Bu yazıyı utanarak yazdığımı bilmenizi istiyorum. Yazmayı düşündüğümden beri içim sıkılıyor. Kendimi ve değerlerimi sorguluyorum.
Nerelerde eksenimiz kaydı da biz böyle olduk?
Ne ara bu kadar şuursuz bir yaratığa dönüşen bir topluluk türedi?
Bencillik, nobranlık, saygısızlık, yalancılık, menfaatperestlik, sevgisizlik gibi bir insanı insanlıktan çıkaran bu hastalıklar hızla toplumumuzun içerisinde yayılıyor. Bu zümre hızla çoğalıyor. Arsız sarmaşıklar gibi. Ayrık otları gibi.
Aman Allah’ım!
Neler yazıyorum böyle ve de daha neler geçiyor ki içimden? İnanmakta zorlanıyorum ama artık susmayacağım. Vazifem en doğruyu ve de gerekli olanı en yalın bir şekilde söylemek.
Çevre kirliliğinden ve pisliğinden bahsedeceğim bu yazıda. Geçen haftaki yazımda Ruh temizliğinden bahsetmiştim. Okuyanlar hatırlayacaklardır. Ruhu pis ve kirli insan için Esfel-i Safilin (aşağıların en aşağısı) tabirini kullandı rabbimiz.
Bu sefiller, pardon en sefiller gün be gün çoğalmaktalar. Hiçbir iyiliğin ve iyilerin gücü yetmiyor. Beş bin yıllık Türk geleneğine rağmen, bin yıllık İslam ahlak ve medeniyetinin ilahi kaynağıyla yaşanılan sürece rağmen sefalete yelken açan esfeller çığ gibi büyüyorlar.
Neler yapıyor bu habis huylu yaratıklar?
-Öncelikle kendilerine zerre kadar saygıları yok. İnsanlıklarıyla problemleri var. İnsanlık değerlerine, sırtlarını dönmüş akbabalar gibiler. Leş takipçilerine dönmüşler. Hak, adalet, haram, helal gibi değerlere çok uzaklaşmışlar. Bu sebepten her türlü haksızlık ve zulüm beklenir oldu bu zümreden.
-Çevrelerindeki en sevdiklerine (ki bu cümleyi zorlanarak yazıyorum. Çünkü Kendisini sevmeyen başka hiçbir şeyi sevemez) başta yakınları olmak üzere saygıları yoktur. Tek idealleri vardır insan gibi görünüp biyolojik yaşarlar. Menfaatlerine göre davranırlar.
İçinde yaşadıkları dünyayı da sevmezler. Tabiat, zannedersiniz ki onların özel çöplüğüdür. Rabbimizin bize cennetini hatırlatmak için yaratıp emanet ettiği o nadide mekanlarda kaldıkları sürece olmayacak saygısızlığı pervasızca yaparlar. Çöpleriyle yaktıkları ateşle, çıkardıkları gürültüyle olmayan ahlak ve karakterleriyle mekanlara imzalarını atarlar.
Antalya sahilleri başta olmak üzere gezip görmediğim tatil yöreleri çok azdır. Hele de İstanbul boğazındaki yürüyüş kaldırımlarının akşamdan sabaha kadar olan görüntülerini hiç unutamam. Piknik alanlarının halini hangimiz bilmiyoruz ki!
-Umumi tuvaletlerin paralı ve parasız olanlarının halleri de perişan durumda. Bu cümlenin içine camilerin abdesthaneleri ve de tuvaletleri de dahildir. Son dönemlerde burcu burcu temizlik kokan cami tuvaletlerine rastlamaktayız ama daha çok azlar.
-Yiyecek ve içecek sektörünün çoğunluğu gerek gıdaların gerekse mekanların temizlik durumları direk insan sağlığına açık bir tehdittir. Bu kadar hastalık çeşidi gökten yağmadı dostlar. İnsanı öldürmenin her çeşidi katillik değil sanki!
Bu davranış sahiplerinin dindar görünümlü olanlarla olmayanların aralarında hiçbir fark yok. Din insan hayatını ıslah eder dostlar. Dini ilkeleri hayatına almamış insanların harici dindar görüntülerinin Allah nazarında hiçbir kıymeti yoktur. Bu yaratıcımızın kuralıdır ve de hiç değişmez.
-Sözüm ona eğlence ortamlarındakileri de unutmayalım. Kendisi eğleniyorsa herkesin eğlenme mecburiyeti varmış havasındaki ruh hastaları da bu sefiller kulübünün esfellerindendirler.
