Bu yazıda herkesin bildiği, ya da bildiğini zannettiği, hatta neredeyse her insanın sahip olmakla övündüğü bir kelimeden bahsedelim.
Adı; Ahlak.
Ahlak ne demek?
Ya da ahlaksızlık ne demek?
Kim kime ne hakla ahlaksız diyebiliyor?
Bu işin bir kural koyucusu var mı?
Birisinin doğru düzgün tarifini bulursak eğer diğerinin de zıddı olması hasebiyle ne anlama geldiğini bulmuş oluruz.
- Sözlükteki anlamı; insanın doğuştan getirdiği ya da sonradan kazandığı birtakım tutum ve davranışların tümü.
- Kişide huy olarak bilinen nitelik; iyi ve güzel olan nitelikler.
Ahlakı iyi ve güzel huy ve davranışlarımız olarak anlamlandırırsak eğer, ahlaksızlık da kötü olan huy ve davranışlar olarak kendisini tanıtabilir.
Hemen bir soru daha soralım; iyi ve kötüyü ne belirler? En yalın anlamıyla; İnsanın kendisine ve başkalarına zarar vermeden iyi davranması, mutlu etmesi, vicdanlarda ve hayatta rahatlık ve güven üretmesi gibi hallerden anlıyoruz.
Kur’an ve Sünnette Ahlâk. İslâm dini aşiret ruhunun, rekabet ve küçümseme duygusuyla geçici hazlara düşkünlüğün doğurduğu kaba ve hoyrat geleneklerin karşısına insanın nefsini dizginlemesi, tabiatını öfke ve şiddetten koruması anlamına gelen hilm ve şefkati koydu; (İslam Ansiklopedisi, Ahlak Maddesi)
Yani her mükellef insanda hangi dilde olursa olsun düşünceden başlayıp söz ve eylemlere varan iyilik ve kötülük olarak algılanan bir liste mevcuttur. İnsan olarak bu listeyi ya bile isteye biz dolduruyoruz. Ya da içinde yaşadığımız toplumun genel davranışlarını kopyalayıp normalmiş gibi listemize yazıyoruz. Bu kopyalamada çoğu zaman kötülükler de iyilikler hanesine yazılıyor. Söz şu ya; ama herkes yapıyor. Yapmayan kaldı mı ki?
Bu kadar sözlük ya da çerçeve tarifi konuyu anlamamıza yetecektir.
Pratikteki ahlak konusunu ve daha anlaşılabilir hale getirmeye çalışalım.
Ahlak: bir şeyin olması gereken en yalın ve temiz halidir. Vicdan denilen iç sesimizin onayladığı ve mutlu olduğu hallerdir.
İnsan her ne konuşuyor ve yapıyorsa o yaptığı şeyin bu kalıba uyan haline güzel ahlak diyoruz. Yani iyililer liginin üyesi oluyor. Eğer olması gereken yalınlıkta ve temizlikte değil de vicdanımızı rahatsız eden bir tondaysa buna tek kelimeyle ahlaksızlık diyoruz. Yani otomatik olarak kötülüğü seçenler sınıfına giriyor.
Bu açık tarife binaen hayatımızın her safhasındaki düşünce, söz ve davranışlarımız bizim kimliğimizi, kişiliğimizi ve karakterimizi oluşturuyor. Hiç kimsenin kötü ahlak üzere doğmadığını dinimizden öğreniyoruz. Peygamberimizin’’ Her çocuk İslam fıtratı üzerine yani en güzel halde doğar, …’’ Hadisi bize bunu öğretiyor. Ne oluyorsa büyümeye başladıkça aile ve sosyal çevrenin formuna bürünüyor. Ya da yetişkinliğinde aklını ve vicdanını harekete geçirip her halini denetleyerek kötülüklerden arınıp iyiler ligine geçebiliyor. Yani güzel ahlak elbisesini giyip yaşamaya başlıyor.
Peki insanı Ahlaksız yapan nedir?
