Sivil toplum ve demokratik kitle örgütlerinin suskunluğu beni şaşırtıyor.
Ülkelerin yönetiminde kamuoyu ve kamuoyu oluşturma çok önemlidir.
Bu konuda ülkemizde de sivil toplum kuruluşları (STK’lar) öncü bir kuvvet olarak kullanılmakta, hedef ülkelerin kamuoylarıyla iletişime girmekte ve çıkarlarını düşündükleri ülkelere hizmet için yoğun çabalar sarfetmektedirler.
Bunun en önemli örnekleri, daha çok batılı ülkeler olan küresel ülkelerin kullanmış oldukları sivil toplum kuruluşlarıdır.
Son günlerde, özellikle de ülkemizde bir kısım batılı sivil toplum kuruluşlarının ve kitle iletişim araçlarının bazı olaylarda ülkemiz aleyhine kullanmaları buna en güzel örnektir.
Demokratik kitle örgütü deyimi ise, bünyesinde belirli bir toplumsal sınıfı, çeşitli toplum katlarından gelen, aynı meslekten kişileri veya toplumun aynı özelliğe sahip belli unsurlarını barındıran ve temsil ettiği kitlenin ekonomik-demokratik hak ve çıkarlarını savunan örgütleri kapsar.
Yukarıdaki tanımdan da anlaşılabileceği gibi, kitle örgütlerinin bir kısmı, hukuki anlamda birer kitle örgütü olmasına rağmen, her kitle örgütü bir “demokratik kitle örgütü” değildir.
Herhangi bir örgüte, demokratik kitle örgütü denilebilmesi için,
1- Kitlesinin olması, 2- Demokratik mücadelede yer alması ve örgüt içi demokrasiyi uygulaması gerekir.
Demokratik kitle örgütü diye anılan örgütler, kapitalist gelişim sürecinin bir ürünüdür.
Kapitalist üretim biçimi, egemen üretim biçimi haline geldikçe, topluma egemen olmaya başlayan üretim ilişkileri ve işbölümü düzeni, toplumsal sınıf ve tabakalar arasındaki çelişkileri giderek daha fazla yoğunlaştırmakta ve bu da doğal olarak çıkarları aynı doğrultuda olan, sınıf ve tabakaların çıkarlarını korumak üzere kurulmuşlardır.
Türkiye’de dünyadaki STK algısına uygun olan STK’lar TEMA, TUSİAD ve MUSİAD gibi bir iki tane çevre örgütü ve bir iki tane iş adamı derneğinden ibarettir.
Bunların dışındakiler güçsüz finansal yapıya sahiptir.
Kitlesiyle organik bağlar kuramayan örgütler, temsil etme iddiasında oldukları kitlelerin, taleplerini, gerektiği gibi yansıtmaktan uzak kalırlar.
Aynı şekilde, demokrasiden yana olmak ve demokrasi uğrunda mücadele vermek, herhangi bir örgütün demokratik kitle örgütü olmasının temel ön koşuludur.
Ülkemizde genellikle, sınıfsal konumu açısından ara sınıfları teşkil ettiğini söyleyebileceğimiz kesimlerin, hızlı bir şekilde örgütlenmeleri ve var olan mesleki örgütlerin, süreç içerisinde giderek
güçlenmesi, bu kesimin çıkarlarının, emperyalizm ve tekelci eğilimlerle ne denli çeliştiğinin temel göstergesidir.
…
O halde, demokratik kitle örgütlerinin özelliklerini bir kez daha belirterek, bu örgütlerin sosyal mücadele içindeki yerlerini şöyle açıklayabiliriz:
Ekonomik ve meslekî mücadelenin, sosyal mücadele bütünlüğünün kapsamı içinde, doğru değerlendirilmesi, demokratik kitle örgütlerinin, kendisinden beklenen işlevleri, yerine getirebilmesinin ön koşulu durumundadır.
Ekonomik ve mesleki mücadelenin sağlıklı olması için, şu yöntemler dikkate alınmalıdır;
1- Çalışma alanları içindeki olayları, olayların dinamiğini, çelişki ve ilişkilerini toplumsal çelişkilerin bütünlüğü içinde, kavrayıp açıklayabilmelidirler.
2- Eylemler, salt tepkiciliğin ürünü olmamalı, yani egemen sınıfların çekmek istediği alanda çalışır duruma düşülmemelidir.
Bu örgütü ve kapsadığı kitleyi pasifize de etmemelidir.
Örgütün, temel çelişkiler gözden kaçırılmaksızın etkin tavır içinde olması sağlanmalıdır.
Bu konuda söz konusu örgütler, kitlelerin bilinçlenmesi ve giderek daha somut, daha ileri hedeflere yöneltilmesinde büyük bir öneme sahiptirler.
Ne var ki, demokratik kitle örgütü bir parti değildir veya başka bir deyişle kendini parti yerine koymaması gerekir.
Bu, geniş bir kitleyi kapsayan ve bünyesinde genellikle çeşitli unsurları barındırma durumunda olan kitle örgütlerinin, sosyal mücadelede öncü güç olamayacakları anlamına gelir.
…
Önümüzde bir yerel seçim var.
Adaylar kentimizde seçildikleri takdirde yapacakları yatırımları tek tek anlattılar.
Peki, kentimizdeki demokratik kitle örgütlerinden ve sivil toplum kuruluşlarından bu konuda halkı aydınlatacak bir yorum geldi mi?
Sevgi ile.
Sayın Altan, Gazetenizin 6 Mart Tarihli sayısındaki yazınızı okudum. Yazınızda STK Örneği olarak en başta ismini geçirdiğiniz TEMA Vakfının gönüllü üyesi olarak öncelikle teşekkür ederim. Aday ve parti üzerinde güncel siyasetin içine girmeden vakfımız TEMA tüm adaylardan bir taahhütname imzalamalarını talep etti. TEMA Vakfı taahhütname ile yetinmedi EKO SİYASET BELGESİNİ önümüzdeki yerel seçimler için güncelleyerek yeniden yayınladı. Gazetenizde e-posta adresinizi göremediğimden bu belgeyi incelemeniz için size yollayamadım. Posta adresinizi [email protected] adresine göndermeniz halinde EKO SİYASET BELGESİNİ ve adaylardan imzalamalarını istediğimiz “Taahhütname” örneğini size yollamak isterim. Sayın Altan, Yazınız için tekrar teşekkür ederim. İklimden Anlayan-Temiz Hava Seven-Suyun Değerini Bilen-Toprak Hayattır Diyen DOĞA DOSTU BELEDİYE BAŞKANLARI ARIYORUZ. Bu vasıflara sahip adayların seçilmesini istiyoruz. Selam ve saygılarımla. İzzet Berktaş-Muratpaşa-Antalya