Ben de emeklilik hakkını elde etmiş, elde ettiğim gün eve bu müjdeyi verdiğimde karşımda hıçkıra hıçkıra ağlayan, ağlarken de, “Yarabbi şükür. Çocuklarım en azından sağlık güvenceleri altında büyüyecekler” diye haykırılan günlerden bu günlere gelen birisiyim.
Devlet, Asker, Polis ne bileyim Madenciler gibi Gazetecilere de yıpranma hakkı tanımıştır.
212’ye tabi kanunla çalışan her gazeteci 20 yıllık çalışma süreci sonrası emeklilik hakkına sahip idi. Bu şimdi yaş açısından uzadı, ben uzayan kategorisine girmediğim için araştırma gereği duymadım, bilmiyorum.
Bildiğim bir şey var ise, o da yazımın girişinde de belirttiğim şekilde eskiden biz emekliler emekli olduğumuzda elimize geçecek maaş miktarından ziyade çoluk-çocuğumuzun ebedi sağlık güvencesiydi.
Ben 2003 yılında Emeklilik hakkını elde ettim. Emekli oldum ama Eyilik Şirketler Gurubunda gazeteci olarak çalışmaya devam ettim. Hoş hala da çalışıyoruz ya. Dolayısıyla hem emekli hem de çalışmam nedeniyle diğer arkadaşlarımdan bir maaş fazla alma hakkına erişmiştim.
Herkesin mutlaka askerlik anıları olduğu gibi emekli olma hikayeleri de vardır.
Bizde de ziyadesiyle mevcut.
Yeni İleri Gazetesi’nde Gazetenin Spor Müdürüyüm. Sidespor da 3. Lig’de. Hafta sonu Side’deki maçı takibe gitmiş, karşılaşma sonrası Başkan Hasan Şen’in oteline gelip maç yazılarını yazıyordum. Bana refakat eden Personel Müdürü Yıldırım bey bir ara seslendi, “Müdür senin SSK sicil numaran ne” diye?
Sene 2002 sonları.
Söyledim. Yazdıklarımı o yıllarda e-mail mi var, faks ile geçtikten sonra karşıdan alındı onayı bekliyoruz.
Yıldırım müdür bana, “Sizde yıpranma var değil mi” diye sordu, “Evet” dedim. Çok değil 5-6 dakika sonra bana, “Senin emeklilik hakkı ya dolmuş ya da eli kulağında” demez mi?
“Dalga geçecek başka birini bul” karşılığını verdim, “Yok mu SSK emekli servisinde tanıdıkların. Antalya’ya dönünce git yanlarına öğren” dedi.
Kafama resmen yara olmuş, Yıldırım müdürün sözleri beynimi tırmalıyordu.
Pazartesi sabahı soluğu Antalya SSK emekli servisinde aldım. Bizim amatör kaleci Ethem vardı o serviste. Konuyu kendisine aktardım. Gerekli bilgileri benden aldı. “Öğleden sonra yanıma gel” dedi.
Dediği saatte gittiğimde, “Sen şu tarih, şu ay, şu gün emeklisin. Şimdi dilekçeni ver işleme koyacağız” demez mi?
İşte bu sözden sonra kıt kanaat geçinen bir gazeteci olduğum için hemen eve müjdeyi verip sosyal güvencemiz ebedileşiyor demek istedim.
Buraya kadar anlaşılmayan bir şeyin olduğunu sanmıyorum.
2014 yılında Antalya Büyükşehir Belediyesi’nden basın danışmanlığı teklifi alınca, devletten 2 maaş alamayacak olduğumdan dolayı emekli maaşımı dondurmam gerekiyordu dondurdum. Bu yazıya başlamadan evvel Google amcama 2014 yılında asgari ücretli net maaşını sordum karşıma brüt 1.071 TL, net 846 TL çıktı. Benim dondurduğum emekli maaşı 1980 TL idi. Yani o tarihte asgari ücretlinin neredeyse 2.5 katı. Bugün asgari ücretli 17 bin TL maaş alıyor. Emeklinin eline geçen ise 15 gün önce 10 bin TL anca oldu.
Bozdur bozdur harca!..
Bu dengelemeyi kim yapar?
Yapması gerekenler hakikaten matematik ne bileyim kerat cetvelini bilir mi?
Kendileri insanca mı yaşar, çocukları var mıdır? Varsa okula gidiyor mu inanın günlerce o kadar çok merak ettim ki, işin içerisinden çıkamadım.
Bir de hani 5 bin TL’lik emekli yardımı vardı da, çalışıyor gözüken emeklilere, “Yok” denmişti de.,
Kendimi kendi ülkemde bana yabancıymışım gibi hissettirdi. En az 1.5 ay boynu bükük dolaştım. Allahtan ki biz çalışıyor gözüken emeklilere de geçen ay 5 er bin liralık bal dudaklarımıza sürüldü de, kaybolan ağzımızdaki tat, bir nebze de olsa geri geldi.
Şimdi.,
Emekli maaşıyla evlerini geçindirmeye çalışan özellikle evlerin erkeklerine bir çift sözüm olacak. Bu fani dünyada çoluk-çocuğunuzu yaşama tutabilmek adına gösterdiğiniz üstün çaba ve gayrete hayran kalmamak mümkün değil. Sizler bu fani dünyanın en marifetli insanlarısınız.
Dün emekli olan birisine ailesinin sağlık sosyal güvencesini düşünenleri bugün emekli maaş gününü iple çektirip ellerine geçecek paranın yolunu gözletenler utansın.