İlk etapta bazılarınız ne alaka diyebilir. Hiç öyle düşünmeyin. İnsana dair her şeyin birbirleriyle ilişkisi vardır. Ya olayların sebebidir ya da sonucudurlar.
Bildiğiniz gibi biz insanlar ruh ve bedenden oluşuyoruz. Bedenimizin işleyişinin tamamını bilmiyorsak da bir kısmını biliyoruz. Bedenimizin oksijen ve gıda ile hayata devam ettiğini biliyoruz. Bu aşamada en önemli sorun sağlıksız hava ve gıdanın biyolojik sistemimizi bozabileceği gerçeğidir.
Peki ruhsal dünyamızda sistem nasıl işliyor?
Günlük yaşantımızda karşılaştığımız olaylara verdiğimiz tepkiler, olayların iç dünyamızdaki olumlu olumsuz etkileri ruh halimizin durumunu belirler. Bunun en basit göstergesi ya yüzümüzde tebessüm oluşur ya da asık suratlı oluruz.
Hepimiz biliyoruz ki hayat ne hep gülerek geçer ne de hep ağlayarak geçer. Bazen seviniriz, bazen de üzülürüz. Bazen güleriz, bazen de ağlarız. Çoğunlukla gülme ve ağlama tepkilerinin sebebi ruh dünyamızda olup bitenlerin sonucudur.
Keşke her şey hep güzel gitse, bizi yoran ya da zorlayan bir konumuz olmayacaktı. Ama yaratılışımız ve hayatımız zıt kutuplar üzerine kurulmuştur. Bunu bilmeyenimiz yoktur.
Peki Din duygusu ve inancı bu sahada nerelerde kendine yer bulabilir?
Bildiğimiz gibi din duygusunu aktif etmenin tek şartı vardır. O da samimi bir inançtır. Bir yaratıcıya inandıktan sonra O’nun koyduğu kurallar çerçevesinde bir hayat yaşamaktır. Bu cümle genel bir tarifi içerir.
Özelde ise bahsi geçen dinin adı Allah’ın insanlığa gönderdiği hak din olan İslam’ın son versiyonudur. Kitabımız Kuran’dır. Peygamberimiz, ilk öğretmenimiz Muhammed (AS) dır.
Kutsal kitabımızda geçen bazı inanç prensipleri, ahlaki emir ve önerileri, Peygamberimizin insanca anlayıp uygulaması bize bazı şifa içerikli reçeteler kazandırdı.
İmtihanımızın gereği olarak ölümler, iflaslar, zarar ve ziyanlar, tehdit ve savaşlar gibi bil umum ruh dünyamızda gerginlik oluşması kaçınılmazdır.
İnsanlarla münasebetlerimizde haksız ve hukuksuzluk neticesi mağdur oluşumuz, hayallerimiz ve umutlarımız konusunda başarısız oluşumuz, etrafımızda bizden farklı hayatları görmemiz neticesindeki gergin ruh halimiz, bunlar ve dahası biz insanların hayatındaki değişmez gerçeklerdir. Kime ne zaman ve ne kadar olduğu konusunun bazıları bizim fiillerimiz neticesinde olur, bazıları ise bizim dışımızdaki etkenler hatta Kader-i Mutlak kabilinde bizi bulur.
Şimdi yazı başlığımızdaki konuya gelelim. Bazı kavramlar yazacağım ama zaten genel manada siz bunları biliyorsunuz. Benimkisi sadece farkındalık oluşturmaktır.
-Sabır-Sabırsızlık,
-Şükür-Şükürsüzlük,
-Kanaat- Aç gözlülük
-Gıpta-Kıskançlık,
-İyi düşünce-Kötü düşünce,
-Varlık-Yokluk,
-Ahiret-Dünya,
-Fakirlik-Zenginlik.
Bunları çoğaltmamız mümkün. Bunların ve diğerlerinin her kademedeki varlığı ve yokluğu biz insanları olumlu ya da olumsuz etkilemektedir.
İşte tam burada inancımızın gereği olan bazı disiplinleri uygulayarak varlığın veya yokluğun tahribatından kendimizi koruyabiliriz. Bu müthiş bir imkandır. Sadece inanıp Allah’ın emri olan iyiyi seçiyoruz ve uyguluyoruz. Bu durum ağrısız ve sancısız bir terapi süresi geçirmemizi sağlamaktadır.
