Değerli okurlarım.
Böyle bir başlıkla ne yazdığım konunun içeriği çok tartışmalı ve okuyanı hayrete düşürecek bir içeriğe sahip olması gerekir.
Başlayalım o halde.
Dünya ve insan ilişkilerindeki denge hiç olmadığı kadar bozulmuş durumdadır. İnsanca ve Müslümanca bir duruş sergilemek neredeyse imkansıza yakın bir hale gelmiş bulunuyor.
İnsanlığın sosyal dengeleri karmakarışık oldu. Sadece Müslümanlar üzerine bu yazıyı yazdığım zannedilmesin. Dünya üzerinde bütün insanlık olarak aynı atmosferin altında yaşıyoruz. Bütün olaylar ve bilgiler farklı dillere çevrilerek dünyaya saniyeler içerisinde yayılıyor artık.
Artık çok milli olmakla çok dindar olmak insanları tehlikelerden korumaya yetemiyor. Bu zırhlar günün saldırı aletlerine karşı çok da savunabilecek güçte değiller.
İşin özünde söylemek istediğim hakikat insanoğlu olarak bizim tahrip ettiğimiz temel ahlaki özelliklerimizin hızla deforme olmalarıdır. Dönüp dolaşıp bu mevzuya gelmemek mümkün görünmüyor.
Ahlaki değerler sonradan hissedilen ve ait olunan kimlik özelliklerine de bağlı değil. Türküm ve Müslümanım demek bir tanımlamadır insan için.
Ama daha da öze yani derine inecek olursak, en temel hücre yapımızın içerisinde var olan duygusal ve karakteristik özelliklerin orijinal adıdır ahlak.
Dinler ve milli kültürler bu temel üzerine iyilik ve güzellikleri bina ederler ki insanın davranışlarına ve konuşmalarına iyilik ve güzellikler yansısın.
İşte son zamanlarda yaptığımız tespitler bu bağın kopmuş ya da tahrip olmuş olmasıdır. Bu derin duyguya bazen vicdan, bazen sağduyu, bazen merhamet, bazen şefkat, bazen de iyilik diyoruz. Dinler de bu alana meşru ve helal daire tanımlaması yapıyorlar.
İslam kaynaklarında da insanın eğitiminin ve terbiyesinin bu içerikle gerçekleştirilmesi emri açıktır. Türk kültüründe de bu durumun adı töredir. Yazısız ve jandarmasız uygulanan bireysel ve toplumsal kabullerdir. İhlallerinde psikolojik cezaları mevcuttur.
İşte, yüzyıllar içerisinde oluşan bu sessiz disiplin ve elimizdeki en etkili yaptırım gücü olan töreyi, meşruiyeti, helal-haram disiplinini yani ahlakı bozduk ve kalan kısmından da rahatsız olan bir topluma dönüştük.
O eskidendi, artık öyle değil, modern olmanın gereğidir, dünya değişti gibi komik ve cahilce gerekçelerle mevcut ahlaksız hayata sahne elbiseleri giydirmeye çalışıyorlar. Zannediyorlar ki bir ömür kostümle ve sahnede gösteriyle geçiyor.
Çözüm:
Her bilinçli kişinin kendi yüreğini, ailesini, bulunduğu ortamı, etkili olduğu alanı temiz tutma çalışmasını bıkmadan, usanmadan ve her türlü saldırıya rağmen yapmalıdır.
Yetki ve sorumluluk sahibi sosyal ve tüzel kişilikler her yaşta ahlak eğitimi için en etkili eğitim metot ve içeriklerini bulup eğitime hazır hale getirmeliler.
Sosyal bilimciler, psikologlar, sahada aktif olan din görevlileri sürekli gözlem yapıp sonuçlarını ilgili yetkili merkezlere göndermeliler ki tıkanan ve etkisiz olan yollar ve yöntemler değiştirilmelidir.
Sosyal medya başta olmak üzere diğer medya kanallarına bu konularda yükümlülükler yüklenmelidir.
Yeniden ahlaklı bir toplum oluşturmanın önüne ne tür bir engel çıkarsa çıksın kamu yararı çerçevesinde yaptırımı olan uygulamalar devreye sokulmalı.
Burada bireyleri yasakçı bir tavırla terbiye etmekten bahsetmiyorum. Bu yöntem hiçbir zaman uzun süre etkili olmamıştır. Sadece kötülüğü ve ahlaksızlığı öven, çoğalmasına ve normalmiş gibi algılanmasına sebep olan her türlü uygulamaya izin verilmemesi gerektiğine inanıyorum.
Televizyon dizileri, müzik sektörünün görsel kanalları, moda sektörü, haksız kazancı öven kanallar gibi insanlık düşmanı bütün kolektif ahlaksızlıklar yaptırımlı bir engellemelerle karşı karşıya olmalılar.
Az kalan fıtri, kültürel ve dini ahlakımızla var gücümüzle çalışmalıyız.
Helalinden rızık kazanılabilecek sınırsız yollar var ve insanlık o yollara yönlendirilmeli diye düşünüyorum.
İbrahim DOĞRU