Bilinç; İnsanın kendisini, çevresini ve olup biteni tanıma, algılama, kavrama, fark etme yeteneği anlamına gelmekte.
Yani insanın farkındalıklısının adıdır bilinç. İnsanoğlu az ya da çok bilinçleriyle yaşar. Farkındalıklı bakışı ile hayata bir anlam katar. Bu bilincin içeriğinde ahlaki ve dini ilkeler olabilir de olmayabilir de.
İşte insanların en büyük ayrışım noktalarından birisi de budur. Bu durumu belirleyen faktörlerin başında çevre gelir. Ardından kişinin öğrenmeye olan meyli ve iç dünyası ya da maneviyatının durumu belirleyici faktörlerin başında gelir.
İyi-kötü, mutlu-mutsuz, faydalı-faydasız gibi değerlendirmeler insanlara yani bizim kendimize bakışımızı belirler.
Çevre bu konudaki en etkili faktördür. İnsan etrafından çok kolay etkilenir. İçinde yaşadığı toplumun veya gurubun şeklini alır. Bu hem kolaydır hem de mecbur gibi algılanır.
İnsan dış dünyaya çok da ilgisiz yaşayamaz. Kimin ne yaptığına ne dediğine ne düşündüğüne illaki bakar. Bazılarını severek kopyalar, bazılarını ise mecburen alır. Bazen de hiç düşünmez ve olması gereken gibi düşünüverir.
Bir de öğrenmeye bilhassa kaynağından öğrenmeye meraklı olanlar vardır. Bir eğitim kurumundan, bir bilge kişiden, bir kitaptan merak ettiklerini, işine yarayan şeyleri, hayatta dikkatini çekenleri ve bu şekilde her gün yeni birtakım sorulara cevaplar arar ve bulur.
İşte bana göre en büyük insani ayrışım budur.
-Hayatı bile isteye öğrenip yaşayanlar.
-Hayatı sağdan soldan kopyaladıklarıyla ve içgüdüleriyleyaşayanlar.
Bu iki guruptan bir ülkede ya da bir sosyal oluşumda hangisi daha fazlaysa o toplumun bilgi ve bilinç seviyesinden o şekilde bahsedilebilir.
-İnsanların medeniyetle ilişkini ve mesafesini bu durum belirler.
-İnsanların yaşam kalitesini de belirleyen en güçlü faktördür.
-İnsanların teknoloji ve onun insana hizmet derecesini de belirleyen temeletkendir.
Doğduğumuzda Rabbimizin bize verdiği temel içgüdüsel duygularımızın üzerine öğrenip genişlettiğimiz her şey ve bu sürecin çalışmaları insanlık için değişmez bir gerçektir.
Birinci insan örneğinde kişinin hayatına aldıklarını bilgi kaynaklarından temin ettiğinde yaptığı iş ve yaşadığı hayat ona harika bir dost olacaktır.
Ona farklı mutluluklar kapıları açacaktır. Her mutluluk yeni mutlulukların habercisi olacaktır. Bütün olaylara sebep-sonuç, fayda-zarar ve iyi-kötü gibi kriterlerden bakacak ve bir sonraki adımların ne olabileceğini kestirebilecektir. Bu örnekte cinsiyet konusu çok fazla ilkesel değişikliğe etki etmez. Bu tarz davranışa bilge feraseti derler.
İkinci insan örneğinde ise içgüdülerinin üzerine bilgiye dayalı değer ve davranışlar koymak istemez. Bu iş ona çok zor ve ağır gelir. Onun yaptığı tek şey ailenin ve sosyal hayatın ona biçtiği rolün gereği genellikle fiziksel yönü ağır olan bir işte çalışır, biyolojik ihtiyaçlarını giderir. Evlenir ve bir çocuğun dünyaya gelmesine vesile olur.
Bu kişi kadınsa toplum kültürel olarak onu zatenşekillendiriyor. Her insan kendisi gibi birisini klonlamayı, çoğaltmayı çok sever. Bu şekildekendisini onaylanmış ve de başarılı olmuş hissediyor.
Bu aşamada hayatımızın her parçasını nasıl ve kimlerden öğrendiğimiz konusuna eğilmemizi gerektirecektir.
Sağlam ve sahih kaynaklardan mı eğitim almışız? Yoksa etrafımızdakilerin telkinlerinin yanında dikkatimizi bir şekilde seçenlerden mi etkilenmişiz.
-Ahlakımız ne durumda?
-Dini hayatımızın zemini ne durumda?
-Eğitim hayatımızda özgünlük mü var yoksa sadece diploma mı?
-Değişim konusunda ne durumdayız? Doğruları görünce hayatımızdaki yanlışlarla değişimi kolay yapabiliyor muyuz?
-Etrafımızı aydınlatan birisi miyiz yoksa çölleştiren birisi miyiz?
Bu örnekleri sizler çoğaltırsınız artık. Bize düşen, bilinç kelimesine toplumun ilgisini çekmek olacaktır.
Lütfen üç günlük hayatımızı rastgele yaşayarak bitirmeyelim. İnsanın en şereflisine yaraşır şekilde güzellikler ve de faydalar üreten işlerle öbür dünyamızı da mamur etmeyi planlamalıyız.
Bilinçli bireylerden oluşan toplumların medeni, saygın ve müreffeh olabileceklerini de aklımızdan çıkartmayalım.
En çok ihtiyacımız olan şey de budur. Bu duruma yoğunlaşmak eğitim kurumlarımız başta olmak üzere bütün ülkemizin, milletimizin ve gerçek aydınlarının sorumluluğundadır.
Unutmayalım ki bu saydığım meziyetler yani bilinçli insan olabilme hali Kuran merkezli anlatımlar çerçevesinde Allah’ın istediği insan tipinin özellikleridir. Bunların zıddı olan bilinçsizlik de Allah’ın kıymet vermediği insan özellikleri sınıfında yerini almaktadır.
‘’İki günün eşit olmasını bile zarar sayan Peygamberimizin bu öğüt ve açılımını da unutmak bir Müslüman için mümkün olmamalı ki bilgi edinme ve bilinçlenme konusu gündeminden hiç düşmesin.
Bu vesile ile hoş olun, Hoşça kalın, Bilgili ve de bilinçli bir insan olun ve de öyle yaşayın, Allah’a emanet olun.