Belalara ve hastalıklara sabrediyoruz. Neticede ruh sağlığımızı dimdik ayakta tutuyoruz.
Kıskançlık yerine gıpta ediyoruz, huzur buluyoruz.
Fakirlikte elimizdekiyle yetinme terapisi seçiyoruz, zenginlikte de şımarmadan Allah’ın emri olan infak konusunda titiz hareket ediyoruz.
Dünya ve ahiret seçeneklerinde birini diğerine feda etmiyoruz ama hesap günü için olumlu manada yatırım yapıyoruz. Nihai hedefimize sonsuzluk yurdu olan cenneti koyuyoruz ve iki dünyamızı mamur ediyoruz.
Bütün seçeneklerimizde bana ve benim dışımdakilere faydalı olan iyiyi seçip kötülerden, kötülüklerden emin oluyoruz.
Bu ve benzeri yaşam stilleri için fazladan çaba harcamıyoruz. Maddi bir fatura ödemiyoruz. Uykularımızı feda etmiyoruz, Ailemiz başta olmak üzere sevdiklerimizin huzurundan çalmıyoruz. Dünyanın her halini iyi düşüncelerle karşılayıp yaşamın lezzetini alarak yaşıyoruz.
Aksi takdirdi bugün artık her eve girmiş olan anti depresanlarla Allah’ın verdiği o mükemmel nimet olan beynimizi uyuşturup aklımızı işlevsiz hale getiriyoruz ve kendimizi bir kadavraya çevirebiliyoruz.
Hasta olduğumuzda elbette ki alanın uzman doktorları ve tedavi metotlarına baş vuracağız. Benim uyarım ve asıl hedefim hasta olmayı engellemektir. Hastalığı engelleyici öneriler babında bir değerlendirmedir.
Dini olarak bedenimize ve ruhumuza kötü davranmışsak ve bunun sonucunda hasta olmuşsak, bunun zaten hesabını vereceğiz. İnancımıza göre insanoğlunun bu emanetlere hiçbir gerekçeyle bilerek zarar verme hakkı yoktur.
Artık anlamış bulunuyoruz ki geleceğin en parlak mesleklerinden birisi psikoloji dalındakiler meslekler olacaktır. Olmaya da başladı bile. En maharetli Psikiyatrlardan kısa zamanda ve kolay randevu alınamamaktadır. Ayrıca bu doktorların muayene ve tedavi ücretleri az bir gelirle de karşılanabilecek türden değildir.
Din duygusu ve dindarlığın toplumlarda azalmasının neticesinde sağlık, adalet, güvenlik ve eğitim gibi insani ve sosyal faaliyetler pahalı, zor, problemli ve kendi kendisini hızla klonlayan bir durumda karşımıza çıkmaktadır. Yani artık bataklık oluşmuş durumda. Bizler sadece sineklerle kavga ediyoruz. Mücadele bile edemiyoruz.
Bu görüşümün en büyük delili Televizyonlardaki gündüz kuşağı programları ve akşamları dizi haline getirilmiş gerçek hayattan uyarlanmış filimlerdir. Hem kendi saatinde hem internet ortamında hem de kısa videolar şeklinde seyirci rekoru kırmaktalar.
Peki, Ne yapmalıyız?
Bu aşamadan sonra her bir Müslüman Bireysel çabalarla kimlik dininden gerçek dine geçiş yapmakla işe başlamak zorundadır. Tabandan tavana bir iyileşme yolunun daha sağlam ve uzun süreli iyileşme olacağı inancındayım. Kendini düzeltmeyen insanın başkalarından iyi bir şeyler beklemeye hakkı yoktur.
Dini hayatımızı en ayrıntılarına kadar yeniden öncelikle ahlaklı bir inancı yerleştirme şeklinde tamir etmeliyiz. Sonrasında da kulluk görevlerimizi de ahlaklı bir icraya dönüştürmeliyiz. Ardından dua etmeliyiz ki mücadelemizde rabbimizin yardımını da yanımıza almalıyız.
Allaha olan inancınızın en kaliteli bir şekilde olmasına gayret ediniz. Sizlere Allah’tan ömür boyu ruh ve beden sağlığı diliyorum.
Hoş olun, Hoşça kalın.
Allaha emanet olun.