Dünyanın yaratılışından beri yerkürenin tabiatından kaynaklı hareketlenmeler ya da farklı atmosfer olayları hep var olmuştur.
Bilimsel veriler bu konulara dair bizlere bilgiler verirken yüce kitabımız Kur’an’ı Kerimde de ibret almamız için nelerin olduğunu ve de olabileceğini bildiren yüzlerce örneklerle anlatılmış ayetler bulunmaktadır.
Bir de inancımız gereği insanın dünya hayatında bir imtihanın içinde olduğu gerçeği imana ait bir konudur. Dünya hayatının her haliyle imtihan oluşumuz gerçeğini de Bakara suresi 155. Ayette Rabbimiz bize bildiriyor. ‘’Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele’’
Ayrıca sevinçler de üzüntülerin zıddıdır ve ‘’her şey bu dünya hayatında zıddı ile kaimdir’’ sözü de bize bütün ahvali anlatmaktadır.
Rabbimiz her şeyi bir ölçüye göre yarattığını söylüyor muhatap aldığı insan oğluna. ‘’Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık. O yaratıp şekillendiren, ahenk veren ve düzene koyandır. O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir. (A’la suresi, 2. ve 3. ayetler)’’
Bu ayetten anladığımıza göre ilk yaratılışta Rabbimizin her bir varlığı kendi fıtratı içerisinde her türlü halini yaratıp yönlendirmiştir. Rabbimizin kural değiştirmeyeceği bilgisine binaen de bütün hallerin kıyamete kadar devam edeceği gerçeğine inanmaktayız.
Bu sebepten dolayı insanın akıl ve şuur sahibi sorumlu bir varlık olarak kendisinin ve kâinatın bütün durumlarını her şekilde öğrenip ona göre bir davranış belirlemesi zorunludur.
Mesela ateş, su, gece, korku, yağmur, kar, soğuk, sıcak, toprak gibi doğal işleyişi içerisinde yaşatan ve fayda üreten nimetlerin kendi dinamikleri gereği sinirli ya da öfkeli olma halleri gibi ortaya çıkmaları da bir gerçektir.
İnsanoğlunun doğal hayatın fıtratını bozucu müdahalelerinin sonucunda da doğal işleyişi bozduğunu ya da olumsuz etkilediğini de hesaba katmamız gerek.
Doğal olan işleyiş için insanoğlu binlerce yıldır bu durumları gözlemlemiş ve kendisi için olası tehlikelerine karşı tedbirler almayı da öğrenmiştir. Mesela;
-Ateşi kontrollü kullanmış, onun yakıcı felaketinden korunmayı bir disiplin haline getirmiştir.
-Suyu kontrollü kullanmış, onu yıkıcı bir güce dönüştürmeden değerlendirmeyi öğrenmiştir.
-Geceyi tamamen fıtratında var olan uyku ve dinlenme zamanı olarak kabul etmiş ve olası tehlikelere karşı bir tedbirli yaşam oluşturmuştur.
-Korku duygusunu tehlikesiz yaşamak için korunaklı ve kolektif bir yaşamı seçmiştir.
-Yağmur ve kar olaylarının yıkıcı etkilerine karşı da onun doğal akışına uygun yerleşim yerleri oluşturmuştur. Çığ bölgelerine ve de dere yataklarına ev yapmamayı öğrenmiştir.
-Soğuk ve sıcak durumları için coğrafyanın ve imkanların gereğini yapmış, evini ve giyimini hatta günlük yaşamını bu şartlara göre belirlemiştir. İbn-i Haldun’un da dediği gibi;’’ Coğrafya Kaderdir.’’ sözüne itibar etmeyi bilmiştir.
-Toprağın hareketlerini de gözlemlemekten geri durmamıştır. Yer kürenin kendi dinamiklerinden yıkıcı bir zarar görmemek için de elinden gelen tedbiri aldığını görüyoruz. Bu arada Zilzal suresine bir göz atıp düşünmeniz bu konu hakkında bakış açınızı ve düşüncenizi zenginleştirecektir.
İşte bu konuda genel durum aşağı yukarı böyle. Bütün bu ve benzeri olaylara karşı normal şartlarda insanlık hafızasında yeterince bilgi ve belge mevcuttur. İnsan kâinatın bütün birimlerinin doğal akışına saygılı davrandığı müddetçe ilahi iradeye de karşı gelmemiş olur.
