Bir dönem kent siyasetine yön veren ve kurumsal siyasetin önde gelen isimlerinden biri olan Pratisyen Hekim Mustafa Reşat Oktay, “Billboardlar ve reklam panolarında resimleriyle boy gösteriyorlar. Vatandaşın onların yüzüne değil fikirlerine ihtiyacı var” demiş.
Benim de Antalya’da 2009-2019 yılları arasında Belediye Meclis Üyeliği yaparken tanıdığım ve hakikaten çok sevip yıldızımız barıştığı Reşat Oktay haksız mı?
Sadece billboardlar ve reklam panoları mı?
Tabii ki değil.
Adamın parası var Hilton Otelinde muhtarları toplayıp 5 yıldızlı kahvaltı veriyor. Hoş simit, karper peyniri bulabilirlerse yumurtaya alışmış olan bazı muhtarların mideleri o kahvaltıdan sonra bozulur gibi olmuş da.,
Herkes yedikten sonra da “Ben aday adayıyım bilin istedim” demiş.
Sadece o kadar mı?
Var ya parası.,
Su Otel buluşma yeri oluyor. Eller sıkılıp türküler çığrılıyor. Sonra da tabii ki billboardlar ve reklam panoları.
Önce MHP, sonra da CHP’den Meclis Üyeliği yapan Oktay, sosyal medya hesabı Facebook üzerinden yaptığı paylaşımda, “CHP aday adayları sanki aday olmuşlar gibi şehrin bilbordlarında arz-ı endam ederler. Siyaset amok koşusu gibidir. Uzun soluk ve kondisyon gerektirir. Asıl mesele heybelerinde ne olduğudur” diyor.
Tamam belli ki tecrübesini konuşturuyor da, heybe ne ya?
Ben herkesin Avrasya maratonunu anımsamasını yeterli görürüm de, bu millet amok koşusunu ne bilsin?
Neymiş efendim, “Bu kent 2035’te turizmle gelenler dahil aylık beş milyon kişiye hizmet üretecekmiş. Ve aday adayları farkındalar mıymış?”
Ya söylerken bari inandırıcı olun. Sen 2035’i görecek misin ki?
Ben bu sözlerine katılmıyorum arkadaş.
Bugüne kadar hangi aday adayı koca şehrin geleceğinden söz etti?
Hepsi sadece oy verecek olanların refahlarına vaatler vermedi mi?
5 yıl önce seçilmek için sürekli konuşan Muhittin Böcek’i 25 yıldır görmedi mi bu millet?
Ama Antalya’nın sorunlarının en başında trafiğin geldiğini kaydeden Oktay’a katılmamak mümkün değil de, herkes katıldığıyla kalıyor. Bizim söylediklerimize de o sorunların üstesinden gelmekle yükümlü olanlar katılmıyor.
Yalan mı?
Ve nasıl bir yüz varsa adamlarda şehrin yönetimine yine talip olarak ortalıkta dolaşıyor.
Beymen markalı takım elbiseleriyle sık sık Ankara’ya gidiliyor!.
Milletin kulaklarına da, “Ankara’dan adaylığı alıp falanca gün falanca saatte uçakla Antalya’da olacak” diye fısıldatıyor.
Aklı sıra kendisini havalimanında karşılayacak taraf toplayacak!.
Reşat abim öyle bir yaraya parmak basmış ki tecrübenin daniskası.
Demiş ki, “Geçtiğimiz günlerdeki sağanak yağmurda trafik alt üst oldu, alt geçitleri su bastı. Demek ki, kenti bypass edecek yollara ihtiyacımız var.”
Günaydın abi.
Hayırlı sabahlar.
Bir aday adayı da çıkıp, “Belki yol altyapı yapamayabilirim. Hatta yağmuru durdurmaya gücüm de yetmez. Ama her vatandaşa su geçirmez silikonlu ayakkabı koruyucu dağıtacağıma söz veriyorum" dese yeminle oyumu gözümü kırpmadan vermezsem namerdim.
Dilin kemiği mi var Reşat abey?
Sence siyasetin yalancısı mı yok?
O kadar çok ki seçildikleri günün ertesi vatandaşın yüzüne bakmayı kendilerine işkence sayanlar ki.
İnsan siyasetten yaka silkiyor.
Bilmem anlatabildim mi?