek ülke olmadığını açıktır.
Bu çerçevede insanlığı tehdit eden küresel salgın karşısında, pek çok alanda uluslar arası işbirliği yapmak kadar, sorunun kaynağının ortadan kaldırılması ve sorunun çözümü yönünde uluslar arası yaptırımı ve müdahaleyi de olağan kılmaktadır. Dolayısıyla BM “mutlak çözüm” getirecek önlem ve yaptırımları WHO ve FAO gibi organizasyonlarıyla devreye almak ve kararlılıkla süreci “olumlu sonuç” alıncaya kadar “yeni normalin şartlarını tanımlamaktan çok insanlığı “eski normalle” buluşturmak üzere çalışmak durumundadır. O halde Kovid-19 salgınının getirdiği şartlar BM Dünya Sağlık Örgütü ile Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün ortak çalışmasını bir bakıma zorunlu kılmaktadır.
Esasen Kovid-19 süreci özellikle BM şemsiyesi altındaki küresel sorumluluk üstlenmiş kurumların yeniden bir misyon ve vizyon tanımlaması(revizyon) yapmalarını gerektirmektedir. Bu kapsamda örneğin Kovid-19’un somutlaştırdığı insanlığı tehdit eden etkenlerin başında gelen tarım ve gıda ile ilgili stratejilerin ya da önceliklerin “hemen” değiştirilmesine ihtiyaç bulunuyor. Bu dönemde FAO gibi büyük kapasiteli, gelişmiş ve insan kaynağına sahip bir kuruluşun açlık ve yoksulluğu ortadan kaldırmak yönünde en etkili ve işlevsel yöntemleri zaman kaybetmeksizin “an itibariyle” devreye sokması beklenir ve 12 ay içerisinde yeryüzündeki 840 milyon insanın açlık sorununu ortadan kaldırmak ya da ortadan kaldıracak inisiyatifin öncüsü olması gereklidir. Bu çerçevede Toplum 5.0 (veya bize göre İnsan 5.O) gibi insan odaklı yaklaşımların öne çıktığı ve daha da etkisinin artacağı bu dönemde FAO; bir yıl içinde “SIFIR AÇLIK” hedefine ulaştığı durumda ve açlık konusunu tarihe gömdüğü ölçüde başarılı kabul edilmelidir. Buna göre FAO tarım ve gıda alanında küresel bir inisiyatif olmak sorumluluğunu, söze konu en önemli insan hakkının hayat bulmasını sağlayarak yerine getirmiş olacaktır.