Bir önceki yazımda kadını, insanın kadın tarafını tanıtmaya çalıştım. Onun yapısındaki temel özellikleri ve bu özelliklerin insana katkılarını anlatmaya gayret ettim. Tabi bunlar sadece benim anlayıp kavrayabildiklerimdir. Dahası var mıdır diye sorsak, eminim ki vardır ve hiç de bitmeyecektir. Çünkü konumuz insan.
İnsanlık tarihi boyunca insanın kadın tarafı diğer taraf olan erkekten hep bir adım geride durdu. Bu duruma kim karar verdi tam olarak bilinmez. Aslında doğal olarak oluştuğu da söylenebilir. Kadının sahip olduğu meziyetlere bakarsak onun iç dairede, ayrıntılar üzerinde çalışma yapıp söz sahibi olması daha kolay ve doğal bir durum olduğunu söyleyebilirim.
Erkek önderliğinde oluşturulan aile ve toplum yapısına ataerkil diye bir isim verilmiş. Bu aile yapılanmasında genel olarak evin içinde karar alınırken kim ne kadar etkindir bilinmez ama sosyal hayata çıkıldığında erkek konuşur ve mücadeleyi de erkek yapar. Yani Kral sahnede ve baş roldedir. Kraliçe ise sahne arkasındadır ve kralın suflörlüğünü yapar ya da ona bir şekilde destek verir. Bu destek genellikle moral ve motivasyon şeklinde de olabilir.
Gel zaman git zaman kas gücü yerini makinalara hatta elektronik beyinlere bırakmaya başladığında bizim kralın tahtı sallanmaya başladı. Bu arada kraliçenin rolünde pek de bir eksilme olmadı. Annelik başta olmak üzere birçok özelliğine insanlık hala muhtaçtır. Makine ya da başka yenilikler kraliçenin tahtını bir müddet daha zorlayamaz.
Yüzyıllar boyunca kapalı devre yaşayan insanın kadın tarafı 19.yy. dan sonra yavaş yavaş erkeğin hayat sahasında görünmeye başladı. Sahada ben de varım dedi. Evinin dışında nadiren iş üretebilen kadın birçok alanda iş üretmeye başladı. Erkekle aynı okullara, aynı kurslara ve aynı işlere girmeye başladı.
Artık evde sadece bekleyen değil, kendisi de evde beklenen bir kişi olma rolüne soyundu. Yüzyılların senaryosu sahnede farklı sunumlara dönüşmeye başladı. Hele de 21.yy. a geldiğimiz şu günlerde kadın artık hayatın her yerinde var olmaya başladı. Nesiller boyu kraliçelik yaptığı evdeki tahtını da bir nevi gözden çıkarmış oldu. Annelik duygusundan ve doğal özelliklerinden de uzaklaşmaya başladı. Hatta annelikle anılmaktan hoşlanmadığı izlenimleri yaygın bir hale geldi. Evliliklerde seçilen ve istenen eş olmaktan seçen ve isteyen eş olmaya dönüştü.
Bütün bunlar olurken erkek nasıl karşıladı olup bitenleri? Neticede kadın erkeğin alışık olduğu sahada görünmeye ve oradan hisse almaya başlamıştı. İşte orası karışık. Hem de çok karışık. Çünkü Kadının terk ettiği bölgede erkeğin fıtraten yapabileceği şeyler çok azdır. Belki uzunca bir zaman sonra bazı şeyleri yapar duruma gelebilir ama benim bildiğim iki şeyi kadın gibi hiç yapamaz. Birisi Annelik, ikincisi sevgi ve şefkat üretimi. Bu konuda hem biyolojik hem de psikolojik engeller aşılabilecek gibi değil.
Annelik, mesleki iş, evdeki eşlik gibi en az üç ana başlıkta sorumluluğu olan kadının bu yükle hayatını sağlıklı ve verimli yürütebilmesi çok zor görünmektedir. Tabi bu arada alan kaybeden erkeğin reflekslerinden bahsetmedik. Bu başka bir yazının konusu. O bölge hiç de sakin ve huzurlu değil. Olamaz da.
Bu şekildeki yaşamda kadın yorulmaya başladı ama kadının bu değişimden vazgeçme gibi bir eğiliminden de bahsedemeyiz. Erkeğin ataerkil krallığı sona ermiştir artık. Onun yerine anaerkil krallık ya da kraliçelik devri başlamıştır. Bugün itibarıyla adı konmasa da durum budur Bayanlar ve baylar.
Bu bir problem midir? Bu bir sosyal ve psikolojik hastalık mıdır? Bu bir işkal hareketi midir? Ya da bu hayatın bir cilvesi midir? Yoksa böyle de olabilir mi? Boşuna mı şaşırıyoruz? Erkek boş yere mi panikledi?
