Ahlak denilen en temel insani meleke yoksa bir insanda, o insanın kendisi bir felakettir.
Utanma yoksa bir insanda dilediğini yapar. Utanmayı ortaya çıkaran en önemli meleke adalet duygusudur. Hakkaniyetli olabilme halidir. Bu değerlerin yokluğunda onu manen hiçbir şey disiplin edemez.
Merhamet yoksa bir insanda, istediği zulmü istediği zaman istediğine yapan bir zalime dönüşür.
Aç gözlüyse bir insan, midesi doysa da onun gözünü topraktan başkası doyuramaz ve bu uğurda hiçbir engel tanımaz.
Empati (diğer gamlık) yoksa bir insanda ne yapıp ettiğini zerrece düşünmez. Sadece içinden geleni menfaati gereği yapar.
Bilgi yoksa bir insanda cehalet elbisesi giymiş demektir. Bu kişi sınırsız bir şehvete ve bencilliğe mahkûm olmuştur. Cehalet denilen karanlıkları kendisine yurt edinmiştir.
Sevgi yoksa bir insanda ne gülebilir ne de güldürebilir. Ne mutlu olur ne de mutlu edebilir. Buz gibi bir iklim oluşturur etrafında.
Alçak gönüllülük yoksa bir insanda, şeytansı bir karaktere sahip gurur ve kibir abidesi bir yaratığa dönüşür.
Saygı gösterme melekesi yoksa bir insanda sevgisiz ve bencil bir insan dönüşmüştür.
Kanaat yoksa bir insanda doymak bilmeyen bir obur yaratığa dönüşmüştür.
Allah’a inancı yok ya da inancı kalitesizse bir insanın, çok önemli bir fren sistemi dağılmış araca benzer. Durması gereken yerlerde asla duramaz. Etrafına zarar vere vere sürüp gider. Ta ki bir uçurumdan yuvarlanıncaya kadar.
Ahiret inancı, hesap, ceza ve mükafat inancı da yoksa bir insanda, onu durdurabilecek çok az güç ve değer kalmıştır hayatta.
Eğer yukarıda yazdığım olumsuzlukların bir ya da birkaçı kimdeyse işte o insan çok tehlikeli bir canlıdır. Kime nerede hangi kötülüğü yapacağını bilemeyiz. Hatta bu tip insanlar çoğunlukla kronik bir psikoloji hastasıdır. Acilen klinik tedaviye ihtiyacı bile olabilir. İyi gözlemlemek şarttır.
Bu insan hadsiz bir zalimdir. Zalimler inancımıza göre hakka savaş açan bedbahtların ta kendileridir.
Neden bu ilkeleri sıraladık şimdi?
Cevabını da bulmaya çalışalım da parçalar yerine otursun.
İnsan sosyal yaşama bağımlı yaratılmış olduğundan çoğu zaman kendisine yetmez. Her işi yapamaz. Her an her yerde de olamaz. Bu sebepten dolayı her bir kişi o toplumda bir rolü ve bir işi üstlenir. Bu şekilde insanlar birbirleri için bir şeyler yaparak yaşarlar.
Aile en küçük insanlık birimidir. Aileler bir topluluğu, topluluk şehirleri, şehirler de bir ülkeyi, bir vatanı oluşturur. Vatanın içinde yaşayanlara da Millet denir. Her milletin de bir soy ya da topluluk adı vardır.
Bu modelde ülkeler son üç yüz yılda yazılı kanunlarla belirlenen disiplinlerle çeşitli yönetim modelleriyle yönetilmektedirler.
Ne kadar hakkaniyetli kanun yaparsak yapalım onların uygulayıcıları ve muhataplarının ahlaki melekeleri zayıf ya da yoksa kâğıt üzerinde yazan kanun hiçbir işe yaramayacaktır.
Yine bir deprem yaşadık. Evet en büyük felaketlerden birini yaşıyoruz. Bu da tamam. Ama gel gör ki ahlaksızlık illetine düşmüş her kademeden yetkili ve vatandaşın ne kadar kötü işler yaptığına şahit oluyoruz. Halkın en büyük ayıbı ise cehalet elbisesini giymiş olması ya da hala giydiği o elbiseyi çıkaramamış olmasıdır.
Bu devirde yediğimizden içtiğimize kadar her türlü işlerimizde ne alıp verdiğimizi sorgulayıp öğrenmek zorundayız. Hatır için ölünmez ya da sakat kalınmaz ki! Kulübe bile alsak onun yapılışında gerekli prosedürlerin uygulanıp uygulanmadığını sormamız gerek.
Ya bu işin ticaretini yapan müteahhit şirketleri ve yetkilileri. Adı üstünde taahhüt ediyorsunuz yaptığınız işi usulüne göre yapacağınızı. Burada tamamen bir aç gözlülük var. İnsan sıfatı taşımayan ahlaksızlar yaratıklar bunlar.
Bak kaç şehir yok oldu. 500 adet atom bombası şiddetindeymiş olan deprem. Tarumar etti o biriktirilen beton yığınlarını. Çöp bile değil artık. Çünkü çöpün bile geri dönüşüm yolları bu kadar zor değil.
Dünyada bir mekânım, evim olsun diyenlerin hayallerini ve alın terlerini gömdünüz ahlaksız aç gözlü müteahhitler.
Ya kendisine devletin mührü verilmiş olan yetkililerin durumu! Nasıl uyuyabilecekler kaçak katlara göz yummanın, denetimi hakkıyla yapmamanın, hatayı görmemezlikten gelmenin, kanunları çalıştırmamanın sonucunda akan binlerce göz yaşı ve ahın karşısında?
Ülke ekonomisini de katmadan olmaz işin içine. Bu yıkımın insani boyutu geçtiğinde ortaya ürkütücü bir rakam çıkacaktır muhakkak. Bu rakamların ve göz yaşlarının en aza indirilmesi mümkünken ahlaksızların, cahillerin ve aç gözlülerin hırsları yüzünden neden her şeyin en ağırını yaşayalım ki?
Ülkemizi, birkaç bin ahlaksızın yazboz tahtasına dönüştürmesine el birliğiyle izin vermemeliyiz artık.
Evet, Türk Milleti ve Devleti bir seferberlik ruhuyla bu işin de üstesinden gelecektir. Bundan hiç şüphemiz yok. Vatan kurtarmış kahraman bir milletin evlatları bu acıların da hasarın da üstesinden gelir. Her bir karede gözlerimizi yaşartan milletimizin ahlaklı ve helalzadelerinin can hıraş çalışmaları en büyük tesellilerimizdendir.
Artık bir daha unutmadan ibret alma zamanı. Ders çıkarma zamanı. İşini her kademede yanlış yapandan, iyi yapmayandan hesap sorma zamanı. Haramzadelikle biriktirilen ve halktan çalınan malların hak sahiplerine iade edilmesinin zamanı.
Bunları yapabilirsek geleceğimiz daha güvenli olacaktır. Yapamazsak daha büyük yıkımların müsebbiplerinden birisi de ibret almayanlar olacaktır.
Rabbimden aklımızı kullanabilmeyi ve basiretli olabilmeyi diliyorum. Hoşça yaşamayı, hoşça kalmayı, tedbirli ve temkinli olabilmeyi, tedbir, sabır ve tevekkülü hiç bırakmamayı ve en nihayetinde Allah’a emanet olabilmeyi öğrenip uygulayabilmeyi de diliyorum.
İbrahim DOĞRU
08.02.2023
Germersheim