Bu yazımda sizlerle Nahl Suresi 90. Ayet hakkında yaptığım bir analizimi paylaşacağım. Hani her Cuma hutbesinde hatibin en son okuduğu ayet var ya işte o ayetten bahsediyorum.
Öncelikle ayetin Mealini yazalım:
‘’Şüphesiz Allah,
-adaleti,
-iyilik yapmayı,
-yakınlara yardım etmeyi emreder;
-hayasızlığı,
-fenalık ve
-azgınlığı da yasaklar.
-O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.’’
Öncelikle emredilen fiillerin tanımlamalarını yapalım ki inananlardan istenilen işleri tam anlamış olabilelim.
--İlk kavram Adalet. TDV İslam Ansiklopedisindeki tanımlamalara bir bakalım:
Ahlak ilkesi olarak Adalet. Bireysel ve toplumsal yapıda dirlik ve düzenliği, hakkaniyet ve eşitlik ilkelerine uygun yaşamayı sağlayan ahlâkî erdem.
Adâlet, “davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak, eşit kılmak gibi manalarına da gelir.
Adâlet, Kur’an-ı Kerîm’de ve hadislerde genellikle “düzen, denge, denklik, eşitlik, gerçeğe uygun hükmetme, doğru yolu izleme, takvaya yönelme, dürüstlük, tarafsızlık” gibi anlamlarda kullanılmıştır.
Bu açıklamalardan anladığımız kadarıyla Adalet kavramı hayatın tam merkezinde yer alması gereken bir dinamiktir. Her konuşma ve davranışta dikkat edilmesi gereken bir kriterdir. İnsanın insanlığını hissedebileceği bir onursal değerdir.
Adaletsizlikte ise zulüm ve haksızlıktan bahsetmek bir zorunluluktur. Adaletin olmadığı ya da topluma eşit derecede yansımadığı zamanlarda o toplumun bireyleri ciddi manada güvensizlik ve huzursuzluk yaşamaya başlar.
Haksızlığın derin anlamı zaten çok ürkütücüdür. HAK tanımlamasının Rabbimizin sıfatlarından birisi olduğunu bilen bir kişinin onsuz olmanın ne anlama geldiğini ve neyi reddettiğini anlaması hiç de zor olmayacaktır.
Bu konu tek başına sayfalarca açıklamayı hak eder ama bize bu yazıda düşen sadece hatırlatmaktır.
--İkinci emir cümlesi ise iyilik yapmaktır. İyi kelimesi yaratılmış her şeyin fıtratına uygun olan durumlardır. Emrin muhatabı insan olduğuna göre insanın kendisine, diğer insanlara ve hatta bütün canlılara fayda üreten davranış sahibi olmaktır.
İnsan fıtratına en iyi gelen davranış olan iyi olma ve iyilik yapma konusudur. Tersi olan kötü olma ve kötülük yapma konusu ise şiddetle yasaklanmış bir davranıştır. İnsanın hava gibi, su gibi ihtiyacı olan en temel değerlerinden birisi bu davranıştır.
--Üçüncü emir se yakınlara yardım etme konusudur. Tek başına iyilik ve imkân sahibi olmak bu ayetin ruhuna uygun olmayan bir davranıştır. Rabbimiz bize toplum olarak birbirimize yardımcı olmamızı emretmektedir. En yakınlarımızdan başlayarak yardımlaşmamızın huzurun temel kaynaklarından birisi olduğu gerçeğini anlamak hiç de zor değildir.
--Dördüncü olarak ifade edilen yasak ise hayasızlıktır. Hayasızlık, Dini ve insani kriterler konusunda haddi aşma durumudur. Had aşıldığında huzur kavramından da uzaklaşmış oluyoruz. Aklımızın erdiği, nefsimizin istedikleri hakkımız değilse ve buna rağmen onu almak istememiz tam olarak hayasızlıktır.
Hayasızlığın ürettiği en temel problemler güvensizlik, kin, nefret ve huzursuzluktur. Her haram gibi hayasızlık tahrip gücü yüksek bir davranış bozukluğudur.
--Beşinci yasak ise fenalık yapmaktır. Yani kötülük yapmak olarak da anlayabiliriz. Fena iyi olmamam halidir. İyi olmayan her söz ve davranış kötülük içerir. Kötülük şeytan fıtratlı bir davranıştır. İnsanın şeytanlaşmış olanının üretebildiği bir davranıştır. Fena insanın iyi olanla bir arada olması mümkün değildir.
Kısacık bir ömürde bu sıfatı almaya hiçbir şey gerekçe olamaz. Akıl bunu bize gösterir. Aklını ve vicdanını kullanamayanların bu kriterler konusunda sağlıklı bir analiz yapması ise mümkün değildir.
--Altıncı yasak ise azgınlık konusudur. Açgözlü, doymayan insanların halinden bahsediyor Kuran. Azgınlık, Kanaat denilen bir nimetin yoksunluğunda insanın düştüğü bir ahlaksızlık halidir. Hırs küpüne dönmüş bir insanın davranışları azma haline en iyi örnektir.
Azgınlık halinde helal- haram gibi kriterler işe yaramaz. Hak ve hukuk gibi değerler de anlamsızdır. Bu tip insanlar her şeye ve herkese rağmen iç güdülerinin emrettikleri şeyleri yapmak ve isteklerine sahip olmak zorundadırlar.
Hayasızlık, fenalık ve azgınlık insanın ürettiği ve toplumu içten kemiren kötü huylu bir kanser uru gibidir. Her şeyin ayarını bozar ve kaos ortamında insanların birbiriyle kavga etmesini sağlar.
En sonunda da düşünmemiz ve ibret almamız için bizlere öğüt yani nasihat ettiğini söyler Rabbimiz. Tabi ki muhatabı akıl sahibi insanlardır. Ya da Aklını kullanan insanlara öğüt vermektedir.
Bu ayetin Cuma namazı hutbesinin sonunda okunmasını emirle başlatan Emevi halifelerinin sonuncularından ve aynı zamanda Hz. Ömer’in torunlarından olan Ömer bin Abdulaziz’dir. Allah ona ve onun gibilerine rahmet etsin. Tabi yüz yıllardır bu ayeti dinleyen milyonlarca Müslümanın ne anladıklarını anlamak hiç de zor değildir. Bu ironi hali de Müslümanlara ayıp olarak yeter.
Her şeye rağmen bu ve benzeri hayat ilkelerinin bulunduğu, bireysel ve toplumsal huzura katkı sağlayan ve oluşan huzuru koruyan ayetleri öğrenerek hayatımıza uygulama gayretlerimiz Müslümanlara ve insanlığa değerli bir katkı sağlayacaktır.
Her birinize gerçek huzuru ve mutluluğu tanımayı ve onu kazanıp koruma konusunda gayretli olmanızı öneriyorum, rica ediyorum.
Bu tür duygu, düşünce ve gerekli çalışmalarla geçen bir zaman diliyorum.
Hoş olunuz, hoşça kalınız, Huzur ve sağlıkla yaşayınız, Allah’a emanet olunuz…