Oldum olası tatile çıkılacak yazılara illet olmuşumdur.
Ve kimi okusam okuduğumun altına, “Gazetecinin izni mi olurmuş” diye imalı göndermede bulunmaktan geri durmam.
Durmam da, düşmez kalkmaz bir Allah.
İnsanoğlunda öncelik tabi ki sağlık. Dolayısıyla sağlığımız el verdiğince yazmaktan geri durmayacağımızı bizi bilen bilir.
Gazeteciliğimize her ne kadar resmen 1985’de başladıysak da, Antalya’da spor yazarlığı tevellüdümüz 1987’dir. Rahmetle Ceyhan Gezer ağabeyimle demediğimizi bırakmaz, gördüklerimizi de görmemezlikten asla gelemezdik. Doğrudan şaşmaz, kişilerin adamı olmayacağımızı ta o günlerden herkese deklare etmiştik.
Yıl 2024.
Ve şükürler olsun Spor, Yerel yönetimler, Antalya sorunları ve gündem konuları derken özellikle kamuoyunu yakinen ilgilendiren konuları, kendi üslubumuz doğrultusunda okurlarımla paylaşmaya çalışıyoruz.
Seven de var sevmeyen de.
Hatta, “WhatsApp’tan” yazılarımızı gönderdiklerimiz arasında “Gönderme” diyenler çıkmadı mı?
Tabi ki çıktı.
Ama hiç birisine, “İstemiyorsan engelle beni” gibi kaba saba laf diyaloglarına asla girmedim, “Peki” deyip geçtim.
Evet evet, istemeyerek yazılarımı göndererek rahatsızlık verdiklerim varsa eğer baştan özrümü kabul etsinler. Sonra da tavsiyem en azından WhatsApp’tan engelleye bilirler.
Yazının başlığına dikkat ederseniz izin konusundan dem vurdum.
Allah her ana babaya huzurlu, mutlu ve uzun ömür nasip etsin. Benim babam, yani namı değer Birikeçti Hüseyin ustam 90’a merdiven dayadı. 85 ile anam ardından gidiyor. Biz yörük erkekleri genelde önden yürür, kadınları da bir iki metre ardından onu takip eder.
İşin şakası bir yana Allah kendilerine zeval vermesin son 4 yıldır hep yanı başlarındayım da, Hüseyin usta geçenlerde Denizli’de küçük bir operasyon geçirdi. Hem bu bahaneyi teselli olması adına gerekçe gösterip, hem de Akdeniz ile Ege’nin birleştiği sularda kulaç atmak, hem de kardeşim gibi sevdiğim Denizlili iş adamı Asker arkadaşım Ayhan Orhan’ın oğlu Cenkhan’ın düğününü de aradan çıkartma fırsatı yakaladım. Ve bu fırsat kaçmaz diye düşünüp kafa izni keyfinin tadına bakmak gerek.
Haksız mıyım?
Bu vesileyle sizleri üslup yazılarımdan bir süreliğine yalnız bırakacağım.
Şimdiden uyarıyorum.
Yokluğumuzu fırsat bilen yan gelip yatıcılar ile işleri Millete hizmet etmek olup, sadece “Dostlar alışverişte görsün” zihniyeti güdenler.
Her gidişin de bir dönüşü vardır.
Dönüldüğünde de, tabi ki yazılması gerekenler.
Okurlarım, “Senden bıktık” deyinceye, yaradanım yazmamı bıraktırıncaya kadar usanmadan yazmaya da devam edeceğim.
Bu vesileyle süre vermeyeceğim ama bana birazcık müsaade.
Ve giderken de siz okurlarım arasından birisinin gönderdiği anlamlı paylaşımını sizlerle paylaşmayı kendime görev sayıyorum.
* * * *
EN SON BANA VER
Eski Türk yazıtlardan birinde şöyle yazar : Kuzu dizlerinin üzerine çökerek annesini emer ,
Karga yaşlı annesini besler. Bunun adı :"saygılı davranmaktır ."
Horoz şafak vakti öter,
Yaban kazları her bahar kuzeye her sonbahar güneye uçar ; Bunun adı : ‘'söz tutmaktır .''
Yeşilbaşlı ördek eşini kaybettikten sonra ölene kadar yeni bir eş bulmak istemez . Bu : '' sadakat '' olarak adlandırılır.
Bir geyik iyi bir otlağa rastladığında yaşadığı sürüyü oraya davet eder ve paylaşır.
Karınca yemek gördüğünde bütün koloniyi oraya çağırır ; Bunun adı :'' adalettir .''
Eğer bir insan bu erdemlere sahip değilse : Hayvandan beter bir halde yaşıyordur .!
Bir Türkmen duası da şöyledir : Tanrım İlk önce Dağa taşa ver. Ormana , Hayvanlara , Suya ver .
Ondan sonra : İnsanlara , Kapı komşuya , Muhtaç olana ver.
Kalırsa, En son bana ver .!