Bu yazımda siz değerli okurların çok temel bir konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Hatta bu konuda soracağım bazı sorulara hayat boyu cevap bulma mücadelesi vermenizi umuyorum.
Din tam olarak nedir?
Kaynağı nasıl belirlenir?
İnsandan ne ister?
Hayattaki yansımaları nelerdir?
Dinin sabiteleri nelerdir?
Dinde neler değişken olabilir?
…………………………………………….
Bu sorular uzar gider.
Hangi coğrafya ve milletten olursa olsun büyük oranda hayatının bir döneminde dinsel olarak bazı sorgulama ve cevap arayışları dönemi yaşar. Bazıları için bu çok gürültülü geçer, bazıları içinse iç dünyada fırtınalar koparsa da dış dünyadan pek de hissedilmez.
Bunun kaynağı yaratılıştaki hücremizde ya da bir öncesi olan genetik yapımızdaki kodlamalardan kaynaklıdır. Yani en başlangıç halimizde yaratıcının koyduğu din duygusunun bir başlangıç noktası olduğuna inanıyorum.
İşte insan o noktanın tesiriyle dini olarak duygusal ve eylemsel bazı hareketler hisseder ve yapar.
O hissi ve hareketi olumlu manada etkileyen dört önemli faktör gözümüze çarpmaktadır.
-Akıl-
-Vicdan,
-Kutsal Kitap,
-Peygamber,
Daha başka unsurlar da akla gelebilir ama ben konuyu dağıtmamak için bu dört unsurla yetiniyorum.
Akıl ve vicdan her insanda var olana Allah vergisi bir nimettir. Bunu kimse yok edemez. Uzun süre devreden çıkaramaz. Sadece bazı anlarda, çeşitli süreler için üstü örtülebilir. O zaman bile bu his insanın içindedir. Sürekli yorum yapar ve konuşur. Fikir sunarlar.
Diğer ikisi ise Kutsal kitabımızdan öğrendiğimize göre ilk insandan bu tarafa her millet için rabbimizin adaleti gereği kendisi tarafından gönderilmiştir.
İşte tam da burada başka bir soru kümesi geliyor aklımıza.
-Neden bir dini farklı farklı anlayıp uygulayan toplumlar var?
-Neden dindarlaştıkça sertleşen ve de bağnazlaşan guruplar oluşuyor?
-Neden insanlar Dindarlaştıkça hoş görü ve güler yüzlülükten uzaklaşıyor?
-Neden aynı dinin insanları aynı kitabı ve peygamberi farklı anlayıp en doğrusunun kendi uygulamaları olduğunu diğerlerine dayatıyor?
-Bu ukalalığı ve bencilliği hangi yetkiyle dine fatura edebiliyor?
--------------------------------------------------------------------
Aslında bütün soruların çok basit cevabı var. Müsaadenizle birkaç kelimeyle anlatmaya çalışayım.
-İnandıkları tanrılarını tam olarak tanımamaları, hatta yanlış tanımaları. Arkadaş tanrı kategorisine indirgeme durumu. Bunda tam teslimiyet yoktur. Sadece çıkara bağlı bir ilişkiden söz edilir. Her şey tanrıya sorulmaz.
-Bu şekilde Tanrılarının kendilerinden ne istediğinin listesini doğru düzgün yapamamaları sonucu çıkar. Bir kısmı dinin ana kaynağından, diğer kısmı ise Kutsal kitap dışında kültür, adet, hurafe ve fetva uygulamalarından oluşur.
-Tanrılarının insandan muradını ya anlamamaları ya da yanlış anlamaları.
-Dini bir güç ve menfaat aracı olarak kullanma, isteği ve yatkınlığı.
Not: Bazılarınız neden tanrı kelimesini kullandığımı merak edecekler. Açıklayayım. Bizim tanrımızın adı Allah’tır. Yukarıdaki haliyle bir imana sahip olan kişi Allah’a inandığını söylese de o gerçekte Allah değildir. O, içinde birçok kutsal dinamik barındıran bir güçler tanrısıdır. Bunu belirtmek istedim.
Yani Allah’ın muradını doğru ve yalın bir şekilde anlayamayanlar, dini hayatlarını kendileri belirleyip arkadaş tanrı duygusuyla inandıkları tanrılarına onaylattırıyorlar. Kendilerini de tanrılarının yer yüzündeki yetkilisi ilan ediyor ve dokunulmazlık alıyorlar.
-Allah, Şerik kabul etmeyen ve hiç benzeri olmayan, güç ve kudrette sınırı olmayandır. Bu konuda daha geniş bilgi için Esma-ül Hüsna’yı anlayarak okuyun.
-İman esasları Kuranda var olan ve Allah’ın bilgi ve emriyle insana duyurulanlardır ve sabittirler. Hiç değişmezler.
-Allah, dinsel olarak helal, haram ve farz olan konularında tek yetkilidir. Yetkisini kimseyle ama hiç kimseyle paylaşmaz. Bunlar da sabittirler ve değişmezler.
-Bunun haricindeki dünyevi, insani ve dini içerikli problemler ise insan aklı ve vicdanının yardımıyla, Kutsal kitabımızdaki çerçevede, Peygamberimizin uygulamalarından örneklerle sürekli dinamik halde tutulması gereken durumlar ve konulardır. Büyük oranda da değişkendirler. Sadece bu değişim sabit olan dini normları ihlal etmemelidir.
-Allah bizden hayatı yaşarken önümüze gelen seçeneklerden meşru olanı seçerek yaşamamızı,
-Bütün nimetleri bize veren yaratıcımıza teşekkür içeren ibadetleri yapmamızı,
-Ukalalaşmamak ve insana kul olmayı unutmamak için isteklerimizi öncelikle sadece Allah’tan istememizi,
-Her işimizin bir hesabının görüleceği neticesinde bir ceza ve ödülün bizi beklediği inancıyla haktan ve hakikatten ayrılmama düşüncesini canlı tutmamızı ister.
-
Her türlü radikalizmden ve yürek burkan davranışlardan, Korkutan ve nefret ettiren uygulamalardan, öldüren ve süründüren davranışlardan şiddetle uzaklaşmamızı ister.
O halde herkes kendi dini inancını yeniden bir denetlesin.
Allah’ın dinine mi inanıyorum? Yoksa Allah’tan rol çalan ruhban yapıların dinine mi inanıyorum?
Karar bizim. Her kararın bir sonucu vardır. O da bizim değerli dostlar.
Her birinize hak dinde olmayı ve onda kalmayı bilebilecek bir çalışma ve basiret diliyorum. Allah bu çalışmaları yapanları iki dünyada da ödüllendirecektir.
Hoş olun, Hoşça kalın,
Sağlık ve afiyetle hak dinde kalın.
Allah’a emanet olunuz.