Kontrolsüz bir yaşam felsefesi en büyük başlıktır. Sonrasında Hazlar, şehvetler, hırslar, mal edinme, güç sahibi olma gibi tamamen bencilce arzulanan işlerdir. Liyakat ve alın terini esas alamayan ve bu ikilinin insan için ne anlama geldiğini bilmeyen ya da bilmek istemeyen insan için bütün ahlaksız seçenekler normal hale gelecektir. O tipler her şeyin gaspçısı oluverirler. Vicdanlarının üzerine koydukları şehvet ağırlığını çok kolay kaldıramazlar. Vicdanları bu tiplere her gün zayıf da olsa bir uyarı sinyali gönderiyordur ama onun bu uyarıyı dikkate alacak mecali yoktur. O bir bağımlıdır artık. Ahlaksızlık bağımlısı.
Gelelim bir başka sahaya. Din alanında ahlakı nasıl okumalıyız? İlk aklıma gelen şey iman konusudur. İnanmanın da hele de mevzu bahis olan bir yaratıcıya inanmaksa eğer bunun da olması gereken en temiz, güzel halinin olması gerekir diye düşünüyorum.
Allah imanın tarifinden ziyade kendisini kulun nasıl tanıması üzerinde durmuş, yüzlerce ayette kendisini tanıtmıştır. Sonrasında da kendisine bu tanımlamalar çerçevesinde bir imanı şart koşmuştur. Yani Allah’a onun istediği tarzda bir imanın gerekli olduğunu Kuran’dan öğreniyoruz. Buna ahlaklı bir iman tanımlaması yapabiliriz. Bunun yanında bir arkadaşa inanıyormuş gibi yapılan imanın da ahlaksız bir iman olduğunu da rahatlıkla söyleriz. Çünkü insan ilişkilerindeki inanma modeli Allah’a imana uyarlanamaz.
İnsanoğlu en büyük hatayı burada yapıyor. Hz. Ali’ye atfedilen şu söz bu konuda bize çok yardım eder; ‘’Kişi tanımadığının yabancısıdır.’’ O halde tanımadığımız ya da yeterince tanımadığımız bir varlığa nasıl yeterince inanabiliriz ki? Bu insan fıtratına da uymaz zaten.
Bu tip bir iman sahibinin ibadetleri de aynı kategoride olacaktır. Neden yaptığını tam olarak bilmediği ibadetlerden olumlu bir kazanım elde edemez ki. O ibadetler önce yapanın kişisel hayatını, sonra da çevresini olumlu manada etkileyemez ki.
Yani din adına bize lazım olan şeyler Ahlaklı bir iman, Ahlaklı bir ibadet, neticede her gün ilmek ilmek örerek güzelleştirebileceğimiz ahlaklı bir yaşamdır. Gerisi tam bir oyun ve aldatmacadır.
Her ne yapıyorsak öncelikle ahlak adına onun nasıl en doğru şekilde yapılması gerektiğini öğrenip uygulamalıyız. Çoğunluğun ya da güç sahiplerinin yadırgamalarına kulak asmayıp Allah’a güvenerek ahlaklı olanı söylemeye ve yapmaya başlamalıyız.
Ölüm çok yakın. Sonrasında her şeyin hesabı var. Ardından mükafat ve ceza hakediş töreni var. Ve sonsuzluk yurduna göç var. Doğru bir imanın en önemli maddeleridir bunlar.
Sonsuzluk yurdunu kaybetme pahasına kısacık oyun ve eğlence havasında geçen dünyayı ahlaksızca yaşamaya değer mi? Oyun ve eğlenceyi huzur ve mutluluk kazanımları ve uygulamaları olarak anlatmaya çalıştığımı bilmenizi isterim.
Evet değerli okurlar, her birimizin ahlakı öğrenmemiz ve ahlaklı olanı uygulamamız gerektiğini ve bunun da bir ömür boyu sürecek çalışma olduğunu bilmenizi isteyerek yazıyı sonlandırıyorum.
Her birinize güzel ahlaklı bir yaşam dileklerimle,
Hoş olun, Hoşça kalın, Allah’a Emanet Olun.