Her insan bir alem derler ya, gerçekten her birimiz insan nesli içerisinde kimsenin kopyası değiliz. Her birimiz nev-i şahsına münhasır birer yaratığız. Bu durum Allah’ın yeryüzünde en öne çıkan imzalarından birisidir. Benzer yaratılış gerçeklerini saymakla bitiremeyiz ama mesele insan olunca durum farklı. Hep zaman bir adım önde olan canlıyız.
Bu yazıda sizlere bir önerim olacak;
Geçmiş yıllarınızın kaba taslak bir senaryosunu yazsanız, yaşadığınız ilkleri, heyecanları, korkuları, hayal kırıklıklarını, sevinçleri, kayıpları, kazançları, yoksullukları, yoksunlukları, bil umum insana dair olabilecek hatırınızda kalan her şeyi bir yazı haline getirseniz neler çıkardı ortaya acaba?
Kaç sayfalık bir metin çıkardı?
Geçmişle yüzleştiğinizde ne hissederdiniz?
Eyvahlar, keşkeler, şükürler, tebrikler ve dahi bütün kırılma noktaları bugün sizlere neler anlatabilirdi?
Bunu ara sıra yapıyoruz demeyin sakın. Bu dediğim hatıra bazında hikayemsi bir geçmiş değil. Bu tam manasıyla hayatım filim olsa, senaryosu bu olurdu dediğiniz bir metinden bahsediyorum.
Zaten yaşadınız. Hayal ürünü bir şey değil. Her nefesinde emeğiniz olan bir şey.
Bu senaryoya bir yardım edelim bakalım neler çıkacak ortaya?
Başlangıç noktası sizin dünyaya gelmenize aracılık eden Anne-Babanız. Onları siz seçmediniz. Fikriniz bile olamazdı. İyi ve kötü tarafları, dini inançları, kültürel tarzları, bulundukları coğrafya gibi etkenler tamamen sizin dışınızda oluşmuş şeyler. Bu durum ebeveyniniz için de böyleydi. Size ait özel bir durum değil anlayacağınız.
Bebeklik ve ilk çocukluk zamanlarını pek hatırlamayız ama hayatımızın en önemli eğitimini o yaşlarda almaya başlamışız. Buna karakter eğitimi deniyor.Ailenizin nasıl bir hayat anlayışları ve yaşam stilleri varsa, ne tür kültür ve ahlaki değerlere sahipseler, onlardan hissedar olduğunuz muhakkak.
Sonra ufak ufak sosyalleşiyorsunuz ve çevrenizde sizin dışınızdaki hayatlardan haberiniz oluyor. Kıyaslamalar başlıyor. Aileden azar azar farklılaşma sürecine giriliyor. Bu değişimin hızı ve gücü tamamen çevrenin farklılığı ve etkinliği ile doğru orantılıdır.
Sizden zayıf olanlara özenemezdiniz. Sizden daha başarılı ve etkili olanlara karşı da ilgisiz kalamazdınız. Hayatın temel kuralıdır. Güçlü olanlar zayıfları etkiler. Az ya da çok, hızlı ya da yavaş.
Eğitim sürecinizin ergenlik yıllarında hayatınız için karar verebilme imkanlarını biraz da olsa yakalamış olmalısınız. Ama her şey ne kadar cesur ne kadar kararlı ve ne kadar hırslı olduğunuzla alakalı bir duruma bağlı olarak yaşanır.
İstek ve becerilerinize göre bir eğitim ve meslek seçebilmişseniz eğer hayata karşı ilk golünüzü atmışsınız demektir. Tersi durumda da ilk golünüzü yemiş oluyorsunuz.
İkinci karar anı ise evlilik konusundaki durumdur. Kendi kişilik ve değerlerinize yakın bir eş seçebilmişseniz eğer hayata ikinci golü de atmış oluyorsunuz. Çünkü seçtiğiniz eş size annelik veya babalık duygusunu tattırırken neslinizin devamı konusunda da kalite artışına katkı sağlamış oldunuz.
Sizden daha bilgili, eğitimli, kararlı, başarılı ve ikinizin karışımının üstünde bir yapıda olan nesilden bahsediyorum. Bu seçim hayata attığımız ikinci altın golün en önemli açıklamasıdır.
Yok eş seçiminde gerek başkaları gerekse siz yeterince bilgili ve bilinçli değildiyseniz sonuç konusunda herhangi bir onura da layık olamayabilirsiniz. Bu durum hayat karşısında yediğimiz ikinci altın goldür.
Bu yazıda sizin senaryonuzu size hatırlatırken sizin yazmadığınız zamanların keşkeleri konusunda dabir hatırlatma yapmak zorundayım.
Şöyle ki; siz evlenip bir çocuk dünyaya getirme düşüncesine girdiğinizde ilk aklınıza gelmesi gereken şey bir insanın hayatının en önemli yıllarının senaryosunu otomatik olarak yazmaya başlamış olmanızdır. Bu çok ağır bir yüktür.
Eğer zamanın gereklilikleri ve çocuğa lazım olacak dini ve ahlaki bilgileri en güzel şekilde öğretip eğitemiyorsak işte problemli veya depresif bir yaşamın müsebbibi oluyorsunuz.
Durum tam olarak böyledir. Eğip bükmenin, makyajlamanın, hakikati perdeleyen edebiyatları yapmanın hiç ama hiç anlamı yok. Çünkü sonuç ortadadır. Her birimiz biraz kaderin, biraz ailemizin, biraz da kendi kararlarımızın ortalamasıyız neticede.
Fazla derine dalmadan hayatın kısa senaryosundan birkaç sahneyi sizlere hatırlatmak istedim.Ara ara başımıza gelenlere ibretle bakarken, gelecek zamanda başımıza gelebileceklere de bu ibretin dersiyle bakalım ki daha az hata yapalım. Daha az hataya sebebiyet verelim.
Yoksa bir yüzyıl daha yaşasak ne özlediğimiz medeniyeti inşa edebiliriz ne özlenen ideal dindar bir toplumu oluşturabiliriz, ne de insana yakışan insanca bir yaşamı yaşayıp bizden sonrakilere daha iyi bir hayat ve dünya bırakabiliriz.
İster bunu aile bazında ele alın, isterseniz de ülkemiz ve milletimiz bazında ele alın. Yaptığımız her güzel ve kötü hareket hiçbir zaman zayi olmayacaktır.
‘’Zilzal’’ suresinin sonundaki ilahi teminatı hiç unutmayalım. Sözün sahibi aynı zamanda hükmün de sahibidir. Kendi verdiği teminatlardan birisi de Allah’ın hükmünde de adil olduğu sözüdür.
Allah tefekkürü doğru zamanda ve de doğru bir tarzda yapabilme ferasetini bizlere hediye etsin. Geçmişin işe yarayacağı tek nokta, maliyetleri ödenmiş tecrübe, hakikat ve doğruları içinde barındırıyor olmasıdır.
Sizleri, kazanılmış tecrübeleri günümüze ve de geleceğe taşıyabilme çalışmasını yapmaya davet ediyorum bu yazımla. İnsanlık olarak dağılıyoruz çünkü.
Başarılı ve verimli bir çalışma dilerim.
Hoş Olun, Hoşça kalın, Allah’a emanet olun.
İbrahim Doğru
27.07.2022
Germersheim