İnsan, dere yatağına ev yapmazsa, daha önce deprem olan bölgelerde dikkatsiz yapılaşmazsa, çığ bölgelerine yerleşim kurmazsa, aşırı sıcaklarda ateşle tedbirsiz davranmazsa, bütün doğal hayatın akışı içerisinde zıddını yapmazsa en az üzülen varlık olur.
Her türlü tedbiri almamıza rağmen üzüntülerimiz hala sona ermezse eğer, bunun sebebi Rabbimizin bizi Bakara 155. ayette dediği gibi imtihan ediyor oluşundandır. Son nefese kadar da imtihanımız bitmeyecektir.
Elimizden gelen bütün tedbirleri almak insani ve kulluk vazifemizdir. Buna rağmen hala olumsuzluk yaşıyorsak, işte o kader olabilir, imtihan olabilir. O aşamada da razı olmak, sabretmek, Allah’a sığınmak asli vazifelerimizdendir.
Bu günlerde deprem gerçeğiyle yine buluştuk. Kimimiz uzaktan bu felaketi hissetmeye çalışıyor, kimimiz de yakından yaşadı ve de hala yaşıyor. Binlerce can dünya hayallerini noktaladı. Binlerce bedeni yaralı ve sakat kalanlarımız var. Binlercesinin başta çocuklar olmak üzere ruhu yara almışlarımız var. Yani bir kere daha millet olarak insanoğlunu her açıdan üzen bir felaketin içindeyiz.
Yine aynı insanoğlunun bir takım şuursuz ve aç gözlüleriyle bir kez daha yüzleştik. Bu kadar katlı ve dayanıksız binaları yapanları, onlara izin verenleri, gerekli kontrolü yapmayanları, malzemeden çalanları, aç gözlü bir şekilde her türlü usulsüzlüğü pervasızca yapabilenleri her zaman olduğu gibi yine unutacak mıyız acaba?
Bu dünyanın mal biriktirme yeri olmadığını, helal kazancın esas olduğunu, huzur ve mutluluğun çok büyük nimet olduğunu, kanaat denen duygunun insana çok büyük zenginlik hissi verdiğini, her şeye rağmen bir gün ölüp sadece bir kefen ve dualarla bu dünyayı terk edeceğimizi neden öğrenmiyoruz? Öğrenenlerimiz de neden yeterince ciddiye almıyor?
Neden eğitemiyoruz? Neden bu hakikatlere gerçekten inanmıyoruz? Neden inanmış gibi yapıyoruz? Bu konuların imana taalluk eden boyutlarını bildiğimiz halde neden hala inanmış gibi yaşayıp tam tersine bir hayatı sürebiliyoruz?
Allah aşkına yeter artık. Her olaydan gerekli dersleri çıkarıp geleceğimizi daha güvenli hale getirme gayretlerimizi hızlandıralım. Doğal yollardan üzülelim, ağlayalım, yas tutalım ama bu şekilde değil. Afatlardan ya da afatların yol açtığı felaketlerden şoka girmiş insanların üzüntüleri ve feryatları normal olamaz.
Yarından tezi yok çocuklardan başlayarak ve bütün toplumu içine alan bilgi ile oluşturulmuş bir bilinç eğitimi ilk işimiz olsun. Kader, kısmet ve nasipçilik yaparak yaşamayı da bırakalım artık. Bu kavramları gerçek anlamlarıyla uygun zaman ve olaylarda kullanalım. Bu tür duygu ve inanışlar bizim sadece cahil kalmamıza sebep oluyor. Cahil bir toplumu da herkes kandırıyor.
Ne olursunuz topluca ibret alalım. Tedbir alalım. Birbirimizi koruyup kollayalım. Kaybettiğimiz insani ve İslami değerlerimizi yeniden canlandıralım. İnsan olmanın tadına varalım.
Allah Cümlemizi cehaletten, cahiller sürüsünden, haramzadelerden, aç gözlü sahtekarlardan şuursuzluktan ve şuursuzlardan da korusun.
En ahlaki davranışlarla şerefli bir insan olmanın tadına vararak hoş bir hayat sürmeyi, hoşça kalmayı öğrenelim ve her birimiz birbirimize Allah’a emanet bir duyguyla yaşamayı telkin edelim.