Günümüzde bilişim teknolojileri ve lojistik uygulamalarındaki gelişmelerle birlikte ülkeler arası mesafeler adeta kısalmış; bilgi, emek, sermaye ve mal transferinde önemli fırsatlar ve kolaylıklar ortaya çıkmıştır. Bunun sonucu olarak dünya adeta etkileşimli küresel tek bir pazarda ve bir bakıma bir sanal pazar ortamında buluşur, olmuştur. Tabii üretim teknolojisindeki gelişmeler de tarım sektörüne ürün verimliliği ve kaynak kullanım etkinliği bakımından yeni ve olağanüstü büyüklükte kapılar açmaktadır.
Tarım geçmişten bugüne hep olduğu gibi insanlık olduğu sürece stratejik önemini koruyacak olan hayati bir üretim koludur. Öyle ki; tarım artan nüfusun besin maddesi ihtiyacını sağlayan bir sektör olması yanında, dengeli ve yeterli beslenmeye yönelik olarak kaliteli ürün yetiştirmek ve dış satım geliri sağlamak bakımından da stratejik öneme sahiptir.
Ayrıca tarım sektörü sadece ekonomik olarak değil, aynı zamanda sosyal boyutuyla da nüfusun önemli bir bölümünü etkilemektedir. Özellikle kırsal nüfusa yaşam yeri oluşturması, emek piyasasına katkısı, istihdam alanı oluşturması, milli gelire ve dış ticarete katkısı ve diğer sektörlere hammadde temini ve ayrıca sanayi mallarını talep eden, bir sektör olmak bakımından da son derece önemlidir.
Dünya ve Türkiye
Son yıllarda özellikle Dünya Gıda ve Tarım Örgütü(FAO) tarafından yapılan çalışmalarda hızlı nüfus artışı ve kaynakların sınırlılığıyla ilgili olarak gıda ürünlerine olan talebin 2050 yılına kadar %40 artacağına yönelik tahminler yapılmaktadır. Bu durum tarım ve gıda sektörünün öneminin artacağı ve sürdürülebilir gıda arzı, gıda güvenliği ve gıda güvencesi konularını dünya gündeminin merkezine yerleştirmiştir. Bu çerçevede tarım stratejik sektör olma konumunu düne göre bugün, çok daha güçlü bir şekilde hissettirmektedir. Ayrıca tarımın ekonomik bir sektör olmasının getirileri yanında, sosyo-kültürel ve çevresel etkileri nedeniyle de son derece önemlidir. Türkiye mevcut tarım potansiyeli ile zaten dünyadaki en önemli ilk altı önemli ülkeden biridir. Yine son yıllarda gelişmelerle Türkiye tarımsal üretim değeri bakımından Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Tabii tarım sektörünün yaşatılmasının özgün değerlerin korunmasına, küresel ısınmanın olumsuz etkilerine karşı durulmasına, çevre ve doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilirliğine olan etkileri de dikkate alınmalıdır. Bu çerçevede kırsal alanın korunması ve tarım sektörünün geliştirilmesi vazgeçilmesi mümkün olmayan temel bir ilgi alanıdır.
Küresel ve Yerelin Harman Yeri Antalya
Hızla değişen ve gelişen dünyada Türkiye ve Antalya’nın kendini iyi ve doğru bir noktaya konumlandırması gerekiyor. Halen Tarım ve turizm sektörünün parlayan yıldızı olan Antalya yaklaşık 2,4 milyon nüfusuyla Türkiye'nin beşinci büyük kenti durumundadır ve gelişmiş tarım teknolojilerinin uygulandığı sektörde, 150 binin üzerinde çiftçi ailesi bulunmaktadır. Ayrıca bitkisel üretim değeri bakımından Antalya Türkiye birincisi, toplam tarımsal üretim değeri bakımından ise ikinci durumundadır.
Küresel ölçekte konumu, doğal güzellikleri, tarihi ve kültürel birikimi, kısaca sahip olduğu kadim değerleriyle turizmin gözdesi olan Antalya aynı zamanda tarım potansiyeli ile de göz kamaştırmaktadır. Turizm yanında tarımında da bir merkez olan Antalya, kır ve tarımsal nitelikleriyle öne çıkan bir dünya kenti olarak küresel rekabette kendini kanıtlamıştır. Ayrıca topoğrafik, coğrafi,
demografik ve sosyolojik yapısıyla bütünleştirdiği yerel ve geleneksel değerlerini, önemli ölçüde korumayı başarmıştır.
Küresel Güç Antalya!
Mevcut tarım potansiyelini her gün daha farkında olarak değerlendirmek üzere arayış içerisinde olan ve ileriye doğru koşan glokal bir kent olarak Antalya hem yerel özelliklerini koruyor, hem de küresel dünyanın kural ve prensiplerinin güçlü şekilde algılayarak gerekli adımları atmaya devam ediyor. Bu özellikleriyle Antalya’yı bir bütünsellik içerisinde pek çok değeriyle yükselen bir marka olmak yanında küresel bir güç olarak tanımlamak gerekiyor…