Artan dünya nüfus kadar, hatta daha yüksek oranda söz konusu nüfusun ihtiyaç ve beklentileri küresel ölçekte ürün ve ürün gruplarına olan talebi belirler durumdadır.
Mevcut nüfusun taleplerindeki değişim, tüketimdeki çeşitliliği ve farklılığı da belirliyor. Buna göre tarımsal üretimin ve kır yaşamının sürdürülebilirliği küresel ölçekte kırsal kalkınma politikalarının en önemli çalışma alanını oluşturuyor.
Bu süreçte hemen her alanda olduğu gibi bir üretim faktörü olarak insan sermayesinin yani beşeri kaynağın kalkınma politikaları içinde doğru konumlandırılması son derece hayati ve stratejik öneme sahip bulunuyor.
Bu durum doğal olarak insan kaynağının üretici, girişimci, karar alıcı, uygulayıcı ve tüketici olarak stratejik faktör olduğunun bir sonucudur. Özellikle insan kaynağının bilim, ar-ge ve teknoloji üretme kapasitesi ile uygulama becerisi gelişme ve dönüşümün ortaya çıkmasına kaynaklık ediyor.
Ancak küresel politikalarla ülkelerin uyguladığı ulusal politikalar arasında bir eşgüdümün olması, her ne kadar uluslararası belgelere ortak imzalar atılmış olunsa da çok da mümkün değildir.
Bu çerçevede konuyla ilgili olarak; çevre sorunlarını en düşük seviyeye indirmek, doğal kaynakların tahribatını önlemek, küresel ısınmanın olumsuz etkilerini bertaraf etmek, sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak, doğru tarımı teşvik etmek yönünde ulusal kırsal kalkınma politikalarının küresel politikalarla ilişkilendirilmesini sağlamak üzere; özel bir gayrete ve yerkürenin sürdürülebilirliğini sağlayacak bir kararlılığa, yüksek sorumluluğa ve erdemli bir tutuma ihtiyaç bulunuyor.