Allah Antalya’yı ve Antalyalıları yalancıdan, dolandırıcıdan, beyaza siyah deyip, bir gün sonra bir gün önceki tüm söylediklerini inkar eden, ya da unutanlardan korusun.
Amin.
Her yerel seçimlerde kendini vaz geçilmezlerden görüp, tavuğu ölenlere baş sağlığına gitmekten çekinmeyip, attı mı mangalda kül bırakmayıp, iş görev yapmaya gelince lay loy lom belediyeciliğini kendisine amaç edinenlerle yaradanım mümkünse yolunu kesiştirmesin bu milleti.
“Alma mazlumun ahını geçer aheste aheste” atasözümüz var ya hani.,
Herkes için olmasa da birilerine bu anlamlı söz cuk diye üzerine yapışır.
Bırak porçözü, dünyanın en geliştirilmiş kir çözleri imal edilse nafile gelir. Yapışmıştır bir kere kara leke katiyyen çıkmaz çıkaramaz.
Neleri görmedi?
Neleri yaşamadı ki Antalya kenti, dolayısıyla Antalyalılar?
* * * *
2014 yılıydı. 30 Mart yerel seçimleri yapılmış, dönemin CHP Genel Başkanı Rahmetli Deniz Baykal, yıllarını partiye vermiş, gece gündüz demeden CHP için varını yoğunu harcamış yüzlerce partilisi varken, gökten zembille indirir gibi aday yaptığı Mustafa Akaydın seçimi kaybetmişti. Ve o seçimin üzerinden 2-3 gün geçmesine rağmen sudan bahanelerle devir teslim yapmıyordu.
O yıllarda ben de Akdeniz Manşet Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürüyüm. Sabah Haber toplantısı sırasında tüm arkadaşların dikkatini çektim.
Dedim ki, “Arkadaşlar bu oyalama taktiği bence hiç de hayra alamet bir durum değil. Herkes uyanık olacak. Belediyelerdeki istihbaratlarınız ile bu aralar sıkça irtibatta olun. Bir dolap döndüğü muhakkak” dedim.
Herkes birbirine baktı, “Çok doğru bir tespit” olayında birleştik.
Derken bir gün sonra sabahın köründe cep telefonum çalıyordu. Karşıdaki ses, “Abi. Bir kamyon dolusu evrağı imha edilmek üzere Boğaçayı tarafına götürüyorlar haberin olsun” diyordu.
O dönemin İstihbarat Şefi ile muhabirlerden bazılarını arayıp derhal konunun takipçisi olmalarını söyledim, İmtiyaz sahibimizi de bilgilendirdim.
Kendim de jet hızıyla giyinip, arabaya binip Boğaçayı’nda olmam abartmıyorum 10 dakikamı anca almıştı. Bir o kadar da beklediğim sırada kamyon tam önümden geçip, Belediye şirketi Aldaş A.Ş tesislerine doğru gitti.
Suçüstü yapabilmek amacıyla bir müddet bekledim. Duman tüttüğünü görür görmez de arabama binip son sürat tesise daldım. Kağıtlar dökülmüş ve ateşe verilmiş yakılıyordu ki, “Siz ne yapıyorsunuz diye avazım çıktığı kadar bağıra bağıra olay yerine girmiştim. Fotoğraf makinamın deklanşörüne bastım da bastım.
Yakılmak için belediye binasından belediye tesisine kamyonlarla taşınan evraklarda ‘gizli’ ve ‘çok gizli’ ibaresi görülmüş, emirleri uyguladığını belirten görevliler bu sefer de yakmaya çalıştıkları evrakları o anda söndürmeye çalıştı.
Ben. Dolayısıyla biz asli mesleğimiz olan gazeteciliğimizi icra etmiştik. Çünkü seçimi kaybetmelerine rağmen günlerdir devir teslime yanaşmayanların görevi evrak yakmak değil, ve bizim de bu yanlışı deşifre etmek görevimizdi.
Yerine de getirdik.
Yani yapmamız gerekeni yaptık.
Tarih 2 Nisan 2014 idi.
Yıl 2023 aylardan Kasım. O dönem Özel Kalem Müdürü olan Oya Kansu Uysal evrak yakılma olayında talimatı veren kişi olarak görülüp, suçlu bulunup 6 ay hapis cezası aldı.
Yani adalet 9.5 yıl sonra da olsa tecelli etti.
Oya Kansu Uysal şu anda Muratpaşa Belediyesi Halkla İlişkiler Müdürü olarak Turunç Masa biriminin başında görev yapıyormuş. Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal ile soy isim benzerliği mi yoksa akrabalar mı bilemiyorum. Turan Yazar ise ASAT’ta şube müdürü olarak çalışıyor imiş!.