BAZI MESLEKLERE FARKLI BİR BAKIŞ-1- POLİSLİK
Bir insanı hayata bağlayan bir sürü harici nimet ve bunların içgüdüsel karşılığı olan hazların varlığını bilmeyen yoktur. Bu hazların ve ihtiyaçların temini için bir emek ortaya konması gerekiyor. Sistem böyle.
Bir gurup insan bu emeğini ortaya koyarken ansızın hayattan kopuveriyor. Hayallerini, hazlarını, biriktirdiği sevgilerini ardında bırakıp gidiveriyor. Verilen sözler, kurulan hayaller, beslenen umutlar birden buhar olup uçuyor.
Soru: Neden?
Cevap: Seçilen mesleğin riskinden dolayı.
Bildiğiniz gibi insan doğası itibarıyla dünyayı sevme alt yapısıyla yaratılmıştır. Bu sevginin hem tatlı tarafı hem de acı tarafı vardır. İlk insanların zaman diliminde onların dünya ile ilişkileri çok daha basit ve sınırlı alanları kapsıyordu muhtemelen. Korunma içgüdüsü sanırım ilk üçün arasındadır. Sonrasında gıda ihtiyacı ve ardından barınma yani bir şekilde kapalı bir ortamda dinlenme ve uyuma isteği takip eder. Yani insan için bir ihtiyaçlar piramidi söz konusudur.
Yüzyıllar içerisinde bu mucize yaratık olan insan bütün canlılardan farklı olarak Dünya üzerinde insanın insanı bile anlamakta zorlandığı buluşlar, çalışmalar ve örgütlenme modelleri üretmiştir. Hayata bazı alanlarda standartlar getirmiştir.
Çadırdan gökdelenlere giden bir yol görüyoruz. Bir arada yaşamak istediğinin ispatı olarak toplu yerleşim yerlerini oluşturduğunu görüyoruz. Kişisel kullanım için açık ve kapalı mekanlar, araziler tahsis ettiğini ve bunu bir sisteme bağladığına şahit oluyoruz.
İnsanın bu muhteşem yolculuğundaki icatları, gelişmeleri, buluşları neticesinde özgün iş dalları ortaya çıktı. Yani meslekler. Her biri kendi içerisinde farklı özellikler ve ihtisaslar barındıran iş kolları oluştu.
İnsan işte. Önce bir icat yapar. Ya da var olan bir şeyi tespit eder, sonra onu belirli bir disipline sokar ve de standart dediğimiz devamlı aynı olabilme halini ona giydirir. Otonom bir sistem. Ardından başka insanlar kişisel ilgi ve yatkınlıkları ölçüsünde o işi alır ve daha da geliştirmeye gayret ederler.
İşte yine biz insanlar bunlara meslek diyoruz. Tarım işçiliği, demircilik, veterinerlik, coğrafya bilgisi, Tarihçilik, tesisatçı, elektrikçi, İnşaat alanının her bir birimi, ticaret. Artık yüzlerce farklı iş dalı sayabilir insan.
Ama ben bugün sadece 4 özel bulduğum meslek dalının ikisinden bahsedeceğim. İki binli yıllarda Viyana’da reklam panolarında resimli bir ilan görmüştüm. Resimde gayet ciddi bakışlı erkek ve kadın Polis resimleri vardı. Altında da şöyle yazıyordu: ‘’Polizeiberuf; mehr als Beruf.’’ Yani ‘’Polislik, Meslekten daha fazlası.’’
Çok etkilenmiştim. İnsanoğlu Bazı mesleklere daha değişik anlamlar yüklemiş ve hatta onlar arasında ehemmiyet sırası oluşturmuş olduğunu yeniden fark ettim. Aslında benim o anki durumum farkı fark etmek oldu. Bazen bildiğimizi veya fark ettiğimizi sanırız ama aslında hiç de öyle olmadığını hayat bize hatırlatıverir.
Polislik mesleğiyle başlayalım analizimize. ‘’Politia’’ Latince bir tabir. Vatandaşlık, Hükümet anlamlarına gelir. Ayrıca Yunancada şehir anlamına gelen Polis sözcüğü de zaman içerisinde diğerine bir anlam katarak bu mesleğin oluşumuna isim olarak katkı sağlamışlar. Avrupa’da 1800 lerde başlayan kurumsal polislik mesleği bizim ülkemizde de 1845 de kurulduğunu kayıtlarda görüyoruz.
