Eskiden benim Cumartesi yazılarım vardı. Zira biz yerel gazeteciler haftanın 6 günü çalışıp sadece cumartesileri izin yaptığımızdan, o günümü sadece ve sadece aileme ayırırdım.
Cumartesi günümüzde ne yaşadıysak noktasına virgülüne dokunmadan asla da abartmadan kaleme alır okurlarımla paylaşmayı yeğlerdim.
Özellikle de o yıllarda bebeklikten çocukluğa büyümekte olan Sude hanım ile ilgili yazılarım herkesin hoşuna giderdi.
Misal.
Marketteyiz. Bir gün Sude yanağından iki parmağıyla makas alıp, “İstiyorum” diye tutturdu. Ne dediğini bir türlü anlayamamıştık.
İki parmakla yanaktan makas ve “İstiyorum.”
“Kızım ne istiyorsun ne alalım” dedik durduk. Ne zaman reyondaki yer fıstığının önünde durup eliyle işaret etti, “Hay Allah” diye haykırmışız.
Bu yaşanmışlığı da o yıllarda kaleme almıştım.
Fi tarihi arkadaş. Şimdiki gibi sosyal medya mı var da altına yorum yapıp, similey gönderecekler?
Sadece o günkü yaşanmışlarımızı kaleme alıp okurlarımla paylaşıyordum.
O kadar çok olumlu tepki alıp beni görenler kahkahalarıyla yazımı anlatıyorlardı ki anlatamam.
Başta da bizim Gazeteciler Cemiyeti’nin tek kelimeyle her şeyi Mediha Düden.
Tiryakisi olmuştu Sude ile ilgili yazılarımızın.
Şimdilerde para versek kendimizi arattıramayacağımız Mediha.,
Hatta pazartesi günü cumartesi yazımız olmadığında telefonla arar, “Hayırdır abi sağlık sorunu falan yok değil mi” diye sorardı.
Her zaman siyaset ya da o haftanın spor müsabakası mı olacaktı?
Bizim cumartesi günkü dağ bayır ve yaşanmışlıklarımız insanların baya baya hoşlarına gitmişti.
Onun da adı monotonluktan gelen bıkkınlık olsa gerek?
Bu vesileyle.
Geride bıraktığımız Pazar. Yani 2 gün önce “Gününüz nasıl geçti” desem bana “Sana ne mi” dersiniz?
Diyen desin!.
20 dereceyi aşan sıcak ortam Antalya’ya dolayısıyla Antalyalıya asla yabancı bir hava durumu değil.
Bindim benim yeşile.
“Yeşil” dediysem motoruma. Sürdüm Konyaaltı’na doğru. Yemyeşil sahilden yürüdüm, eski Boğaçayı köprüsünü geçtim karşımda yasak bölge.
Şaşırdım.
Kimi yerler demir levhalarla ve içerideki çalışma görülmeyecek şekilde çevrilmiş kimi yerlerin yeşil tel örgüleri engel olarak kullanılmış.
Birkaç damperli kamyon ve 3-5 dozer harıl harıl çalışıyor.
Çalışıyor da 2 kilometreyi geçen, daha çok yabancıların oturduğu sahil resmen halka kapatılmış. Kapılarına da özel güvenlikler dikilmiş.
Çetin Osman Budak’ın 2015 yılında zamanın Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in sahil projesi için yaptığı eylemi aklıma getirdi.
“Sahili halka kapattılar” naraları atan Budak’a belgeleriyle cevap vermişti Türel de, sahilin tamimiyle açık olduğunu haykırmıştı.
Aradan 9 sene geçtikten sonra o sahili kimin kapattığına bizzat şahit olmaz mıyım?
“Hay sizin belediyeciliğinize” dedim sürdüm motoru pazar pazarına.
Bizim pazar pazarı aynı zamanda Çarşamba pazarının olduğu aynı yere kurulanıdır. Yani eski sanayi girişi.
En ucuzu limondu. Yumurtanın 7 tanesi geçen hafta 10 TL idi tanesini 4.5 liradan aldım.
Eve geliyorum ki Devrim Kök’ün aday adaylığı açıklamasına rastladım. Severim Devrim’i. Gittim elini sıkıp hayır diledim.