Transfer sezonun açılmasıyla birlikte, yapılan transferleri hayretlikle izliyorum.
Dün haber siteleri çok ilginç bir haber girdi.
Benfica’da oynayan Joao Felix’in 126 milyon € (Euro) karşılığında, Atletico Madrid’e transfer olduğu haberine başta inanamadım.
Daha sonra Avrupa’da yapılan transferleri biraz araştırdım.
Bu durumun aslında doğal karşılandığını anladım.
Ama doğal olan bir şeyin, doğru olduğunu söyleyemeyiz.
Benim gözümde şu an top oynayan hiçbir futbolcu, 100 milyon € etmez.
Aslında bu şişirme rakamlar, ülkemizle Avrupa arasındaki farkı gittikçe arttırıyor.
Felix transferine tekrar gelecek olursak.
Bilmeyenler internetten biraz araştırabilir.
Normal, sıradan bir yeteneğe sahip olan bu futbolcunun, gelecekte ne olacağını önceden kestirmek biraz güç.
Parlaya da bilir, patlaya da bilir.
Aradaki uçurumu size anlatmak istiyorum.
Atletico Madrid takımının son 5 yıldaki başarılarını saymazsak, İspanya’nın sıradan takımları arasında yer alıyordu.
Bu takım geleceği belli olmayan bir futbolcuya, 126 milyon € ödeyebiliyor.
Peki ülkemizin en iyi 3 takımı (Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe) bir araya gelip, 126 milyon € verebilir mi?
Aradaki bu uçurumu hangi futbol uzmanları ya da yorumcuları açıklayabilir.
İşin ucu dönüp dolaşıp, futbol kalitesine getirmek istemiyorum.
Ama görünen köy misali.
Ve ne yazık ki kötüye giden futbolumuzda, bir umut göremiyorum.
Bu şartlarda bizim Avrupalı takımlarla baş etmemiz imkansız.
Lig başlamadan, masa başı oyunları başlıyor.
Lig başlamadan, hakemlere talimatlar veriliyor.
Lig başlamadan, kiralık kalemler işlerini yapıyor.
Ortada büyük bir pasta var, ama bu gidişle ortadaki pasta gittikçe küçülüyor.
Bizim yaptığımız ‘ayağımıza sıkmak’ gibi bir şey.
Türk futbolun değerini kim yukarı taşır bilmiyorum ama kimlerin aşağıya çektiğini biliyorum.
Kirli eller futbolumuzdan çekilmedikçe, yeni nesile futbol aşkını aşılayamayız.