Malum ben oraların çocuğuyum, burada doğmuşum, Kaleiçi, Yenikapı ve Işıklardan başlarız Eski Mezbaha’ya kadar gider benim çocukluğum...
Annemler de yıllardır Sampi Kavşağında oturur...
Sampi Kavşağı adını oraya kurulan efsane pideciden almıştır...
Samsun Pidecisinden... Samsun’un Sam’ı Pidenin Pi’si... Sampi...
Portakal Çiçeği Bulvarı, Burhanettin Onat Caddesi ve Eski Dedeman otelinden gelen Metin Kasaboğlu Caddesi, Ve ışıklardan gelip Eski Mezbahayı birleştiren yolları kesiştirir bu kavşak Sampi Kavşağı...
Üçüncü kez tekrarlamasa inanın bu yazıyı kaleme almayacaktım ancak; üçüncü kezdir Emekli Bey Amcayla, Yaya olarak karşıdan karşıya geçme çabamız sonucunda, ikimizin yeni bir dans türünü ortaya çıkardığımızı keşfettim...
Dansın adını da Sampi Dansı koyduk...
Dans çevreleri lütfen yanlış anlamasın, bu dans tamamen yayaların bir kavşaktan karşıdan karşıya geçme çabası sonucu ortaya çıkmıştır...
Pazar sabahı Annem’den çıktım, bir baktım yine o amca ve anladım ki karşıdan karşıya yine beraber geçeceğiz...
Şimdi kavşakta şöyle bir durum var...
Portakal Çiçeğinden Mezbahaya doğru yaya olarak geçmek isterseniz, üç, ulaştığınız yeri de sayarsanız dört aşamadan geçmeniz gerekiyor...
Önce kaldırımdan yani karşıya geçmek istediğiniz yerde bir kez kırmızı ışık bekliyorsunuz , sonun da küçük bir adacığa ulaşıyorsunuz...
Bu sırada Portakal Çiçeğinden gelen ve onlara da sağa dönüş için yeşil yanan arabalara dikkat etmeniz gerekiyor...
İkinizi de yeşil yanmış çünkü...
Siz de o an için bir arabasınız...
Aman dikkat...
Biz adımımızı atıyoruz Yaya geçidine, bir bakıyoruz araba geliyor, kaç kaç kaç oluyor geri dönüyoruz...
Bu sırada yürek hoplamasıyla karışık, ritm duygumuzla beraber aynı hareketleri yapıyor, olmadı diyoruz...
Amca diyorum geçelim mi şimdi..
Bu sırada ben ondan genç olduğum için ben biraz daha öne çıkıp bakıyorum...
Amca soruyor gelen var mı ?
Yok Amca geçelim diyorum...
Ritm duygumuz yükseliyor ve refüje geçiyoruz...
Şimdi burada da bir ışık var...
Burada da bazı araçlara “U”dönüş hakkına sahip...
Yayalara kırmızı yanarken onlar U dönebiliyor...
Ya da ben anlamıyorum...
Birisi oradan dönüyor, öteki oradan sağa dönüyor, yaya oradan geçmeye çalışıyor, birileri birden koşmaya başlıyor, kırmızı yanarken hadi geçelim şimdi yoklar diyen mi ararsın, çok keyifli adacığa geldik biraz keyfini mi çıkaralım diyen mi ararsın...
Mahallemizdeki o Amcayla Mezbaha yani ışıklara doğru giden adacıktayız bu sefer...
Baktım ayağını yaya geçidine koyup kaldırıyor...
Napıyorsun Amca dedim...
Yeni bir dans çeşidi dedi...
Bu adacıklar o sırada bana çöldeki vahaları hatırlatıyor...
İnsanın oturup kahvaltı edesi geliyor mesela...
Bu kısma kadar ulaşabildik, biraz dinlenelim sonra yola devam ederiz diyesi geliyor...
Her yanımdan arabalarla insanlar geçerken, ellerimi kaldırıp Evraka Evraka diye bağırasım geliyor...
Sonunda yeşil yanıyor ve artık Mezbaha tarafına geçebiliyoruz...
Durun daha bitmedi...
Bir de bunun dönüşü var...
Akıllı kavşakmış bunun adı...
Ancak yayanın bu kadar beklediği, beklerken sosyalleştiği, sosyalleşirken dans ettiği bir kavşak daha görmedim...
Bir Akdeniz şehrinde yaşıyoruz evet İstanbul kadar sıkışık değil belki trafik...
İstanbul’u çok seviyorum fakat, İstanbul olmak zorunda değiliz...
Kimsenin umrunda olmaz belki de...
Belki de neyi dert ediyoruz bilmiyorum...
Ama bu kavşağın yayalar için mantığını çözmem gerekiyor...
Adacıklar ve adacıklar...
Hayalimde canlanan adacıklar...
Bahamalar oluyor bazen...
Bazen bir Meis...
Bazense Bozcaada...
Biz Sampi kavşağından karşıdan karşıya geçerken Emekli Bey Amcayla dans ediyoruz...
Ve çok eğleniyoruz..
Senden akıllı değiliz akıllı kavşak...
Diğer istikametlerden karşıya geçmeye çalışanlar hangi dans derler bilmiyorum...
Biz sadece dans ediyoruz...
Sampi Dansı...