Son zamanlarda en çok hastalanan organlarımızdan en önemlisi tabi ki kalbimiz. Kalbimizi bedenimizdeki ana vazifesini yeniden hatırlayalım ve ondaki arızalar ve hasarlar hakkındaki bilinenleri de yazalım.
Kalbin temel görevi vücuttan gelen oksijen açısından fakir kanı (kirli kan) akciğerlere iletmek ve akciğerler tarafından oksijenlenmiş kanı (temiz kan) vücuda geri pompalamaktır.
Kalp genellikle kişinin yumruğundan biraz büyük, vücut kanını toplardamarlar ile toplayan, atardamarlar ile tüm vücuda yönlendiren kas yapısında güçlü bir pompadır. Günde ortalama 100.000 kez kasılır ve 8.000 litre kanı sürekli olarak dolaşıma pompalar.
İnsan kalbi ortalama bir yaşam süresi boyunca (yaklaşık 70-80 yıl) yaklaşık 2.5- 3 milyar kez atar.
Bu tanımlamalar bu alanda bilinen ilmi tanımlamalar ve değerlendirmelerdir. Kalbin bu ve benzeri işlevleri normal bir şekilde devam ettiğinde bu organımız vazifesini yapmış ya da yapıyor demektir.
Damar sistemi, kapakçık bölümleri, iç odacıklar, ritim konusu kalbin belli başlı bölümleridir ve her biri mükemmel işleyişe katkı yapar.
Yazımıza konu olan esas bölüm kalbimizin biyolojik işleyişi değildir. Bu alan Tıp adamlarının ihtisas alanıdır. Benim dikkat çekmek istediğim konu ise kalbimizin meta fiziksel işlevidir.
Kalp, Kur'an'da kelime olarak 131 yerde doğrudan, 36 ayette dolaylı olarak geçse de Kur'an'ın kalbe verdiği önemi kelime sayısı ile izah etmek doğru olmasa gerektir. Çünkü her bir kelime deruni anlamlarıyla insanı şerefli bir varlık yapma gücüne sahiptir.
İki hadis- Şerifle ilgi alanımızı belirlemeye çalışayım.
--"Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o iyi/doğru/ düzgün olursa bütün vücut iyi/doğru/düzgün olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir." Buharı, iman, 39.
--Enes ibn Malik'ten rivayetle Resulullah (sas.) şöyle buyurmuştur: "Kulun kalbi istikamet üzere olmadan, imanı istikamet üzere olamaz; dili istikamet üzere olmadan da kalbi istikamet üzere olamaz. Şerrinden komşusu emin olmayan kişi cennete giremez." Ahmed ibn Hanbel, III, 198.
Bu hadisler sadece bir örnek. Peygamberimizin Kuran merkezinde Rabbimizin kalbe yüklediği manevi enerji ve özellikleri hakkında her zaman bir şeyler söylemiş ve konunun insan için ne kadar ehemmiyetli olduğunu belirtmiştir.
Türkçede gönül, yürek, dil gibi kelimelerle ifade ettiğimiz kalp, din kültürü geleneğimizde insanoğlunun dini, manevi, ilmi, fikri, hissi, ahlaki ve vicdani hayatının merkezinde yer alır.
Kalbin en büyük manevi ilacı ihlas ve samimiyettir. Dolayısıyla kalbi en çok yoran şeylerin başında doğal olarak samimiyetsizlik gelir. İnandığı gibi yaşayamamak, konuşamamak kalbe çok ağır gelen bir yüktür.
Kalbin kurtuluşu ya da iyileşmesinin en büyük destekçisi iyi olmak ve iyilik yapmaktır. Tabi ki samimi olarak.
Kalbimizin en büyük tercümanı dilimizdir. Kullandığımız kelimelerdir. Kelimelere elbisesini kalbimizde giydiririz. Kalbimizin rengi ve tadıyla ağzımızdan çıkarlar ve muhatabına giderler. Acı ya da tatlı. İyi ya da kötü.
Kalbi merhamet besler, zulüm ise tadını ve her türlü güzelliğini bozar.
İslam’ın haram kıldığı bilhassa yalan, dedi kodu, gıybet, kötü düşünce, fesat, haset, kıskançlık gibi kalbi yoran ve bozan hastalıklardan kalbimizi şiddetle korumamız lazım ki Peygamberimizin dediği gibi kalbimizi iyi yapıp iyi kalmasını sağlamalıyız. Aksi taktirde kalbimiz manen kötüleşirken, maddeten de arızalara açık hale gelir.
Dua kalbin üretimidir. Bizler kalbimizden gelen dualarla bütün fiillerimizi güzelleştirmeliyiz. Ona gayr-ı Meşru hiçbir ağırlık yükleyerek dengesini bozmamalıyız.
Etrafımızda sağlıklı gibi görünen o kadar manevi kalp hastası var ki anlatmakla bitmez. O yüzden huzur bulunamaz bir hayatın mahkumları oluyoruz günden güne.
Meşru hayatlarımızın çok olmasına gayret ederek rabbimizden yardımı da talep edelim değerli okurlar.
Allah’a emanet olunuz.