Bu yazımda günümüzün en çok tartışılan konularından birine biraz farklı açıdan bakmaya çalışacağım. İnsan hakkında genel bir değerlendirme yazısı yazmıştım. Şimdi ise insanın iki cinsi hakkında yeni bakış açıları üretmeye gayret edeceğim. Rabbim anlaşılabilir ve kullanılabilir bilgileri aktarmayı nasip eder inşallah. Maksadım bir yaraya merhem olabilmektir.
Önce Kadından başlayalım. Bizim toplumumuzda kültürel olarak farklı sıfatlar ya da isimler alsa da ben kadın ismini kullanacağım bu yazıda. Kadın isminin yanında hanım, avrat, karı, Erkeğin eşi gibi isimleri de duyuyoruz. Kültürün ürettiği farklılıklardır bunlar. Hiçbirinde hakaret ya da kötü anlam bulunmaz.
Allah insan iki kategoride yaratılmış. Kadın ve Erkek. Biyolojik olarak en temel fark üreme sistemleridir. Kadın üreme vazifesinde yükün büyük bölümünü sırtlayan taraftır. Yaratıcımız bu temel işlev için kadının biyolojisini özel olarak tasarlamıştır. Eğer harici veya dahili bir arıza söz konusu değilse her kadına bu donanım verilmiştir.
Kısaca anlattığımız bu Anatomik yapı tek başına bu işlevini tabi ki sürdüremeyecektir. Çünkü insanın bir biyolojisi yani bedeni varsa, o bedene anlam kazandıran bir enerji kaynağının da olması lazım ki robottan ya da heykelden farklı olsun. İnsandaki bu enerji kaynağına biz ruh diyoruz. Bu mükemmel tasarıma işlev ve anlam kazandıran güç hakkında maalesef çok detaylı bir bilgimiz yok. Allah Elçisine bile bu konuda kısıtlı bir bilgi vermiş, fazlası Allaha aittir diyerek üzerinde kafa yormanın anlamsızlığını bizlere bildirmiştir.
Kadın ruhu da kendi yapısına ve işlevine uygun bir donanıma sahiptir. Yani biyolojisi ve doğal yükümlülüklerine uygun bir tasarımdır aynı zamanda.
Kadın olmanın en büyük farkı doğurabilme ve Anne olma potansiyelidir. İnsan neslinin devamı için tek yol olan bu sistemde annelik tartışmasız en büyük mucizedir. Annelik süreç itibarıyla çok sancılı ve zahmetli bir faaliyettir. Dinimizin koyduğu kurala uygun bir erkek eşle birliktelik gerçekleştikten sonra neslin devamı garanti altına alınır ve kadın ilk ulvi vazifesi için hazır olmuş olur.
Kadında Anne olma hayali doğuştan vardır. Kadın ruhunun eşini bulduktan sonra ilk düşündüğü şey anne olmak olacaktır. Genetik kodları ona bu duyguyu empoze etmektedir. Ruh dünyası yeni bir yapılanma içine girmiştir artık. Gerek biyolojik gerekse ruhsal olarak bütün sistem üreme işlemine göre tavır alır.
Hiçbir eğitimi olmasa bile her kadının doğal genetik yapısında bu yazdıklarım ve yazamadıklarım belirli bir oranda vardır. Eğitim ve kültürel gelişmişlikle daha kaliteli, içeriği zengin, farkındalığı üst düzey bir süreç de yaşanılabilir. İnsan tarih boyu bu konudaki gelişmeyi sevmiştir ve de uygulamıştır.
Kadının en büyük farkındalığından birisi de sevgi yoğunluğu olan ve de her an sevgi üretebilen bir yapıya sahip olmasıdır. Bu nimet ona Aile kurumunu başta eşiyle, sonrasında çocukların da dahil olduğu sistemin sağlıklı bir şekilde devamını sağlar. Kadının ürettiği sevginin gücünü bugüne kadar ölçebilen olmamıştır. Bütün zorluklara ve sıkıntılara rağmen bu üretim devam etmektedir. Hamilelik süreci ve sonraki aşamaların zorluğunu sevginin gücü ile aşmaktadır. Kendi canından can oluştuktan sonra onunla kurduğu bağ tarif etmek çok güçtür.
Aile üzerindeki etki konusu da dikkatle incelenmelidir. Her ailede en belirleyici faktör tabi ki kadınlardır. Ayrıntılı düşünme, hayal zenginliği, erken farkındalık, birçok şeyi bir arada düşünebilme yeteneği karşı cinse göre açık ara öne çıkmaktadır. Duygu kontrolündeki disiplin de kararlı olduğu konularda ona fazladan güç kazandırmaktadır.
Elbette insanın bir yarısı olan kadının diğer yarısının erkek olduğunu hiç hatırdan çıkarmamamız gerekir. Yarısı dememden de anlaşılacağı üzere diğeriyle tam olabilen bir yarımdır. Bu temel kuraldır. Kendi üstünlüklerinden bahsederken karşı cinsin üstünlüklerine de ihtiyacın olduğunu hatırlatmakta elbette fayda olacaktır. Her insan eşiyle tamam olabilmektedir.
Bu temel bilgilerin ardından günümüzde kadın anlayışı üzerine de bir şeyler yazmam gerekmektedir. Ne hikmetse kadın için hep uç noktalara doğru sürükleniyor izleniminden kurtulamıyorum. Ya kültür adına ya din adına kısıtlanan ve evinin dışında çok dar bir alana sıkıştırılmış bir hayatı var, ya da modernlik denilen ve belli bir standart ve alt yapısı da olmayan bir akıma kapılma durumu var.
