Geçtiğimiz haftanın son günleriydi. Kendimi bir değil 3 mahalle muhtarının arasında buluverdim.
Emin olun her şey tamamıyla tesadüftü.
Eskiden neydi muhtarlar son 20 yıldır durumları ne?
Ben son 15 yılı hatırlıyorum da, eskiden mühür basıp, ikametgah veren muhtarlar, vatandaşlardan topladıkları mühür paralarıyla muhtarlık yapmaya çalışıyorlardı.
Kırtasiye, ne bileyim elektrik, su gibi giderlerini o gelirden karşılamaya çalışıyorlardı.
Sonra ne olmuş muhtarlar ile ilgili diye Google amcaya sordum resmen çenesi düştü.
Efendim muhtarlarımız için şöyle bir giriş yapılmış:
Köklü devlet geleneğinde 1829'dan bugüne kadar varlığını sürdüren ve Türk Milleti‘nin gönlünde eşsiz bir yere sahip olan muhtarlık kurumu, yerel yönetimlerin güçlendirilmesine yönelik atılan önemli adımlar sayesinde olumlu kazanımlar elde etti.
Valiliklerde bir vali yardımcısı, büyükşehirlerde genel sekreter yardımcısı ve diğer belediyelerde ise bir başkan yardımcısı, muhtarların taleplerinin takibinden sorumlu tutuldu.
Muhtarların taleplerini elektronik ortamda yapabilmesi için "Muhtar Bilgi Sistemi" (MUBİS) oluşturuldu.
Yani mahallemizin muhtarlarının durumları baya baya iyileştirildi.
Nitekim yanlış bilmiyorsam her muhtar asgari ücrete tekâmül eden maaş alıyor.
İkametgâh vermek zorunda değiller zira o işe artık Nüfus Müdürlüğü bakıyor. Nüfus kayıt örneğinden tutun, hemen hemen her şeyden Nüfus Müdürlüğü sorumlu.
Neyse dönelim kuşatıldığımız muhtarlara.
“Sahi ya siz mahalle muhtarı olarak ne iş yaparsınız” diye takılmalı hitabımla başladım onların damarlarına basmaya.
Yeminle bir dokundum bin ah işittim.
Duyduklarımı buradan yazsam sayfalar yetmez.
Öncelikle adamlar resmen mahallelerinin namus bekçileri. Dişi ağrıyan bile ağrıyan dişini tutarak soluğu muhtarın yanında alıyor.
Motosikletini park ettiği yerde bulamayan bile, “Yardım et bana motorumu buldur muhtar” diyor.
Bence muhtar ismi artık değişmeli.
Ve o muhtarlıkların önüne de koca harflerle, “Dert babası” yazılmalı.
“Peki belediyelerin mahallelerinize hizmet getirme olayı ne durumda” diye sordum?
Soldaki muhtar sağda oturanın, sağdaki karşısındaki muhtara, ben de hepsine bakıyorum.
Yüz ifadelerini herkesin görmelerini hakikaten canı gönülden isterdim.
Adamlara acır, elinden gelse iş makinalarını mahallelerine yığarsın.
“2 yıl önce çoğunluğu Batı ilçelerinin muhtarları başta olmak üzere, Alanya ve Manavgatlı muhtarlar da, Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’e isyan bayrağı açtılar. Büyükşehir’in ilçe ve mahallerine hiçbir hizmet getirmediklerini Böcek’in resmen yüzüne söylediler” diyordu biri.
“Peki, ne oldu o sitemden sonra?” dedim.
“Aynı tas, aynı hamam” cevabı verdi muhtarımız.
“Muhittin Böcek’e sorunlarınızı iletemiyor musunuz? MUBİM diye bir kurum yok mu arkadaş” dedim.,
Diğer muhtar, “Cumhurbaşkanına ulaşıyoruz ama Böcek’e maalesef” demez mi?
Vay arkadaş.
Dışarıdan baktığımızda sanıyoruz ki her şey güllük, gülistanlık.
Ama bir dokunun muhtarlara.
Başka muhtar üzerine vura vura, “Muhittin Böcek bence muhtarların telefonlarına özellikle çıkmıyor” demez mi?
Ben bugün muhtarların sesi oldum Böcek başkan. Seçimlere 6 ay kala da durumlar böyleyse eğer, benim dünya kenti Antalya’m sizinle nereye gidiyor ki?
Belediyeler ile muhtarlar et ile tırnak bilirdik biz.
Yanılmışız mı?
Neden?