Alın size bir sürü soru. İster erkek kafasıyla ister kadın kafasıyla düşünün ve taşının bakalım günün sonunda her iki tarafın yastığa başını koyduğunda vardığı sonuç ne olacak?
Ciddi bir çoğunluk, kadını ve erkeğiyle hayat müşterektir, ne var bunda tuhaf olan diye vaziyeti kabullenmiş olacaktır. Bir kısmı da vay bu kadının haline deyip savaş açacak ki bazı emareler görülmeye başlandı bile. Adına kadın cinayetleri diyorlar ya işte onlar bu cenahın aksiyonlarıdır. Bir kısmı da durumu anlamaya ve sağlıklı okumaya çalıştığından sesi çıkmıyor.
Ama kadın artık sokakta. Uzun saatler süren aralıklarda bir sürü sebepten dolayı sokakta. Yüzyıllardır yaşadığı sığınağını artık terk etti. Kadının bu hareketinden en büyük darbeyi ilk önce Aile kurumu aldı. Sonrasında insanlık üreme sisteminden yara almaya başladı. Ayrıca insanlığın huzur ve sükûnet kaynakları kurumaya başladı. Annelik gibi hiçbir tarife sığamayan özelliğini terk edip ya da yavaşlattıktan sonra bunun telafisinin olmadığını da bilen insan şaşkın şakın bakmaktadır. Çünkü Anne insanın ilk ve en önemli öğretmenidir. Erkeği de kadını da doğurup, eğitip büyüten yine kadındır.
İnanın bunları bir erkek kafasıyla yazmıyorum. Kadını ötelemiyorum. Erkeği mağdur ya da problemli olarak da göstermiyorum. Sadece olanı biteni anlatmaya çalışıyorum. Tehlike kapıda. Yüz yıl sonra ne olacağı umurumda bile değil şimdilik: Ama otuz yıldır neler olduğunu görüyorum, gelecek otuz yılda da bizi bekleyenleri okuyabiliyorum. Yani bu iş müneccimlik işi de değil.
Aile kurumu için rabbimizin öğütlediği huzur bulabileceğimiz eşler artık ortalarda pek görünmüyor. Şirket tipi evliliklerin moda zamanı geldi. Maddi imkanların yarıştığı ve ödüllendirildiği bir iklim yaşanıyor. Namus kavramını kadın için de erkek içinde artık değiştirdik. Yerine ne koyduğumuzu söylemeye cesaretimiz var mı? Ben ce o cesaret şimdilik kimsede yok. İnce ince sızlayarak hazmetmeye çalışıyor insan. Çünkü Anne yoksa hayat da yok.
Gelin hep birlikte bu gidişe dur diyelim. Kız babaları ve anneleri bütün varlığınızı onlar üzerine yatırınız. Öyle bir bilinç sahibi olsunlar ki anneliğin, huzurun, sevginin, hayatın kaynağının kendileri olduğunu öğrensinler, inansınlar ve de hiç unutmasınlar. İnanın o hanım kız için öyle şeyler kazanacaksınız ki, iki cihan size imrenecek. Kâinatın erkekleri gerçekten kızınızın önünde diz çökecek. Hem de çakma bir taş yüzükle değil, bütün varlığı ve benliği ile yapacak bunu.
Başta Devlet olmak üzere, Sivil Toplum Kuruluşları ve bilumum sorumlu insanlar bu işe seferber olmalılar ki bir an önce bu durumdan kurtulma imkânı bulabilelim. Kız anneleri size kocaman bir uyarım var. Yılların tecrübesiyle yapıyorum bu uyarıyı. Lütfen kız çocuklarınızı kobay olarak kullanmaktan artık vaz geçin. Kızlarınız için kafanıza göre cüzdanı ve makamı iyi olan damat arayıp onu yani damadınızı affedersiniz idare etme çabasından vaz geçin. Evlendirdiğiniz kızlarınızın yuvalarından elinizi ve eteğinizi çekiniz. Ta ki haklı bir gerekçeniz oluşuncaya kadar. Kızlarınızı birer hanım gibi, Anne gibi, sevgi yumağı gibi, saygınlık kazanabilecek bir karakter sahibi gibi yetiştirin.
Çünkü kızınız insanı yeniden kurtarabilecek güçte. Rabbimizin kadının genetik kodlarına koyduğu programları aktif ederek hem modern hem teknik hem de annelik başta olmak üzere bütün fıtrat temelli ve becerileriyle üretimlerini yapabilecek güç ve kabiliyette donattı. Bu kadın insanlığın kaybolan madalyalarını yeniden toplayabilir. Aksi takdirde anasız ve eşsiz erkeklerle insanlığın yolu bir daha düze çıkar mı bilemem.
Her biriniz Hoş olun, Hoşça Kalın,
Sağlık ve huzurla yaşayın,
Allaha emanet olun.