Görev olarak da oluşturulan sosyal toplumun kamu düzenini sağlamak, suçları önlemek, suçluları adalete teslim etmek gibi üst başlıklarla özetlenebilir. Sonraki yıllarda insanlık ve dünya gelişip değiştikçe, yine insanın insana tehdit metotları geliştikçe yine insan bu mesleğin içeriğini de geliştirmiştir. Trafik, narkotik, organize, cinayet, siyasi, mali şubeler şeklinde geniş bir yelpazeye ulaşmıştır.
Bütün olay insanın insan için oluşturduğu zararlı faaliyetler ve varlığına tehdit oluşturan fiillerden dolayı yine başka bir insanın bunu önleme çabalarından ibaret her şey aslında.
Bu mesleği özel yapan en önemli unsur da budur. İnsanın insana karşı, ona rağmen yine onun can ve mal güvenliğini temin etme çabası. Bu uğurda her türlü tehdite canı pahasına karşı koymasıdır. Yani rızkını canını ortaya koyma pahasına kazanabileceği bir meslek olmasıdır.
Cıvıl cıvıl bir hayatı yaşarken bir anda insanın kötüsü ve zaliminin silahından çıkan bir kurşun seni hayattan alıveriyor. Hem de bir anda. Hiç düşünme ya da hazırlık fırsatı bile vermiyor. Bir varmış, bir yokmuş gibi. İyilerin güvendiği kişi, kötülerin korktuğu kişi. Heyhat ki hepsi insan işte.
Bu ve benzeri sebepten, candan vazgeçme andından dolayı bu bir meslek olamaz. Meslek dediğimiz alanlarda böyle ani riskler nadirdir. Olsa da kendisi içindir. Kendi hatasıdır. Ya da eceldir bile diyebiliriz.
Hele de ülkemiz gibi iç ve dış insan düşmanı bol olan bir yerde özellikle bazı dönemlerde her gün vedalaşarak evden ayrılmak hiç kolay olmasa gerek.
Bu mesleği seçenlerin tabi ki bu bilinçte olmaları beklenir. Kimse tesadüfen ya da istemeden Polis olmamalı. Benim hassasiyetimin muhatabı yüksek bir şuurla işini kabul edip ahlaki bir tarzda mesleğini icra edenler içindir. Yani sadece bu ruhta olanlar için polislik bir meslek değil bir yaşam tarzıdır. Diğerleri için yargılarımız, cümlelerimiz ve dualarımız da farklıdır.
Eğer ait olduğu vatanın ve milletin bağımsızlığı temelinde bir ülküsü yoksa o kişilerin bu meslekleri seçmeleri hem kendileri hem de toplum için büyük bir tehlike ve tehdit içermektedir. Bu riskli haller kötü günlerde ortaya çıkar. Normal şartlarda bir tehdit içermezler. Yakın tarihteki deneyimi hatırlayın lütfen.
Bir diğer husus da bu çalışma şartları ne kadar risk barındırırsa barındırsın, bir kanun çerçevesinde, hukuksal bir zeminde, ahlakilik ilkeleriyle ve kesinlikle vicdan ve merhamet tedavülde tutmak bu alandaki en önemli prensiplerdir. Bunların hiçbir zaman unutulmaması, ihmal edilmemesi ve de uygulanması medeniyetin de en büyük nişanlarındandır.
Bu gibi iş kollarından birkaç tanesi hakkında da farkındalık oluşturmak amacıyla yazmaya devam edeceği.
Rabbimiz bu yüksek şuurla Polis olan kardeşlerimizi dikkat ve ferasetle ödüllendirsin ki herkesten daha önce tehlikeleri sezebilsinler ve de gerekli müdahaleleri yapabilsinler.
Şehit olanlar zaten Allahtan ödül almışlardır. Biz geride kalanlar sadece onlara şahitlik edebiliriz. Uğrunda canlarından vazgeçtikleri değerler konusunda daha titiz olmak durumundayız. Neticede hesap günü var ve ona inanıyoruz.
Hiçbirimiz orada yüzümüz kızarsın istemeyiz değil mi?
Sağlıklı ve güvenli bir hayat dileğimle,
Hoş olun, Hoşça kalın,
Allah’a emanet olun.