Bildiğimiz gibi insan sosyal bir varlık olarak yaşar. Fıtratında bu vardır. Yani kendi cinsinden bir eş, neslinin devamı için de çocuk ister. Bu da yaratılıştan gelen bir dürtüdür.
Bu ve benzeri özelliklerimizle beraber kendimize ve çevremizdekilere iyi gelen, yüz güldüren güzelliklerimiz de mevcut.Tabiatı seven, hayvanatla barışık, varlığından huzur ve güven fışkıran bir kaynak gibidir.
Ama gel gör ki aynı insanda öyle davranışlar mevcut ki iyiliklerinin aksine her türden kötülük işlerinin de kaynağını barındırır içinde. Her insan sanki iki kişiyle yaşar. İyi olanla kötü olanın savaş alanı gibidir. Galip olan taraf sosyal insana kimliğini verir. Anılacak özellik, tanınacak etiket bahşeder.
İşte bu yazımın konusu insana kötü kimlik veren bir bozuk ve hastalıklı davranışı gündeminize getirmektir.Bunun adı öfke.
İnsanın öfkeleneninden hayatın her kademesinde, yaşadıklarının her bir adımında gerekli olanı seçer ve uygulamaya koyar. İşte o andan itibaren o davranışıyla öfke elbisesini giydiğini etrafına yansıtmaya başlar. Zaten bu durumun hissedilmemesi ve bilinmemesi mümkün değildir.
Şimdi de öfkenin insandaki tezahürüne bir bakalım. Öfkeli anında insan şu özellikleriyle ön plana çıkar:
- Kendini beğenme
- Övünme
- Çekişme
- İnatçılık
- Şaka
- Kibir
- Alay
- Vefasızlık
- Haksızlık
- Rekabet.
Bu ve benzeri davranışları seçen kişide bunlara bağlı olarak şu şekilde yaşam belirtileri çıkar ortaya;
Kendisini beğenmeye başlar. Kendisini beğenen kimse makamının yüksek olduğuna inanır. O zaman önemsiz bir söz veya davranışı kendisine hakaret olarak algılayıp ıstırap duyar ve gönül ocağı öfke kıvılcımıyla tutuşur. Kendisini beğenen övülmeyi bekler. Hatta beklemeden kendi kendine de övünür durur. Bir müddet sonra gurur ve kibir abidesine dönüşür.
Kibirli kimse kendisinden başkasına karşı hep alaylı tavırlar sergiler. Çünkü kendisi tek başına bir numaradır ve zirvededir.
Bununla birlikte sırada çekişme, inatçılık, vefasızlık ve haksızlıkta sıradadır. Sırası gelen sahneye çıkar ve sahibini temsil eder. Çekişme ve inatçılık hem sahibinde hem de maruz kalan kimsede öfkeye sebep olur.
Kibir ve öfkeye sebep olmada kendini beğenmeden daha kötüdür.
Alay, vefasızlık ve haksızlık hem yapan hem de maruz kalan için öfke şimşeğini çaktıran bir bulut gibidir.Rekabet, dünyada öfke sebebidir. Rekabet eden kimse şeytanın mirasçısıdır.
Öfkenin tezahürünü en yalın bir şekilde anlattıktan sonra öfkeli insanın kendisinde ve çevresindeki etkilerini de kalemimizin yazabildiği kadar yazalım ki murat hasıl olsun.
Öfkeli davranışlar yaklaşık olarak şöyle sonuçları doğuruyor:
- Pişmanlık
- Hasımdan karşılık bekleme
- Dostların kin ve nefreti
- Rezil insanların alay etmesi
- Düşmana gülünç olmak ve sevindirmek
- Öfke anında mizacın değişmesi
- Öfkeliyken acı çekmek.
Bu yazdıklarım ve yazamadıklarımın hepsi bir hastalıktır. Her biri yeni hastalıkları doğurur. Yani kötülük ve kötüler bu şekilde katlanarak devam eder.
Başta anne baba olarak toplumda eğitim işine az çok katkı sağlayan herkesin eğittiklerine sevgiyi, sevmeyi, samimiyeti ve muhabbeti öğretirken, öfke ve onun açılımı olan davranış bozukluklarından da uzak durmalarını en güzel usullerle öğretmelidir.
Bu duygu ve temennilerle her birinize sevdiklerinizle birlikte Hoş olun, Hoşça kalın, Sevgi ve Muhabbetle yaşayın.
Allaha Emanet Olunuz.
İbrahim Doğru
20.03.2021
Beşiktaş/İstanbul
Not: Bu makaleyi yazmama ilham kaynağı olan merhum mütefekkiri ve kitabını hem teşekkür mahiyetinde hem de tanıtmak adına bu ismi ve kitabını yazmak da borcumuz oldu.
Kınalızade Ali Çelebi/Ahlâk-ı Alâî, Fecr Yayınevi