Değerli okurlar,
Tarih okumalarında ana konunun problemlerin olduğu muhakkaktır. Geçmişte yaşanan güzellikler üzerine yaptığımız hatırlamalar ve muhabbetler çok da uzun sürmemektedir. ‘’Vay be! ne güzel günlermiş’’ deyip cümleyi hemen bitiriyoruz.
Her şeye rağmen insan yaşamaya devam ediyor. Düşe kalka devam eden hayatlar birbirini takip emektedir. Çünkü bütün canlılara yaratılışta dünya hayatı sevdirildi.
Bütün canlılar her ne kadar kötü bir şey yaşasa da hayatta kaldığı müddetçe o yaşadıklarının bitip yeni bir şeylerin hayatlarına dahil olacağına inanırlar.
Bir deprem felaketi yaşadık. Bu gibi afetlere ne kadar hazırlanılabileceğini tam olarak bilmiyorum ama önceliğin bina zemini, mühendislik işleri, inşaat malzemesi ve ustalığının ardından kişisel davranış eğitimi gelmekte olduğunu felaketin ardından yeniden öğrendik ya da hatırladık.
Deprem bölge insanını doğrudan ve en derin acıyla etkiledi. Aile boyu kayıplar sanki normalmiş gibi algılanmaya başladı. Bazı kişilerin şoktan veya adını koyamadığım bir duygu sapmasından üzülemediğini ya da üzüntüsünü ifade edemediğini duyduk, televizyonlardan da gördük.
Gerçekte bu acılı insanları hayatta tutan neydi?
Hem can kaybı hem de mal kaybı yaşayan insanların bütün acılara rağmen acıktığını, üşüdüğünü ve diğer zorunlu duyguları yaşadıklarını biliyoruz.
Üzüntü, acı, keder, sevinç, neşe ve benzeri duygu durumları çok uzun süre aynı seviyede yaşanmıyor. Başlangıç aşamasındaki şiddet ilerleyen süreçte normal seviyelere düşüyor ve insan günlük hayatındaki mecburiyetleri dikkate almaya başlıyor.
Bu tür acıların uzun sürme durumlarında ruhsal hastalıklara doğru ilerleme kaydettiğini biliyoruz.
Tam da bu aşamada insanın yaşamla olan ilişkisi devreye giriyor ve üzüntülerinin kendi hayatını yaşanılmaz hale getirmesine engel oluyor.
Çünkü bütün canlılar ve bilhassa insan umut denilen bir duyguyu da bünyelerinde taşımaktadırlar. Umut duygusu bizi hayata bağlayan en önemli içgüdüsel davranıştır.
İnsan zaten ölümlüdür. Bir gün zaten ölecek. Birileri erken, birileri de daha ileri yaşlarda ölüyorlar. Zamanını bilmiyoruz zaten.
Dini inanışlar da umut etmeyi insanoğluna telkin ediyor.
Biz Müslümanlar her birimizin imtihanının olacağına ve bu imtihanın nerede ne kadar ve ne zaman olacağını bilmeden inanırız.
Bunun için Rabbimize dua ederiz. Ağır imtihanlardan korunma dileriz. Sabrı zor sınavlardan Allah’a sığınırız ya da ondan sabrın en güzelini isteriz.
Daha kötüsüyle sınanmadığımız için Allah’a teşekkür ederiz.
Her hâlükârda en büyük dayanağımız umut duygusudur. O duygu sayesinde acılarımız kabuk bağlar, ölenle ölmeyiz, yeni planlar yaparız. Geçmişe de hatıra nazarıyla bir dosya numarası veririz.
Ahiret için de güzel şeyleri umut ediyoruz. İlk etapta hak edip etmediğimize bakmıyoruz. Önce yüzeysel bir beklenti ya da emin olma durumu geliyor. Ardından da detaylar üzerine kafa yormaya başlıyoruz.
İyi ki de umut adlı bir nimetimiz var. Yoksa nasıl ayakta kalabilirdik ki?
İslam’ın dışındaki dinlerde de umut duygusu mevcut. Bazı farklılıklar olsa da sonuç itibarıyla hayata tutunmaya yardım ediyor.
Yaşadıklarından en çok dersi çıkaranların hayalleri de umutları da daha gerçekçi olmaktadır. Ya da çevresinde olup bitenlerden ibretler çıkarmak, olaylara magazinsel bir meraktan öte sebep sonuç ilişkisiyle yaklaşmak da umudun kalitesini artırıp süresini kısaltmaya yardım etmektedir.
İnşirah suresini tekrar okuyalım. Bu sure geldiği zamanda peygamberimize vahiy gelmesi gecikmişti. Peygamberimizle alay ediyorlardı. Rabbin seni unuttu diyorlardı.
Bu sebepten dolayı unutulmadığını ve ona çok nimet verdiğini hatırlatıp motive eden Duha ve İnşirah sureleri geldi.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1. (Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?
2,3. Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?
4. Senin şânını yükseltmedik mi?
5. Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
6. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
7. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
8. Ancak Rabbine yönel ve yalvar. İnşirah Suresi 1-8 Ayet
İşlem belli. Her halükârda Rabbimize yönelmeyi ihmal etmeyeceğiz. Umudumuzu iman ve amelimizle destekleyeceğiz ki daha gerçekçi olsun. Müslüman umutsuz olamaz, Rabbinden de ümidini kesemez.
Bütün zorlukların ardından güzelliklerle buluşmanızı Rabbimden temenni ediyorum.
Bu vesile ile umutlarınız yarınlarınıza köprü olsun, Hoş olunuz, Hoşça kalınız, Allah’a emanet olunuz.
İbrahim Doğru
01,03,2023
Germersheim