Dünya nüfusunun hızla artması küresel ölçekte gıda üretimini artırmayı zorunlu kılmaktadır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre dünya gıda talebinin bugüne göre 2050 yılına kadar yüzde 70 artması gerekiyor. Bu veriler düne göre insan sağlığı ve beslenmesinde tarımsal üretim ve tarımda sürdürülebilirliği hayati öneme sahip bir sektör haline getirmiş bulunuyor. Doğal olarak bu durum tarım ve tarımla ilgili alanlarda girişimciliğin öneminin de artacağını göstermektedir.
Türkiye’de tarım ve tarımda girişimcilik konusuna bakmak için; 3 milyon kadar tarımsal işletmeolduğu ve ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sinin 36 binden fazla köy yerleşiminde istidam alanı bulduğugerçeğinden hareket etmek gerekir. Tabi ki tarım sektörünün milyonlarca insana istihdam oluşturması yanında, gıda maddeleri üretimi ile insanların besin ihtiyacını karşılamak ve dış ticaret geliri sağlamak gibi Türkiye ekonomisine önemli çok önemli ve değerli katkılar yapmakta olduğunu da dikkate almak gerekir. Geleneksel tarım çok sayıda küçük aile işletmesinin olduğu emek-yoğun ve düşük teknoloji kullanımıyla iktisadi faaliyetine devam etmektedir. Oysa ki günümüzde değişen tüketici tercihleri, ürün kalitesinin artırılmasını, insan ve çevre sağlığına zarar vermeyen üretim modellerinin geliştirilmesini zorlamaktadır. Bu durum ise geleneksel tarım işletmeciliğinin kabuk değiştirmesini, rekabete dayalı esnek ve yeni şartlara uyum sağlama kabiliyetine sahip bir müteşebbis tarzının geliştirilmesini ve öne çıkarılmasını gerektiriyor. Dolayısıyla yeni bir çalışma alanı olarak geleneksel tarım işletmeciliğini ve girişimciliğinin geliştirilerek, modern teknoloji ve bilgi kaynaklarından yararlanma kabiliyetine sahip işletmecilik yapan girişimci grubunun oluşmasına yönelik çalışmalar yürütmek gerekiyor.