Başlıkta vurguladığım gibi kirleniyoruz topluca. Belirli hiçbir kimseden bahsetmiyorum. Kimseyi ne ayırıyorum ne de kayırıyorum.
İntihar eder gibiyiz. Koruma içgüdümüz dağılmış durumda.
Değer yargılarımız deforme olmuş, ana kaynağına göre değerlendirme yapamıyor. Ara uyarıcılar doğru ikazlarda bulunmuyorlar.
En başta insanı dünyanın her yerinde, her kültürde, her dinde insan yapan ahlaki ilkeleri terk ediyoruz. Hem de çok hızlı bir şekilde. Acelemiz var gibi. Geç kalmışız duygusuyla.
Dünyayı kirletiyoruz. Güç adına, bencillik adına, kazanç adına, servet adına, cahillik adına, aç gözlülük adına, tedbirsizlik adına, imkânsızlık adına…
Ruhumuzu kirletiyoruz. Şuursuzluk sebebiyle, düşüncesizlik sebebiyle, bencillik sebebiyle, varlık nedenimizi bilmeme sebebiyle….
Dinimizi kirletiyoruz. Cehaletle, ilimsizlikle, nefis düşkünlüğüyle, menfaat aracı olarak kullanmakla, hakikatten uzaklaşmakla, dinin temel değerlerinin üstünü örterek, dini dünyalık her türlü işlerde kullanarak…
İnsanlık tarihinde din dahil bir sürü değerlerin mezarlıklarını görürüz. Bütün bunlara rağmen son dinin de kullanılamaz hale gelmesine dolaylı ya da dolaysız katkı sağlama konumunda olabilir miyiz acaba?
Alimlerimizin yüz yıllardır içtihat müessesesini işleterek inananların günlük problemlerine getirdikleri çözümler, gün geldi Kuran’ın önüne geçer oldu. Allah’ın iradesini yine onun dini adına pervasızca örtmek yaygınlaşmaya başladı.
Nasıl bir cesarettir bu?
Herkese soruyorum; Ne adına olursa olsun Rabbimizin iradesine karşı bir sözümüz, duruşumuz, tepkimiz ya da tepkisizliğimiz var mı?
En ufak bir ihtimal dahi göz ardı edilmemeli. Küçük ve önemsiz görülmemeli. Unutmayın ki hayatta her şey bir nokta ile başlar. Sonra noktaların birleşimiyle büyür gider.
Herhangi birimizin bu yozlaşmaya nokta kadar katkısı varsa bu çok büyük yıkımın ayak sesleri olabilir.
Ticaretimizi kirletiyoruz. Ticaretin ya da maddi bütün kazançların en temel kriteri helal olmasıdır. Helali belirleyen temel faktör ise emektir, alın teridir, kişisel çabadır. Çabamızın, emeğimizin karşılığı kadarı bizim olmalıdır. Helal olanı sadece o kadardır.
Şu anda öyle kirlendi ki ortalık, helallerin rengiyle haramların renkleri birbirine karışmış durumda. Ayırmakta güçlük çekilecek bir aşamaya geldik.
Önüne gelenin helal-haram listeleri yaptığını görüyoruz. Bu durum başlı başına Allah’a karşı yapılan bir hadsizliktir. Helal ve Haram hükmünün tek sahibi vardır. O da Allah’tır. Allah’ta şerik kabul etmez.
Haddince konuşan alimlerimizi de ağır itham ve karalama kampanyalarıyla toplum dışına iten organizatörler kendilerine rahat alanlar açıp hadsizliklerine devam etmektedirler.
Bundan kurtulmanın bireysel yolu özgür düşünceden vazgeçmeden doğruları sadece en temel kaynaklardan arayıp aklımız ve fikrimizle kendimize mal etmekten geçtiğine inanıyorum.
Hangi meslekte ve işte çalışırsak çalışalım doğru değerlendirme çalışmaları yapmak durumundayız.
Aksi takdirde bir yüz yıl daha bizi sömürecek haramzade güçlerin elinde malzeme olabiliriz.
Kuran’ın en geniş açıdan analizlerini sürekli yapıp çıkarılan hikmetlerin hayatta kullanımına hazır hale getirme çalışmaları Müslüman alimlerin boynunun borcudur.
Peygamberimizin Kuran’ı anlama şeklinden de insanca ibretler, öğütler ve yollar bulmak da birincil ödevlerimiz arasındadır.
Bütün bozgunculukları durdurup yeniden temiz toplum inşa edebilmenin en sağlam yolunun başında en son yazdığım iki paragrafın olduğuna inanıyorum. Çünkü hakkın sesinin eşdeğeri ya da onun üstünde başka bir ses olamaz. Başka hiçbir çare kalıcı bir tesir bırakamaz. Hiçbir ideoloji bu hastalığa ilaç olamaz.
Durum budur şimdilik.
Önce kendimize ve hayatımıza her açıdan bakıp bir tedavi ya da rehabilitasyon sürecini başlatmak şart olmuştur.
Ardından temel doğruların başkalarına da duyurulması ve çemberin genişlemesine katkı sağlamak da Allah’ın emsidir. Bunun adı mücahededir, mücadeledir, tebliğdir. Bu ve benzeri ödevler Allah’ın emirlerindendir.
Güzel şeylerin de noktayla başlayıp büyüme gibi bir gelişimlerinin olması yaratılışın kurallarından birisidir. Allah’ın Kurallarına riayet de Allah’ın emirlerindendir. Hem de tartışılamaz emirlerdendir.
Şimdilik bu kadar. Bu başlıklar bir süre düşünmemize yetecektir.
Yeter ki düşünme konusunu ertelemeyelim. İnsan olmanın gereği olan bu melekeyi, hatta dinimizin de en büyük emirlerinden olan tefekkürü baş ibadetimiz yapma çalışmasını ihmal etmeyelim.
Unutmayalım ki düşünmeyi terk etmiş insanları, toplulukları, devletleri ve milletleri sömürmek hiç de zor olmadı ve olmayacaktır.
Bu vesile ile bol düşünceli günler ve geceler geçirmenizi diliyorum yaratıcımızdan.
Hoş olunuz, hoşça kalınız, Allah’a emanet olunuz.