Birincide kısıtlı ruhsal özelliklerini tedavüle sokabilen, ağırlıkla biyolojik bir hayat yaşayan kadın, ikincisinde günün tüketim sisteminin kurguladıkları ve ana hammaddesi kadın olan bir oyunun figüranı olan kadın. İkisinde de kadın olması gereken yerde değil.
Birincisinde aileye katkısı çok sınırlı olduğu için doğal olarak ailede çok şey eksik olacaktır. Eğitimi düşük olduğu için ne çocuklarının gelişimine ne de eşinin gelişimine katkı sağlayamaz. Dikkat ederseniz kadın olarak kendi zihinsel ve gelişiminden bahsetmedim bile.
Diğer yandan seküler yani maddeci hayat tarzı kadına annelik ve eşlik duygusunu neredeyse unutturmuş bir durumla karşımıza çıkıyor. Moda kültürünün baskısı, Estetik kaygısının körüklediği kozmetik sanayinin birincil müşterisi olma baskısı kadını doğal dünyasından hızla uzaklaştıran en büyük etkendir. Bir de sanayi toplumu olduktan sonraki süreçte kadının iş hayatının her sahasında olma isteği de onu farklı kategorilere doğru sürüklemektedir. Kariyer denilen mesleki gelişim isteğinde hep bir yol ayrımı karşısına çıkmaktadır. Kadın kariyer gelişiminin yanında ailede eş ve anne olma yükümlülüğü ile birlikte çok zor bir işi üstlenmiş olmaktadır. Bu süreci kazasız yürütmek maalesef çok kolay olamamaktadır. Her alanda başarılı olabilmeleri konusunda üretilen slogan günün sonunda kadının kendisinden uzaklaşarak başka hayatlara mahkûm olmasına sebep olmaktadır.
Ailede üzerine düşeni ister iş yükünden, isterse eğitimsizlikten dolayı yapamaması neticesi çocuklar yanlış ellerde büyümektedirler. Anne ve Baba sevgisi ve ilgisinden mahrum büyüyen çocukların sosyal hayatta ne tür problemler çıkarttıklarını biliyoruz. Sevgisizlik, güvenliği ve huzuru tehdit eden en büyük davranış bozukluğuna sebep olmaktadır.
Bu arada Kadınlar sosyal ve iş hayatında tabi ki olmalılar. Ne işi yaparlarsa değil, anneliklerine, eşliklerine ve fıtratlarına uygun olan işlerde olmalarına mâni bir şey yoktur. Olmamalıdır da. O zaman kendilerinde var olan sevgi temelli yapılarıyla bütün dünyaya dokunurlar ve bu hayat her alanda farklı mutluluklarla insana haz verir.
Bu sebeple çok yalın bir cümle ile uyarıda bulunacağım. Geleceğin eşleri, anneleri, sevgi kaynaklarımız olan kız çocuklarımız çok büyük bir tehdit altındadırlar. Moda, müzik, kozmetik, cinsellik, maneviyat yoksunluğu, adetler ve geleneklerden uzak bir ortamda yetişiyorlar. Ailelerin birçoğunun bu gidişata karşı gücü yetmemektedir. Ailenin temeli olan evliliğe ilgi azalmış durumdadır. Evlenmenin de yaş ortalaması otuzlu yaşları geçmiş bulunmaktadır. Evlenen çiftlerin içerisinde çocuğun çok külfetli olduğu ve bu sebepten dolayı istemedikleri fikri hızla yaygınlaşmaktadır. Bu sebeple evlilik daha derli toplu bir yaşam isteyen ve artık azınlık gibi görünen gruplar için tercih edilmeye başlanmıştır. Batı toplumunun geçirdiği bu değişimin ki onlar bile bu durumdan çok şikayetçiler biz şu anda tam da o eşikteyiz. Müdahale edilmezse dönüş imkânsız gibi bir şey. Yavaşlatılabilir. Arkadan gelen nesiller eğitilebilir. Devlet bazı yöntemler belirleyebilir. Sınırlar koyabilir.
Yani anlayacağınız çok köklü geçmişi olan, dini ve milli dinamiklerle güçlendirilmiş aile yuvamız ciddi tehdit altındadır. Bu kaleye saldırı kadın üzerinden yapılmaktadır. Kadının yaşam çizgisini bozduktan sonra başka düşman aramaya hiç gerek yoktur.
Her kız annesi bilmelidir ki; sadece bir kız evlat doğurmamıştır. O ciddi bir etki alanına sahip potansiyel bir eş, bir anne adayı doğurmuş ve büyütmektedir. Ya girdiği hayatları huzur ve sevgi sarayına dönüştürür, ya da etkisiz bir kişi gibi sadece biyolojik olarak yaşar ve ölür. Birini tarih altın harflerle yazar, diğeri anılmaya bile değer bulunmaz. Bu bilinç düzeyi toplumun ulaştığı seviye olduğunda biz bunları konuşup yazmaya ihtiyaç bile duymayız.
Evet değerli dostlar, insanın kadın boyutu hakkında birazcık yazabildim. Bir sonraki yazımda Kadındaki değişimin toplumda nelere yol açtığını yazacağım. Dikkat edelim tehlikenin seviyesi çok yüksek. Hemen tedbirlerimizi alalım, takdiri de Rabbimize bırakalım.
Kadim Türk kültür ürünü olan bir duada ‘’Boyumuz boylansın, Soyumuz soylansın’’ dermiş atalarımız.
Her birinize hayırlı, huzurlu ve sağlıklı yaşamlar ve Aile hayatı diliyorum Rabbimizden.
Hoş Olun, Hoşça Kalın,
Sağlıcakla Kalın,
Allaha Emanet Olunuz.