Değerli kardeşlerim, her birinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bir önceki yazımda Dindarlık analizi yapmaya çalıştım malumunuz.
Dindarlık başlığını bazı guruplara ayırarak tanımlamaya gayret ettim. Dikkatli okuyucular bir gurubu atladığımı hatırlattılar sağ olsunlar. O gurubu bir paragrafta anlatmak istemediğimden o yazının dışında kalmasını istemiştim.
Şimdi bu yazının konusu işte o gurup. Gerçek dindarlar. En güzeli ve en iyiyi tarif ederken insan biraz zorlanıyor. En uygun kelimeyi bulamama stresi biraz sıkıntı veriyor. Eksik olur mu? Tam anlatamamış olabilir miyim? gibi sorular dolanıp duruyor beynimde kaç gündür. Şimdi başlayalım ve görelim ne varmış dağarcığımızda.
Hani İslam'a giriş için iki cümleyi söyler ya da söyletiriz ya. Bir kapı şifresi ya da iki cümlelik sözleşme gibi. İşte bütün olay orada başlıyor. Gerçek bir dindar mı olacağım? Yoksa bir kimlik sahibi olup toplumsal normlara uygun bir yaşam için etiket mi alacağım?
Ne demiştik o iki cümlede?
''Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü ve rasulühü.''
Yani; ''Şahitlik ederim ki Allahtan başka tanrı yoktur. Yine şahitlik ederim ki Muhammed (AS) Allah'ın kulu ve elçisidir.''
Allah'ı tek tanrı olarak kabul ettik. Hz. Muhammed) as) onun peygamberi olduğunu kabul ettik.
Bu çok açık bir şart. Kabul ettiğimiz şeyin alt başlıklarının ilkinde Elçi aracılığı ile gelen ilahi buyruklar bulunmakta. Bu maddenin açılımında ise bu buyruklara aracılık eden elçinin onu aktarması, anlatması ve uygulaması yatar. Yani açıklamalı ve örnekli bir öğreti yatar. Pratiğe aktarma çalışmasıdır bu aynı zamanda. Peygamberlerin varlığı ve önemi onun için tartışılmaz bir gerekliliktir. İlk sözleşmede olmuş olması da bunun en belirgin işaretidir.
Buraya kadar yazdıklarım işin temeliydi. Teorisiydi. Hiçbir teori pratiğe aktarılmadan varlık gösteremez, bir anlam kazanmaz. İş zaten uygulama aşamasında insanlaşıyor. İnsan gibi gizemlerle ve farklılıklarla dolu olan varlığın muhatap olduğu din konusu ayrı şekilde tezahür etmeye başlıyor. Farklı din algısının da sebeplerinden bir kısmı da bu olsa gerek.
Allah'ın varlığı onun istediği şekilde kabul edilmişse eğer, o zaman onun buyruklarıyla da ilgilenmek şart olmuş demektir. Eğer istikametimiz gerçek dindarlıksa gidilecek başka bir yol olması mümkün görünmemektedir.
Bu konuda size ana başlıkları yazacağım sadece. İlmihali tarzda maddeler yazmayacağım. Dedik ya, amacımız düşünmeye hizmet etmek.
İlk yol ayrımı iki kategoride oluşuyor.
1-İslamı din olarak kabul edenler,
2-İslamı din olarak kabul etmeyenler.
Konumuz 1. madde olduğuna göre yine iki kategoriye ayrılıyorlar.
1-İslamı bilerek ve isteyerek kabul edenler,
2-İslamı bilinçsiz şekilde kabul edenler.
Yine 1. maddeden devam ediyoruz. O da ikiye ayrılıyor.
1-İslamın imandan sonraki alt başlıklarını bile isteye uygulamaya çalışanlar, gayret sarf edenler,
2-İslamın imandan sonraki al başlıklarıyla kültürel çapta ilgilenenler,
Yine 1. maddeyi takip ediyoruz. O da ikiye ayrılıyor.
1-Dini olan İslam’ın imanını ve uygulamalarını temel Ahlak kuralları üzerine inşa etmeye ömrünü adayanlar,
2-Dini hayatında temel ahlak konusunu ciddiye almayanlar.
Bu kadarı yeter sanırım. En son ayrışımdaki temel kriter Ahlak.
Ahlak nedir diye de sormak lazım. Şöyle bir tarif bizi rahatlatacaktır.
''Bir düşüncenin, sözün ve eylemin olması gereken temizlikte ve güzellikte olması, iyilik temelinde durması, kötülüğü engelleyen bir karakterde tezahürüdür.''
O zaman gerçek bir dindar için son maddelerin 1. sinden yola çıkarak bir cümle kurabiliriz.
AHLAKLI DİNDAR GERÇEK DİNDARDIR.
Çünkü o;
-İmanında ve ibadetlerinde samimidir.
-Allah'la arasındaki iletişimi sıcak, seviyeli, ciddi, doğrudan bir kanalla sağlamaktadır.
-Farkındalıklı bir yaşama sahiptir.
-İki dünyalık bir yaşama göre hayatını düzenler ve anlamlandırır.
-Hep iyilerden ve iyilikten tarafa olur.
-Sever ve sevilir.
-Görüldüğünde sevindirendir.
-Beklenendir, Aranandır.
-Hesapsızca muhabbeti dinlenendir.
-O görüldüğünde kalplerde bir merhamet ve şefkat oluşur.
-Onun sözleri en gaddar insanı bile teskin edecek güçtedir.
-Adaletten hiç ayrılmaz.
-Doğruluk onun temel şiarıdır.
-Dünya ziynetlerinin ne anlama geldiğini nefsinden öğrenmez.
-Nefsinin ihtiyaçlarını sadece meşru yollardan karşılar.
-Sevindirir.
-Korkutmaz.
-Tehdit etmez.
-Onun vicdanı sürekli mesaidedir.
-Onun Allah için akıtacağı göz yaşı vardır.
-Her şeye ibretle bakar. Her hayret ettiğinde yaratıcısını hatırlar.
-O sadece kendisi için yaşayamaz.
-İlme, irfana ve ahlaka dair sürekli bir şeyler yapar. Hareket halindedir.
-Tefekkürü ve duası tazedir.
-Hep tedirgindir. İyi olmak harika ama iyi kalmak zordur düşüncesine hakimdir.
-Dualarında Ahir ve Akıbet için çok titizlenir.
-insanın Müslüman olanını önemsemektedir.
Evet bir çerçeve oluşturabildik sanırım. Eksiği, gediği muhakkak olacaktır. Onu da siz değerli kardeşlerim tamamlarsınız.
İdeal dindar ve Müslüman kimliği her birimiz için sahip olunması gereken bir nimettir. Dindarlığımızı bu kategori içerisine taşımayı ve burada kalmayı hedefleyip derhal eyleme geçelim. Eğer bu gurubun içindeki güzel insanlardan birisi isek her şartta orada kalıp ömrümüzü bitirmeye gayret edelim.
Gayret bizden, Yardım Allah'tan.
Her zaman arzu ettiğimiz gibi,
Hoş olun, Hoşça kalın,
Sağlık ve Huzurla kalın,
Allah'a emanet olun Değerli Dostlarım.
Muhterem hocam Allah razı olsun. Cenab-ı Allah bizlere Kur'ân ahlâkı ile ahlak***mayı nasip etsin.