Yazımızın başlığındaki soru cümlesi bir kısım insanlar tarafından daha sık sorulmaya başlandı. Bir çeşit sorgulama evresinin ürünü olduğu çok belli.
Diğer bir gurupsa bazı görüntülerden yola çıkarak acaba düşüncesiyle sorma gayreti içindeler.
Peki nasıl cevap vermeliyiz bu soruya? Zordan maksat nedir?
Zor olanların bir kısmı fiziki, diğer kısmı da psikolojik ya da ruhi olarak uygulamasında zorlanıldığı gibi bir açıklama yapabiliriz.
Acizane sizlere bir pencere açmaya çalışacağım. Hataları varsa bana aittir. Rabbimden şimdiden basiret ve af diliyorum.
Dini bir hayatı yaşamaya başlamadan önce bazı konularda sahih ve akli delillere dayalı bilgilerin edinilmesi lazım diye düşünüyorum. Bu bilgilenme sürecinde kesin olarak ezberleme mantığından uzak durulması gerekir. Sadece anlamaya, ikna olarak anlamaya endeksli bir anlayışımızın olması gerekmektedir. Aslında ilk temel şart budur.
İlk bilginin konusu doğal olarak ait olduğumuz canlı gurubu olan insan olmalı. Soruları sıralayalım;
-İnsan kimdir? İnsanın farklılıkları nelerdir? Farklılıklarının getirdiği yükümlülükler var mıdır? Varsa nelerdir?
Bu soruların ve biraz daha detaylı olan soruların da başta söylediğimiz gibi sahih kaynaklardan ve akli delillerden ikna olacağımız bir çalışmayla cevaplarını bulmalıyız. İkna olma meselesi olmazsa olmaz şartlardan birisidir. Bu metot bizim yaratıcımızın, yarattığı insanı eğitmek için uyguladığı bir yöntemdir. Bütün kutsal kitaplardaki örneklemeler, detaylar, akla hitaplar, düşünmeyi canlı tutma istekleri gibi ayrıntılar eğitimin olmazsa olmaz şartlarından bir parçadır.
Yani ilk işimiz bizim kendimizi tanımak olmalıdır.
-Sonraki dersimiz de din sahasının tek kural koyucusunu yani Rabbimizi tanımalıyız.
O’nun bütün özelliklerini yavaş yavaş örneklemelerle idrak çerçevemiz dahilinde öğrenmeye çalışmalıyız. Bunun için hazır olan en önemli kaynak Kuran’dır. Kuran’ın içinden çıkarılan, Esma-ül Hüsna diye meşhur olan Allah’ın sıfatlarını aynı titizlikte, iliklerimize kadar hissedecek bir eğitim süreci geçirmeliyiz.
Bunun yanında kâinat ayetlerini de eğitimin pratiğinde değerlendirmeliyiz. Örnek olarak Allah’ın yaratma sıfatından bahsederken biz dahil bütün kainattaki yaratılanlara bakarak anlamamızı kolaylaştırmalıyız.
-Üçüncü aşamadaki ödevimiz de insan ve yaratıcı arasındaki ilişkinin doğru düzgün olması için gerekli olan disiplin aracını, ahlak müessesesini öğrenmeliyiz.
Ahlakın en basit tarifi bir işin insana ve başkalarına faydalı olan yöntemi, olması gereken en güzel ve temiz haline de ahlak diyoruz.
Allah’la olan iman, ibadet ve sosyal sorumluluklar alanındaki ilişkilerimizin ahlaki bir zeminde oluşması ve devam etmesi gerekmektedir. O’nun ön gördüğü ve emrettiği disiplinler ciddiye alınmalı ve lakayt bir tavırdan uzak durmalıyız.
Mesela Allaha nasıl inanmamız gerekiyorsa öyle inanmalıyız. İbadetlerin hangi şartlar çerçevesinde ve ruh halinde yapılması gerekiyorsa öylece yapılmalı ki istenilen fayda ve sonuç elde edilmiş olsun.
-Dördüncü aşama ise Din Nedir ve ne değildir sorusunun cevaplarını yine sahih kaynaklardan ve aklın algılarını hesap ederek bulmalıyız. Bu çerçevede Allah’ın din tarifini kuran çerçevesinde kalarak öğrenmeliyiz.
Tarihin dehlizlerinde tahrif edilmiş veya tamamen kurgu ürünü olan sözüm ona sayısız din bulunmaktadır. Dinin asıl çerçevesinin ne olduğunu Kuran kaynaklı bilgilerle öğrenemezsek bizi sahte din algılarından ve tasallutlarından ne koruyabilir ki?
-Bundan sonraki süreç de hayatı meşruiyetinin kurandan ve peygamberimizden gelen sahih uygulamalarından alan seçenekler çerçevesinde yaşamalıyız.
İyiyi ve iyiliği seçmeliyiz. Kötü ve kötülükten uzak durmalıyız. Meşru olan yollar, maddeden önce ruhsal olarak insana ve topluma huzur ve güven verenlerdir. Meşru olmayanlar ise maddeten pahalı, manen de insana ve topluma huzursuzluk, korku ve güvensizlik verendir.
Yani gerçek din, hayatı yaşarken inançlarımızda, sözlerimizde ve işlerimizde meşru olan seçeneklerle hayatı yaşama sanatıdır.
Sizce ücretsiz, mutluluk ve huzur veren, rahatlatan, güven duygusu üreten bir yaşam sitili zor olabilir mi?
Haydi şimdi her biriniz bunu uzun uzun düşünün. Sakın acele etmeyin. İslam’ın her şeyiyle Peygamberimizin hem öğrenci hem de öğretmen olduğu bir süreçte tamamlanması yirmi üç sene sürmüştür.
En doğru ve değerli dindarlık, bir ömre yayılarak öğrenilen, hataların bir ömür boyu tamir ve tadil edildiği, her hâlükârda Allah’la arası sarsılmaz bir güvene dayalı imanla oluşturulan bağla yapılandırılmış olandır.
Bu hal yaşandıkça hayatın gerçeğini insana gösterir. Oyunları bozar. Stresi yok eder. Ruhsal olarak sıkıntı ve hastalıkları uzaklaştırır. Bunları yaparken sadece aklına ve iradesine güvenir. Çünkü aklını vahiyle terbiye etmiş, Allah’ın ayetlerini de aklıyla okumuş ve okumaya devam etmektedir.
Size din olarak zor bir yapıyı anlatan Allah’ın dinini anlamamıştır. Allah’ın insan için muradını hiç anlamamıştır. Mümkün olan en kısa zamanda bu tip anlayışlardan ve sahiplerinden uzak olun. Sizi sadece Allah’ın dinine çağırana kulak verin. Ama hiçbir zaman aklınızı ve idrakinizi sistem dışında bırakmayın. Her zaman aktif bir vaziyette olsun.
Bu duygu ve düşüncelerimle Allah’ın son hak dini olan İslam’ı doğru öğrenin, dini darlıktan ve dini cehaletten uzak durun, Hoş olun, Hoşça kalın, Allah’a Emanet Olun.