Bizim köyde eskiden muharrem ayı geldiği zaman bizim “Tahtacı” dediğimiz Alevi komşularımız oruç tutarlardı. O dönemde mesela hatırladığım kadarıyla et yemedikleri gibi belli bazı ritüelleri vardı. Onların oruç tuttukları 12 gün boyunca filan rahmetli annem, ablam ve diğer komşularımız oruç tutan alevi komşularımıza akşamları yemek taşırdık. Kendi evlerinde yaparlardı ama mutlaka bizde götürürdük.
Pamuk toplama zamanında ise oruçlu oldukları için onlara ayrı bir önem arzedilirdi. Mesela pamuk tarlasının sahibi üzüm veya lokum getirirse, mutlaka oruç tutan tahtacı komşularımız için ayrılır, bir poşete konulur ama bu arada onların gözü önünde yemeyelim diye, boylarını geçmeyen pamuk bitkilerinin arasında yerlerdi ne yiyeceklerse.
Sonra aşure günü gelirdi. Allah demeyin keyfimize. Eğer biz yapmışsak aşureyi o gün yan komşumuz yapmaz, ertesi gün bir daha aşure kaynatılır. Sonra diğer komşumuz kaynatır, sonra bir diğeri. Herkes aşureyi birbirlerinin evine gönderir. Hele benim vazifem koca bir kova aşureyi alır elime komşuları gezerdim. Bizde tabakla dağıtılmaz, aşure kovaya konulur sıcak sıcak komşunun kapısı çalınırdı. Komşumuzun getirdiği tabağa, kaseye konulurdu. Az isteyen komşu küçük tabak, çok isteyen komşu büyük bir çanak getirirdi.
En güzel aşureyi tahtacı olan Türkan abla yapardı. Nerden mi biliyorum. Aşureler dağıldıkça sonrasında bir araya gelen komşular sanki “Yemekteyiz” proğramında gibi kimin daha iyi aşure yaptığını konuşurlardı. Türkan abla, ne şekerinden ne de malzemesinden kısardı. Hepsini dört dörtlük yapardı. Bazen konuşurlar, “Filanca malzemeden kısmış, bilmem kim hanımın bulguru nohutu iyi pişmemiş” gibi eleştiriler de olur.
Şimdi konuya geleceğim. Ben aşure yapmasını beceremiyorum. Günlerdir muharrem ayı nedeniyle Büyükşehir belediyesinin filan aşure dağıtım haberlerini yapıyorum ve canım çekiyor. Belediyenin nerde dağıttığını bilmediğim ve gidip almaya da utandığım için aşure yiyemedim. Eski komşularımız da olmadığı için bu yıl aşuresiz kaldım. Ha yiyeceğim iki lokma ama aşureye aşerdim resmen.
Yahu bir Allah’ın kulu dağıtmaz mı aşure?