Geçenlerde telefonu karıştırıyorum.
Aslında hiç yok öyle bir huyum da, huyumun olduğunu söyleyenlere 35 yıl sonra rastladım. Ben şaşırdım, şaşırdığımı görenler.,
“Alış, alış” demez mi?
“Ula bana bak neye alışacakmışım ben” diyecek oldum yanımdaki frenledi.
Sanırsınız ki yanımızda frenci taşıyoruz!.
Malum A harfindeyiz.
Ali Sula çıkmaz mı?
Adam öldü yahu.
Hem de bir ay önce.
El birliğiyle de gömdük. Hatta kendisini ölmezler listesinde görenlerin gözüne sokarak. Hoş muhterem bizimle Andızlıya gitmek yerine meyhaneye gidip keyif çattı da, en azından biz abimize son görevimizi yapmanın gönül rahatlığını yaşadık.
Nereye varacağım?
“Telefonu karıştırıyorum” diye başladım ya Ali Sula’dan sonra A harfindeyiz ya.
Ayı Celal çıktı karşıma.
Hey gidi günler hey.
Ali Sula ile ne zaman beraber olsak tek konumuz spor olmuştur da hep. “Ayı Celal ile de aynı noktada zaman zaman birleşirdik.,
Durduk yerde haykırırdı:
“Vedaat. Sen gazeteciyim diye sakın kasılma. Benim tirajım seni ikiye katlar. Şuradan bağıra bağıra bir çıkar Kalekapısından geçer, dönerciler çarşısına uğrar, Işıklardan çıkmam yeterli olur mu olmaz mı tiraj için” derdi.
“Olur ayı abi olur” cevabı verir, keyiflenirdi kendisi mekanı cennet olsun.
Davranışları ayı pardon ayımsı olduğundan lakabı öyle kalmıştı. Sık sık duvarlara yumruk atar, gereksiz naralardan tutun da daha neler neler ama bu şehrim sembolleriydi.
Onun kavalyeleri arasında da Deli Mithat vardır ışıklar içerisinde uyusun.
Telefonuma baktım o da ha duruyor bende.
Silmemişim numarasını.
Gönel’lere kazınanları telefondan silsek ne yazar Kalpten silebilecek miyiz?
Deli Mithat kendisinin uyanıklığıyla böbürlenen Ay Celal’a unatamayacağı bir şaka yapmaya karar vermiş. Arkadaşlarıyla konuşmuş, avcılardan ava gittikleri sırada avlanırlarsa Tiki’yi kendisine getirmelerini istemiş.
Kendisi anlattı.
Hem de Ayı Celal’in yanında.
Tilki’yi otelinin (Eski Toptancı Halin yanındaki Mithat otel) ahçısına vermiş, “Bunu bi güzel haşla” demiş. Akşama doğru Ayı Celal beyi çağırıp, “Haydi yine şanslı günündesin. Benim evlatlar avdan döndüler. Akşama tavşan ziyafeti var kaçırma” demiş Ayı Celal abi damlamış.
Sofra kurulmuş. Deli Mithat ve ekibi haşlayıp kızarttıkları tavuğu yiyorlarmış, Ayı Celal ise Pilav ile önüne konan Tilki etini. Bir de, “Tavşan da tavşanmış ha. Pilavla çok iyi ikili olmuş” diye söyleniyormuş.
Kimse yanlış anlamasın ben bunu duyduğumda yani Deli Mithat bana anlattığında yanımızda Ayı abimiz de var ama zerre alınganlık yapmıyor.
Deli ile Antalyaspor’da birlikte yöneticilik yaptık. Antalyaspor için toplantılarda bazan öyle kavgalar verirdik ki, çok geçmeden bir birimizi arardık zira kavgalarımız kendimiz adına değil Antalyaspor içindi de ondan.
Hey gidi günler hey.
Dalmış gitmiş, taaaa M harfine gelmişim.,
Mustafa Akdoğan yazmaz mı?
Tövbe tövbe ya.
“O gideli neredeyse 6-7 yıl oluyor bu ne yahu” diyecek oldum diyemedim.
Onu unutmaması gerekenler çoktan unutmuştur da, biz de hala yaşıyor, bazan birlikte çekildiğimiz resimleri karıştırıp, “Ne güzel günlerdi” demekten kendimi alamıyorum.
T harfine geldim Tanju Çetinkaya ismini gördüm.
Daha kimleri yazayım?
Ahmet Uluç başkan, 7 Mehmet Hakkı, Orhan Selekler, Çakal Ünal’ı mı?
Yoksa Erdal Akpınar, Yekta Başeğmez hoca ile Aldemir Dindar, Ziya Özden ve Abdi Sapmaz’ı mı?
Hepsi Antalya’nın spor camiasında iz bırakıp gittiler ışıklar içerisinde uysunlar.
Antalya’nın ilk Milli Takım Futbolcusu Tanju abiyi.
İşte o an karar verdim cep telefonumdaki merhumların numaralarını silmeye ve sildim.
Ama gönle girenler silinir mi?