Hiçbir kalite tesadüf olamaz.
Bir şey.
Ne bileyim “şey” kelimesi çok olayı bünyesinde rahatlıkla toplaya bilir.
Misal herhangi bir gelişmeyi.,
Hayvanı, İnsanı yani canlıyı.
Hatta ve hatta cansızı bile..
Dolayasıyla ben Antalyaspor’dan yola çıkarak devam etmek istiyorum.
Çok zor (takım açısından) günler de geçirdi Kırmızı-Beyazlı ekip, güzel günlerde. Tabiri caizse zor olanda üzüldük, güzel günlerde şehirde kasıla kasıla gülerek gezdik.
Zoru dayanışmayla çözmeye çalıştığımız günlerimiz de oldu. Tarihinde hiç yer almadığı 3. Lig’e düşmenin eşiğine gelindi. İşte o bütünleşme en önemlisi de tek vücut olunarak Antalyaspor zoru başaran taraf oldu.
En büyük şehit Avukat Turgay Soyer.
Olmadık dönemde küme düştük. Geri dönmenin çarelerini aradık.
Bulduk da.
Hem de öyle çok büyük paralar falan harcayarak da değil.
Şahit Menderes Türel. Bir başka şahit istenirse Sedat Peker derim.
Mustafa Yılmaz, Nafiz Tanır, İsmail Bilal, Ali Yılmaz, Salih Peker ne bileyim Antalyaspor’un her zor dönemlerinde elini taşın altına koymaktan çekinmeyenlerin isimlerini tek tek sayayım mı?
“Evet” diyenleri duyar gibiyim.
Hiç fazla geriye gitmek istemiyorum. Zira gidersem ismini yazmayı unuttuklarımla karşı karşıya kalmak istemem. Liste o kadar uzar gider ki emin olun benim diyen Antalyasporlular belki de o isimleri duyunca, “Bunlar kim ki” demekten kendilerini alamazlar.
Küçük bir örnek mi?
Beyton Erdoğan.
Bazıları gibi Antalyaspor’un paracıklarını dişlerine tırnaklarına harcamamış tam aksi dişlerinden, tırnaklarından kazandıklarını Antalyaspor’un başarısı için tereddüt bile etmeden harcamışlardır. Ve onlardan birisi de Erdoğan Tekin gibileridir.
Dedim ya, “Fazla geriye gitmeyelim” diye, Ali Şafak Öztürk.
Antalyaspor’un paracıklarını cebelleş etmeye değil üste koymak üzere tesislerden içeriye adımını atmış birisidir kendisi.
Duruşu, en alttakinden en üstteki personele kadar davranışı ve hitabı kendisinden sonra göreve gelenlerin birçoğunun örnek alması gereken birisi olmuştur Ali Şafak Öztürk.
Bana katılan onu yakinen tanımış ve kendisini öğrenmiş olandır. Katılmayan ya da katılmayanların iyi niyetlerinden hatta ve hatta Antalyaspor’luluğundan şüphe ederim derim, bu da benim tasarrufum olur.
Belki beni yolda görse tanımaz Ali Şafak Öztürk başkan.
Ve emin olun benim bu yazdıklarıma zerre ihtiyacı olan veya olacak birisi de değil kendisi.
Ali Şafak Öztürk'ten Bodrumspor ve Antalyaspor'a dair bir açıklama gelince kafama dank etti böyle bir yazı.
Demiş ki, "Turizm ve futbolun gücünü bir araya getirebilecek birbirinden güzel iki yer, birbirinden özel iki kulüp. Bodrum ve Antalya Türkiye’nin turizminin en önde gelen destinasyonları olarak futbol takımları Avrupa’da boy göstermesi halinde ülke turizmine en fazla katkı sağlayacak iki yerdir.”
Devam etmiş, “Doğru planlama, yapılanma ve kafa yapısı ile uzun vade de çok daha büyük başarılar gelebilir! Bodrum FK’nın bir ‘Monaco’, Antalyaspor’un da bir ‘Barcelona’ olma potansiyeli vardır.
Bu yüzden bize de bazı dönemlerde engel olmaya çalışan ‘küçük olsun, benim olsun’ mantığından kurtulalım. Bu güzel spor kulüpleri de ‘verme’ yerleridir, ‘alma’ değil. Verilen hizmet ve desteklerin koşullu olmaması ve bir karşılık beklenmemesi lazımdır. Kişisel hesaplar ve egoların rafa kaldırılması lazımdır.”
Var mı katılmayan?