-Düğün konvoyları ve halay ya da diğer folklorik uygulamaların olduğu ortamın magandaları da ayrı birer yaratık modelidir. Bunları unutmamalıyız. Silahlıları ya da arabalarıyla yaptıkları anlaşılmaktan çok ötedir.
İlkel kabilelerde bile yok bu türler. İnsan öldürmek, yaralamak, uyutmamak, korkutmak, tehdit etmek, darp etmek ve dahası çok basit işler.
-Etrafa tükürenler, kalabalıkta sigara dumanını etrafına üfleyip izmaritini ulu orta atanların rezil davranışlarına bir ad vermek neredeyse mümkün değil.
-Kısa süre öncesine kadar spor magandaları vardı ki sektörlerinin girdiği inanılmaz şaibeli işler neticesinde varlık sebepleri yara aldı ve şiddetle kan kaybetmeye devam ediyorlar. Allah’a hamdolsun.
-Bir zümrenin de bu başlıktaki hakkını vermem gerekir. Ulu orta yerlerde bilhassa kadınların ve de bazı erkeklerin yatak odası kıyafetleriyle etrafa görüntü kirliliği yaymaları da normal insanların gözüne, gönlüne ve de aklına tecavüz ve de tehdittir. Bu ne özgürlüktür ne de modernliktir. Düpe düz kepazeliktir.
Bu bir hak değildir. Kişinin hürriyeti birilerinin sınırlarının başladığı yerde biter. Bu genel bir tanımlamadır. Kıyafetler ya da giyim bizim bedenimizle ilgili olduğu kadar bizi görenlerin gözleriyle de ilgilidir. Kimse bana ne diyemez...
Bu satırı yazmadan önce Psikologların yorumlarına da baktım. Ortak kanat ve aklın söylediği sözler de bunlardır.
Bu zümrenin genelde zenginlik, eğitim ve benzeri etiketlerle de olumlu manada ilgileri yoktur. Yani medeniyetin argümanlarının da hiç para etmediği yaratık bunlar.
Her türlü haksız ve hukuksuzluğu kendilerinde hak görürler.
-Son ekonomik olumsuzluktan nemalanmaya çalışan kitlelerin vicdansızlıklarını da bir yönüyle çevresel faktörler içerisine alabiliriz. Hayatı bir şekilde zorlaştıranlar da bu esfeller liginin elemanlarıdırlar.
Bütün bu yazdıklarımın ve dahaları da Allah’a savaş açmış zalimlerdir. Bunların insanlık dışı davranışları Kur’an’daki ifadesiyle hakka isyan eden asilerdir.
Yazının başında bu yazıyı utanarak yazdığımı belirtmişti. Sebebi ise ben uzun yıllar Avrupa’da yaşadıktan sonra ülkemize dönmüş, sonrasında on yıl aradan sonra birkaç ay önce tekrar Avrupa’da görevim icabı yaşamaya başlamış birisiyim.
Bu yazdıklarımın hiç birisini dinlerinden ya da başka şekildeki davranışlarından dolayı eleştirdiğimiz bu coğrafya da görmedim. Önceki yıllarda da görmemiştim. Bu tesadüfi bir durum da değil. Ayakkabıların boyanmadan eskitildiği ya da değiştirildiği bir durumdan bahsediyorum.
Artık ona buna laf atmaktan vazgeçip kendi ayıplarımıza ve de özürlerimize odaklanalım ki bir an önce bireysel olarak en azından şu temizlik meselesine eğilelim.
Ben temizsem komşum da temiz olur. Önce ben temiz olmalıyım düşüncesine hâkim olalım. Şuur altlarımızdaki o kokuşmuş inanç ve de davranışları değiştirelim ve insana yakışan düşünce ve davranışları hayatımıza hâkim kılalım.
Unutmayalım. Bu bir kader, kısmet ve nasip meselesi değildir. Düpedüz iyisi de kötüsü de tamamen bizim sorumluluğumuz olan davranışlarımızdır. Hesabının sorulacağı ve cezası olan düşünce ve davranışlardan şiddetle uzaklaşmayı öğrenelim.
Dikkat edin; Her şey düşünceyle başlar.
Allah normal insanları, tabiatı ve bütün canlıları bunların şerrinden korusun. Allah bunları ıslah etsin. Eğer ıslahı mümkün değilse bütün kötülüklerini kendilerinde bulsunlar.
Bu vesile ile her birinize kazasız, belasız, musibetsiz günler ve eğlenceler dilerim Allah’tan.
Hoş olun, hoşça kalın, muhabbet ve huzurla yaşayın, Allah’a emanet olunuz.
Bana "Temizlik imanın yarısıdır" hadisi şerifini hatırlattınız değerli İbrahim hocam, yüreğinize sağlık,kaleminize kuvvet, teşekkürler...