Kasım ayı ortasındayız ya.,
Antalya’nın her ne kadar eskisi gibi, “Kadı kaçıran yağmurları” ile pek karşılaşılmıyorsa da, bu dünya şehrine (!) damla düşmüş.
Haberiniz var mı?
Benimki de soru ha!.
Bu sorudan sonra Sağanak yağıştan dolayı göl olan yollar nedeniyle saatlerce bir tane dahi Hatay Usulü Döner satamayan Esat usta önüne koymuş çayı. Kafasını da ellerinin arasına götürmüş belli ki kara kara düşünüyor.
Beni görünce önüme atıldı.
“Sen gazetecisin Vedat bey. Dünyanın kenti dedikleri Antalya mı burası? Şu yolların haline bak. Sular yolu resmen kapatmış. Az daha araçlar üzerlerinde yüzecek. Saatlerdir paket servisi için motorun kontağına basamıyoruz. Bassak hangi yoldan paketi vermeye gideceğiz ki demez mi?
Sanki ben Büyükşehir’in gazetecisiyim!.
“Ustam bana dert mi anlatıyorsun, hesap mı soruyorsun anlayamadım” dedim.
“Kusura bakma her esnaf gibi bende dokunsalar patlayacağım. Ben böyle şey görmedim. Deprem sonrası büyük umutlarla Antalya’ya geldik bin pişman olduk. Bir damla yağmur düşmesin. Her yer nasıl göl haline gelir anlaya bilmiş değilim” diyordu.
“Bak bak bak diye haykırarak” ayağa kalktı Esat usta.
Eliyle işaret ediyordu.
Yoldan halk otobüsü geçiyordu ki, kaldırımdan koşar adımlarla yağmurdan kaçmaya çalışan yayayı öyle bir ıslattı ki, ellerini açıp şoförün ardından beddualar saydırıyordu vatandaş.
O da ne?
Üstüne üstlük tüm bu gelişmelerin sanki tuzu biberi unutulmuş gibi elektrikler kesilmez mi?
Buyur buradan yak arkadaş.
“Tamam ben bu durumu mutlaka yazacağım. Ama seni de katarım içerisine” dedim.
“Kat. Yeter ki bu rezillikler bir daha yaşanmasın” diye ekledi.
Yan tarafta bizi sessiz sedasın izleyen Butikçi Murat atıldı: “Alış ustam alış bu havalara ve yollara. Burası Antalya. Denizinde pek teknelerin yüzdüğünü göremezsin ama kış günü araçlar yollarda sanki sandal olurlar.”
Belli ki tüm esnaf barut arkadaş.
Nasıl olmasınlar?
Kış öncesi yağmur suyu giderlerinin bakımları yapıldı mı?
Göle dönen yollar neden bu halde?
Alt geçitlerdeki trafikler arapsaçına döndü.
Halk otobüslerinin seferleri aksadı.
Hasarlı trafik kazalarının önüne geçilemedi.
Derken bankacı Behçet dürüm almaya gelmişti.
“Senin yağmurla aran nasıl” diye sorduk dik dik bakmaz mı?
Islanmış paltosuyla, sırılsıklam olmuş pantolonunu gösterip, “Taksici beni bu hale getirdi. Yol yol değil ki. Derenin içinden gidiyor araçlar” dedi.
Birbirimize baktık kaldık.
Koca şehir bir damla yağmur düştüğü an resmen köye dönüşüyor.
Bunun sorumluları da sıcacık evlerinde eminim ki kahvesiyle sigarasını tüttürüyor ya da alkol kadehlerini tokuşturuyorlardır.
Tuzu kurular mağdurların halinden ne anlar ki?
Olan da vatandaşa oluyor.
Umurunuzda mı?