Dünyevileşmenin en basit tanımı dünyaya ve dünya nimetlerine aşırı düşkünlük hali olarak açıklanabilir. Bu düşkünlük psikolojisi insana sınırsız ve ilkesiz davranışları empoze eder.
Bu duyguya kapılmış insanın ne gözü doyar ne de gönlü. Hep daha fazlası için elinden geleni yapma iç güdüsü onu hiç rahat bırakmaz. Dünyalık olanları çoğaltmak onun yegâne yaşama sebebi olur. Çoğaldıkça çoğaltmak ister.
Tıpkı Sevgili Peygamberimizin ashabına dediği gibi; ‘’Şu insanoğluna hıra dağı kadar mal versen, o bir hıra dağı kadar daha ister. Onun gözünü sadece toprak doyurur.’’ Bu tanım insanlık tarihinde hep geçerli olmuş ve de olmaya devam edecektir.
İnsanoğlu sanayi devrimiyle birlikte yani son iki yüz elli yılda dünyevileşmenin katsayısını rekor düzeye çıkarttı. Hedef olarak da bütün dünya üzerinden bu hırsını tatmine başladı.
Aslında mikro düzeyde bizden bahsediyorum. Her birimizde daha çok harcamak için daha fazla kazanç elde etme duygusu çoğunlukla kontrolden çıktı. Tüketime çılgın denilebilecek bir şekilde devam ediyoruz.
Elektronik aletlerin çeşitliliğinin artması ve hayatın her alanına girmesi neticesinde bu alana ait sabit giderlerimiz oluştu. Bu alanın lüksüne kapılanlarımız ise model ve şekil peşinde koşma hastalığına yakalanmış bağımlılara dönüştü.
Artık yalnızlaşan hayatımızın giderleri daha da artmaya başladı. Hiçbir gelir yeterli bulunmamaya başladı.
Huzur amaçlı kurulması gereken aile yuvaları maddi kriterler ve imkanlar çerçevesinde değerlendirilip karar verilmeye başlandı.
Sadece maddi konularda dünyevileşmekten de bahsedemeyiz. Tek başına maddiyatla bu eylem gerçekleştirilemez doğal olarak. Bir de bunun duygusal boyutu var ki o olmadan maddi konularda dünyevileşmek bir anlam taşımaz.
Zihinsel dünyamızı kanaat, şükür, israf, cömert, başkalarını düşünme, yeterlilik duygusu ve ahlak gibi kavramların eğitiminden geçirememişsek duygularımızın hazlarının ve hırslarının peşinden koşar dururuz.
Bu eğitimin eylem boyutundaki en etkin ilacı yüce dinimiz İslam’ın İnfak emridir. Allah’ın yerlerin ve göklerin sahibi olarak insana verdiği emanetlerdeki kullanım şartlarını bilip öyle davranmak dünyevileşme hastalığının ilacıdır.
Sonradan kazandıklarımız konusunda olmayanlara olan borcumuzda titiz olmamız hem bu dünyada hem de hesap gününde işimizi kolaylaştıracaktır.
Kapitalizmin insan öğüten mekanizmasına ne ezici diş olalım ne de ezilen bir garip olalım. Paylaşarak mutluluğun tadını çıkaralım.
Daha fazla yüzün gülmesine sebep olalım. Eğer başkalarından fazlalığımız olan bir hayatı yaşıyorsak sahip olduklarımızın eksikliğini yaşayan insanları bulup paylaşmak bizim insan olarak kalitemizi artıracaktır. Allah bu tür insan için ‘’Eşref-i Mahluk’’ yaratılanların en şereflisi ünvanını vermiştir.
Sakın ola ki mezara götürülemeyen hiçbir şey için Allah’ın emirlerine muhalif bir tercihte bulunmayalım.
İsraf ve cimrilik de Allah’ın yasaklarındandır. Cömertlik elbisesi insana en çok yakışanlardandır. Hele de empati denilen diğerkâmlık, İnsanı kalitede şampiyon yaptığını hiç ama hiç unutmamalıyız.
Bu saydıklarım yaratıcımızın en hassas olduğu konulardan bir kaçıdır. Ama sadece insan için insana yakışan uygulamalardır.
Bizim için maneviyatın yüksek sezonu olan Ramazan ayını yaşarken bu konular üzerine temiz bir sayfa açalım ve bir karar alalım.
Kendimizi virüs programından geçen bir bilgisayar gibi kötü huylu davranışlarımızdan kolayca arındırabiliriz. İhtiyacımız olan şey, öncelikle bu konuyu birinci öncelikli pozisyona getirip samimiyetle pişmanlık duyarak yeni sayfamızı en güzel iyiliklerimizle doldurmaya başlamak olacaktır.
Her birinize paylaşarak yaşanılan bir hayat diliyorum. Kimsesiz ve yoksullardan tanıdıklar ve paylaşım ortakları kazanmanızı diliyorum. Yüreklerinizin şefkat ve merhametle dolmasını diliyorum. Bütün bu ve benzeri dileklerimizi rabbimiz kabul buyursun.
Hoş olun, Hoşça kalın, Allah’a Emanet Olun.