Dua, neredeyse her insanın bile isteye ya da istemeden çoğu zaman zorluk ve sıkıntı anlarında görmediği bir makamdan yardım dilemesi, taleplerde bulunması, yalvarıp yakarma halidir. Dini hayatı olanların duaları daha bir tertip ve düzen içerirken, dini hayatları olmayanların duaları ise sadece talep kâr bir tavırla ortaya çıkmaktadır.
Bu yazıda bizim önceliğimiz tabi ki İslam inancında Müslüman bir şahsiyetin dua ile ilgili dünyasına ışık tutmak ve olumlu katkı sağlamak olacaktır.
Şimdi kutsal kitabımızdaki duanın ehemmiyetine dair ayetlerin bir kısmını dikkatle tane tane okuyalım. Yaratıcımızın bizden kendisiyle nasıl bir iletişim kurmamız gerektiğine dair cümlelerden, bu eylemin ne anlama geldiğini, nasıl bir disiplininin olduğunu rahatlıkla öğrenebiliriz.
- 2/ Bakara -186- Kullarım Beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. Bana duâ’ edenin duasına icâbet ederim. Öyleyse onlar da davetime icâbet etsinler ve bana hakkıyla inanıp tasdîk etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler.
- 7/ A’râf -55- Rabbinize yalvara yalvara ve gizlice duâ’ edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.
- 7/ A’râf-56- Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak duâ’ edin. Şüphesiz, Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır.
- 7/ A’râf-180- En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle duâ’ edin ve O’nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır.
- 7/ A’râf -205- Sabah akşam demeden, kendi içinden, korkarak ve yalvararak, alçak sesle Rabbini an ve gâfillerden olma.
- 11/ Hûd -61- Semûd’a da kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Onlara şöyle dedi:” Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka hiçbir ilâhınız yoktur. O sizi topraktan yarattı. Orada size yaşama imkânı ve gücü verdi. O’ndan bağışlanma dileyin. Sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır duayı kabul edendir.
- 18/ Kehf -28- Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya hayatının zînetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme.
- 25/ Furkân -77- De ki: “Duâ’nız olmazsa Rabbim size ne diye değer versin ki?”
- 28/ Kasas -88- ALLÂH ile birlikte başka bir ilâha duâ’ etme! O’dan başka ilâh yoktur. O’nun dışında her şey yok olacaktır. Hüküm O’nundur. Sonunda döndürülüp O’na götürüleceksiniz.
- 32/ Secde -16- Onların yanları yataklardan uzaklaşır, korku ve ümit içinde Rablerine duâ’ ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan hayra sarf ederler.
- 40/ Mü’min -60- Rabbiniz buyurdu ki: “Bana dua’ edin ki size karşılık vereyim. Zira bana ibâdet etmeyi kibirlerine yediremeyenler, zelîl ve rezîl olarak cehenneme gireceklerdir.”
- 72/ Cin -18- Muhakkak mescitler hep ALLÂH içindir. O halde ALLÂH yanında başka birine duâ’ etmeyin.
- 72/ Cin-20- De ki; ben ancak Rabbime dua’ ederim ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmam.
Duayı şöyle anlatır hocamız: ‘’ Dua ruh ve bedenle birlikte bütün varlığımızla yapılır. Dua ruhumuzda durmadan kımıldanan bir harekettir; kâh düşünüştür, kâh şiirdir; kâh musikidir. Lakin her zaman ve daima ruhta bir kemal hareketi, bir coşku ve bir fazilet dalgalanmasıdır. Ferdin veya cemaatin dua ediş tarzı ve edebi onun medeniyet derecesini ve dindarlık seviyesini gösterir.
Dua iki kısma ayrılır. Önce Allah’la münasebet kurulur. Sonra da Allah’tan dilek dilenir. Birinci harekette ruh Allah’a doğru yükselir, İkincide Allah’a dilek sunulur. Bu iki unsur birleştirilerek duanın tarifi şöyle yapılıyor: Hürmetlerimizin kendisine sunulması, dileklerimizin arz edilmesi ve affımızın istenmesi için ruhumuzun Allah’a doğru yükselme halidir.
Dua esnasında üç safha yaşanır:
Birincisi toparlanma ve kendisine gelme safhasıdır. Bu hazırlık duadan önce başlar. Mesela namaza niyet etmek, abdest almak ve gerekli hareketleri yapmak, namazı ve duanın dış hazırlığıdır. Bu hareketlerle ruh kendisini ilahi huzura hazırlar.
İkincisi ise derin düşünme safhasıdır. Bu hal, zekanın tabii hareketi olan akıl yürütme hareketi değildir. Bilakis dua, zekanın hareketini bertaraf edicidir. Dua içinde bizim tarafımızdan verilen hükümler, kararlar ve istekler ne kadar güzel ve ne kadar isabetli olursa olsun duaya zarar verirler. Zira zekanın aktif olması kalbin yolunu tıkar. Duayı akla değil, kalbe havale etmek gerekir. Biz benliğimizin en alt basamağına inmeliyiz ve kendimizi bütünüyle Allah’a teslim etmeliyiz ki, duamız kabul olsun.
Üçüncü safha da aşk ve teslimiyet safhasıdır. Dünyaya ait ümit ve tesellimizden sıyrılıp kurtulmadıkça, ilahi teselli ve tecellinin her şeyi kuşatan etkisini hissedip algılamamız mümkün olmaz. O’nun zaten her şeyi bilen huzurunda ne söylenebilir? İtiraf ediyoruz ki sefalet içindeyiz, hiçten ibaretiz, bizim kendimize ait hiçbir şeyimiz yok. Hiçbir şeye gücümüz yok.
Eğer gerçek anlamda dua etmişseniz, zaten onun tesiri uzun zaman ve günlerce içinizden silinmez. Ve o tesir sizi değiştirir, eskisinden başka biri yapar. Eğer o değişikliği kendi içinizde hissedebiliyorsanız, bilin ki, o dua kabul olmuştur. Dualarımız hem bize moral verir hem de yüce yaratan katında değer kazandırır.’’ (Nurettin Topçu, Çağdaş bir dervişin Dünyası, Emin Işık. Sahife.170-176)
İşte değerli mütefekkirimiz Nurettin Topçu’nun kaleminden dua ile ilgili farkındalık oluşturabilecek bir içeriğe sahip ifadeleri sizlere aktardım. Siz okuyucuya düşense sükunetle okumak ve ifade ettiği şekilde yaratanımıza dualarımızı sunmaktır.
Yazıyı fazla uzatmadan mevcut ruh halinizle sizi iç dünyanıza bırakıyorum.
Kabul olunan dualarla, Samimiyet ifade eden içtenlikli cümlelerle, teslimiyetli hal ve dilimizle ifade edebildiğimiz kulluklar yaşayabilmeyi Rabbimizden diliyorum.
Sağlık, Huzur ve Afiyetle,
Hoş olun, Hoşça kalın, Allah’a emanet olun.