Böyle bir arabesk türünde bir şarkı dinledik yıllardır, hala da dinliyoruz. Birkaç nesil de dinleyecek galiba.
Toplumun ilgisini çeken kültürel uğraşıların insan fıtratıyla, sosyal etkinlik ve durumlarla, ekonomik şartlarla, yani insanı ilgilendiren her bir işle ilgisi var.
Müzik ise bütün dünyada etkin olan sosyal ve psikolojik bir enstrümandır. Hatta sınır tanımayan bir akışkanlığa ve de etkiye sahiptir. Toplumlara istediği dilde sirayet eder.
Çünkü müziğin uluslar üstü, hatta diller üstü özelliği ritim ve nota denilen ses alfabesidir. Bu iki özellik insan içinde var olan bir merkezi harekete geçirmektedir.
Amerika kıtasındaki ezilmiş sosyal gurupların içerisindeki en etkin ve kalabalık gurup olan Afro-Amerikalıların ürettiği Son 70 yılın müziklerine baktığımızda kendi sosyal problemlerinin zorluklarını ve zalime isyanlarını ifade ettiklerini görüyoruz. Son ürettikleri tarz ise REP denilen ritimden çok sert ifadelerle kişisel ve sosyal isyanla itirazı dile getirme tarzıdır.
Bu tarz bütün dünyada kendisine alan buldu. Her dilde bilhassa yeni neslin gönlünde ve dilinde kendisine yer buldu.
Türk toplumunun da benzer oluşumlarla kendisini ifade ettiğini görüyoruz. Dönemsel olarak da hâkim olan tarzın her eve ve dile bir şekilde girdiğine şahit oluyoruz.
Ağırlıklı olarak kişisel ve sosyal problemlerin ağırlığı, gelir dağılımının eşitsizliği, duygusal çöküntülerin tavan yapması gibi mutsuz zamanlarımızın ninnisi olmuş arabesk.
Dini hayatın sakinleştirici unsurlarına da mesafeli olunduğunda bu tarz uygulamalar daha görünür ve hissedilir olmaktadır.
Müziğin sözü ve bestesi bize yalnız olmadığımızı hissettiriyor sanırım. Bir psikoloğun makalesinde benzer bir değerlendirmesini okumuştum uzun zaman önce.
Evet, bütün bu kısa izahat ve hatırlatmaların ardından ne demek istemiş olabilirim ki sizce?
Dertler; her çeşidiyle insan ürünü ve insan için olan içimizi burkan, zihnimizi ve kalbimizi yoran hallerdir. İhtiraslar, kanaatsizlik, şükürsüzlük, aç gözlülük, hak hukuk tanımamazlık, ahlaksızlığımız, hilekarlık, şehvet düşkünlüğü ya dert deryası oluşturur ya da dert deryasını besler.
Peki bütün bu zorlukları bir arabesk, rap, rock ya da sanat musikisiyle mi aşmalıyız? Ya da gerçekten aşabilir miyiz sizce?
Kanaatimce bu bilinçli başvurulan bir yöntem değil. Olayların akış yönüne doğru yapılan tercihlerden biridir.
Peki dinimizin ve kültürümüzün dertler ve etkilerinin yanında çözümüne yönelik tavsiye, emir ve yöntemlerini bilip uygulamamız konusu ciddi bir yöntem olarak önümüzde durmaktadır.
-Yardımlaşma,
-Dertleşme,
-Bilenlere danışma,
-Kültürel ve dini teamüllerden ayrılmama gibi çalışmalarımız hep aktif olmalı. Sonuçları belli olan işler için farklı yöntemler denemek hiç de akıllıca değildir. Sadece zaman ve enerji kaybı olur.
Dertlere karşı bir diğer şifa gurubunu ise Kuran Eczanesinden buluyoruz. Onu da Rabbimizin şu kelime ve cümleleriyle sizlerin ilgisine sunabiliriz:
-‘’Sabır’’, aktif ve bilinçli direnç ve bekleyiş.
-‘’Tevekkül’’, Gücümüzün üstündeki problemler için Allah’ı vekil tayin etme.
-‘’Ve kefa billah’’ ayetindeki Allah’ın her şeye Kafi olduğuna olan inancın güçlü tutulması.
-‘’Ente Mevlâna’’ ayetindeki ifadeyle Allah’ın bizim velimiz olduğunu tavissizce söyleyip yardım istemek.
-‘’Hatalarımızdan pişman olup’’ bu durumu yaratanımıza samimiyetle arz edip ispat etmek.
-Ve tabi ki de ‘’Dua etmek’’. En içten, yani samimi bir yakarış şeklinde olmalı. Kalbin hareketiyle oluşan bir yakarış şeklinde olmalı.
Dertlerimiz için bu ve benzeri çalışmalar hem ibadet hem de gerçekçi bir tedavi faaliyetleridir. Hayatın zorluklarının üstesinden insani ve imani zafiyet ve zarar görmeden gelebilme konusu İslam’ın en temel prensiplerindendir.
Dertlerimiz insan olmanın gereğidir. Bazılarını biz üretiriz, bazıları bizi bulur. Yani demem o ki bizim sebep olduklarımızın çözümü bizim elimizdedir. Bizim dışımızdakilerin çözümü ise sağlam bir duruş, sabır ve uygun karşılıkları verebilmekten geçer.
Yani hiçbir şarkı ya da benzeri seçenekler dertleri çözmez. Bizi sadece komik hallere düşürerek oyalamış olurlar. Bir şeye benzetecek olursak eğer pamuk şekeriyle karın doyurmaya çalışmak gibi bir şeydir.
Ha bu arada müzik dinleyecekseniz eğer, sözüyle edepli, ahlaklı ve ölçülü olsun. İsyansız olsun. Düşündürücü olsun, ruhumuzu dinlendirsin, zihnimizi sakinleştirsin. Vel hasıl yeni dert ve olumsuz efkâr üretmesin değerli okurlarım.
Şu gerçeğin de altını çizelim. Dertler sadece çözülmek için hayatımıza girerler. Bazı insanlar bu dertlerden en az hasarla kurtulur. Bazıları ise büyük hasarlarla kurtulurlar. Birtakım insanlar ise dertsiz yaşamayı beceremezler. Bazı dertlerin bitiminde ise büyük ödüller bekler insanı.
İnsan varsa her şey mümkündür. Bazen biz bize şaşırırız, bazen de biz bize güleriz. Bazen biz bizi hiç anlayamayız, bazen de biz bize çok basit geliriz.
Sözün özü kendini tanıyan bir insan olma çalışmasını en iyi yapan kişi en az mutsuz olabilecek şekilde hayat ve dertlerle yüzleşir ve yaşar. Zaten bu insan için dert çözme bir sanat haline gelmiştir. Hep en doğru adımlarla dertlere yaklaşmayı bilir.
Haydi hepimize kolay gelsin, şifamız bol olsun.
Hoş olun, Hoşça kalın, Allah’a Emanet Olunuz.
...Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş... Teşekkürler İbrahim hocam, kalemine kuvvet.