Antalya’nın en güzel zamanları olan Eylül-Ekim ve Kasım aylarını çok severim. Çünkü sonbaharda Antalya’nın tadına doyum olmaz. Güneşi yakıcı değildir, akşamüstleri hafif bir yel esmeye başlar. Ne üşürsünüz, ne de terden buram buram olursunuz. Ve en güzeli de tatilciler el ayak çekmiştir kentin üzerinden.
İşte şimdi başbaşa kalırsınız şehir ve içinde yaşayan yerleşiklerle. Garip bir iletişim olur bu mevsimde kent ile aramda. Denizin mavisi gündüzleri açıktan, akşam üzerleri turkuaza döner. Akşam saatlerinde ise derin bir lacivertlik çöker. Ay yansımaları başladığında ise şehrin ışıkları, garip garip denizdeki yaşama hissettirir.
Yeşili ise bambaşkadır Antalya’nın. Nedense sonbaharı bu kadar güzel yaşarken, ağaçları sonbaharın bu güzelliğini yaşayamaz gibi geliyor bana. Çünkü hani ağaçlardaki yapraklar sararır ya başka memleketlerde. Bizde sonbaharda yemyeşildir. Ve ardından kış geldiğinde bir den bire kahverengi olup, kavruluveriyorlar. Nedense acırım birden bire sararmadan kahverengi olan ağaçlara. Sanki daha fazla renkle geçmesi gerekiyordu ömrü gibi düşünürüm.
Bu kentin kış aylardaki griliğine de bayılırım ben. Fırtınasını mesela çok severim. O nu da başka bir zaman anlatırım size