Günlük hayatta her birimizin sık sık kullandığı iki adet yaptırım ifade eden kavram üzerine fikir beyan etmek istedim. Yasak ve Haram kavramları. Bu kavramların gerçekte anlamlarını, birbiriyle illiyet bağlarını, güçlerini tam anlamıyla bildiğimizi söylemek zor.
İşte bu ve benzeri nedenlerden dolayı dikkatinizi bu konuya vermenizin bilgi ve bilinç düzeyinize olumlu manada hissedilir bir katkı sağlayacağını düşünüyorum. Şimdi Haram kelimesinin analiziyle başlayalım.
Sözlükte mastar olarak “bir şeyin bir kimseye yasak olması”, isim olarak da “yasaklanan, helâl olmayan şey” anlamına gelen haram kelimesi, çeşitli türevleriyle birlikte Arapça ’da zengin bir kullanım alanına sahiptir. Haram kelimesiyle çeşitli türevleri sözlük anlamlarında Kur’an’da seksen üç yerde geçmektedir. Bu ayetlerin çoğunda Allah’ın yasak kıldığı fiillerden, dinî yasaklardan, bazı ayetlerde de kişilerin bazı fiilleri kendilerine yasak saymasından söz edilir. Haram, yerine getirilmediğinde bir müeyyideyi gerekli kılacak dinî yasaklamaların ifadesini de temsil eder. Bu tarifler genelde dini literatürde kendisine yer bulmaktadır.
Bunun dışında insanoğlu kendi üretimi olan tabularla da bazı söz ve davranışları kendisi için engellemiştir. Bir başka cümleyle açıklamam gerekirse tabu başlığı altında kişisel ve toplumsal bir sürü engellerle kendisini ve toplumu disipline sokmuştur. Bilhassa Asya ve Doğu ülkelerinde bu türden tabulara çokça rastlanmaktadır. Bir şekilde dini terminolojideki haramlarla özdeşleşmiştir. Aynı tonda etki üretir. İhlalinde muhakkak bir yaptırımdan da bahsedilir. Haramları ve tabuları İhlal edenler ise kesinlikle hoş görülmezler.
Son zamanlarda yerel kültür ve dini hayat ciddi manada zayıflamaya başladı. Bütün dünyayı etkisine alan yeni hayat akımları yerele ve dinlere saldırmaya ve onun kurallarını devre dışı bırakmaya başladı. Bu akım aslında hiçbir millete ve de coğrafyaya da ait değil. Sanki harici bir müdahale gibi. Fikir sahibi olacak kadar çeşitli milletlerden insanla konuşabildiğim için bu yargımda iddialıyım. Her coğrafya ve millet bu akımdan mustarip. Bu akım sınırsız tüketimi dayatan ve engelsiz bir satış sistemiyle çalışan bir mekanizma gibi. Hiçbir ahlaki kriteri de içinde barındırmıyor. Sadece kendi istedikleri ve kendisi önemli.
Bu gidişle bütün dünya bir ülkeye ve tek tip bir topluma dönecek gibi. Dinlere ve yerel kültüre ait ne varsa herhalde sadece müzelerde sergilenecek, belgesellerde gösterilecek. O yüzden bizim en önemli korunma sistemimiz insan ve Müslüman olarak haramlarımıza ve tabularımıza sahip çıkıp yürürlükte kalmasına katkı sağlamaktır. Bu vesileyle iki dünyalı bir hayattan kopmamış oluruz. Bununla birlikte kaçınılmaz bir günün ve o günün sonundaki ödül ve ceza konusunu unutmamış oluruz.
Şimdi de yasak kelimesi üzerinde duralım. Kişi veya toplumsal kural veya kanunlardan hareketle doğru bulunmayan ve yapılması kesin bir şekilde istenmeyen durumlar etrafındaki söz varlığı daha çok yasak sözü ile karşılanmaya çalışılmıştır. Bu iki kelimenin günlük konuşma dilimizde veya edebi dilimizdeki tercih edilme yerleri de çoğunlukla birbiriyle uyumlu değildir. Mesela kayalık bir sahilde denize girmek “tehlikeli ve yasak” iken “haram” değildir. Bir diğer örnek, içki içmek haramdır, Haramı ihlal edenler bu işi açık alanda yapmaları ise yasaktır.
Anlaşılacağı üzere haramın isim hakkı Allah’a, yasaklarınsa insanlara aittir. Biz insanın toplumsal bir varlık olması ve organize bir şekilde yaşamayı seçmesinden dolayı zaman ve şartların neler gerektirdiğine bakarak düzen ve intizam oluşturmuştur. Bazı davranışlara engeller koymuş, ihlaline de yaptırımlar koymuştur.
Yani yasakların ihlalinin cezası dünyada, haramların ihlalinin cezası ise büyük oranda ahirette olacaktır. Biz din olarak İslam’ı seçenlerin bu hususu iyi anlayıp ona göre zihnimizi yapılandırmamızda büyük faydalar olacaktır.
Ayrıca yasakların da dini bir boyutu elbette vardır. Her yasak insanın iyiliğine konulmuş bir kuraldır. İnsanlar arası ilişkilerde, hayatın içerisinde, alışveriş halinde, sosyal yaşamda ve insanın olduğu her yerde var olan kurallı yasakların ihlali bir başkasının hakkına tecavüz, ya da yaşamına tehdit oluşturmaktadır. Bir yasağın ihlali bir kul hakkına tecavüz demektir ki, bu durum bir haramı doğurmuş olmaktadır. Yani haram ve yasak ayrı köklerden olmalarına rağmen ortak bir alanda var olmaktadırlar.
Haramda söz sahibi olan sadece ve sadece Allah’tır. Allah hiçbir tasarrufunda şerik kabul etmez. Zamana ve zemine bağlı değildir. Her şartta haramlığı devam eder. Haram olan şeylerin illaki bir sebebi vardır. Kesinlikle içeriğinde insana ve topluma zarar veren bir unsuru barındırırlar. Rast gele haram etiketli bir uygulamaya rastlanılmaz.
Yasakta söz sahibi ise, alanında uzman kişilerin fikirleriyle insan için ve kamu düzeninin tesisi ve emniyeti için yönetim kademesinin yetkisindedir. Değiştirilebilir ve iptal edilebilir özelliği vardır. Şartlara ve zamana bağlı olanları da vardır. Kamusal alanda şahısların yasak belirleme yetkisi yoktur. Şahısla kendi mülkleri içerisinde bazı yasaklar koyabilirler.
Sözün sonunda, her akıllı insan bu iki kavramın hayatımızdaki yansımalarını bilmeli, ikna olmak için nedenlerine vakıf olmalı ve delilleri konusunda araştırıcı bir yapıda olmalı. Bir şeyin haram olduğunu duymuşsa Kurandaki delilini görmeli. Hangi surenin kaçıncı ayetiyle haramdır sorusunun doğru cevabına ulaşmalıdır.
Yasaklar içinde aynı yöntem geçerlidir. Hangi yasanın gereği ve neden yasaklanmıştır sorusunun cevabı da delilleriyle ikna edici olmalı ki art niyetli kişilere kanmamış olalım.
Her birimiz için ideal olan helal ve meşru usullerle hayatımıza devam etmek olmalıdır. Haramsız ve yasal yollarda geçen bir ömrün hesabı çok kolay ve kısa olacaktır. Büyük ödül olan Cennete ulaşmamızı da kolaylaştıracaktır.
Her biriniz hoş olun, hoşça kalın,
Sağlıklı ve mutlu yaşayın,
Allah'a Emanet olun.