Samimiyet nedir? Samimi olma hali nedir? Samimiyetsizlik nedir?
Bu ve benzeri sorular düzgün bir şekilde sorulup sağlıklı cevaplarını bulup, bu cevapları karakterimiz haline getirirsek Eşref-i Mahlukatın içerisine gireriz. Yani yaratılanların en seçkin canlısı unvanını alırız. Başaramazsak eğer, o unvan bizden çok uzaklarda durur.
Şimdi bu kavramı inceleme altına alalım. Bakalım neler çıkacak karşımıza.
Samimiyet teriminin tanımlanması içiniçi dışı bir olma, özü ve sözü aynı olma, ciddiyet sahibi olabilme hali gibi sözlük tanımlamalarının yanında maskesiz bir yaşam sürebilme durumu da diyebiliriz.
Biz insanoğlu uyku dışındaki yaşamımızda hep bir şeyler konusunda karar veriyoruz. Cevap veriyoruz. Tercihte bulunuyoruz. Reddediyoruz ya da onaylıyoruz.
Bütün bu eylemlerimiz gerçekten istediklerimiz mi, yoksa zorunluluklarımız mı? Eğer gerçekten istediklerimiz se burada hiçbir sorun yok. Her şey olması gerektiği gibi olmuş demektir. İyi ya da kötü her tercihimiz bize aittir ve sonuçları konusunda da başka kimseleri müsebbip ilan etmek mümkün olmayacaktır. Olmamalıdır da.
Ya da tercihlerimiz istediklerimiz değilse, istediklerimiz herhangi bir sebepten dolayı olamıyorsa ve de biz bunu onaylamışsak, işte o zaman istemeye sevmeye yaptığımız işler ve sözler bizim gerçeğimiz olmayacaktır. Kendimiz olmayan bir kişilikle yolumuza devam ediyoruz demektir.
İşte tam da burada maskeli yaşamlarımız başlıyor. Kendimizden başlayıp aile efradımızla olan ilişkilerle devam eden, sosyal ve iş hayatımızı da içine alan bir başkalık bizim gerçeğimiz olacaktır.
Zorla bir şey yaptığımızda ya da yapmak zorunda kaldığımızda bu durumun muhataplarımız tarafından biliniyor olması bizim için en dürüst ve samimi davranış olacaktır. Bırakalım birkaç saniyelik kınayan söz ve bakışları. Size değer verenler, sizin samimiyetinizden şüphe duymayanlar bu durumda zaten sizi anlayacaklardır.
Bu sevimsiz durumun konuları çoğaldıkça her konuya ait bir rol tespit edilir ve zamanı geldiğinde o rolün maskesiyle yaşamaya başlanılır.
Böyle bir insanın hayatına gerçek bir mutluluk giremez. Birkaç dakikalık hazlar ya da mutlu olmuş gibi görünmeler bizim en temel yaşam iksirimiz olan iç dünyamızın tatminini hep erteleyecektir. Samimiyetsizlik, olduğu gibi olamama halidir. İnsan için neyse o olması bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın giderilememiş olması bir yoksunluk problemidir. En kısa sürede sinir ve stres olarak dışarı yansıyacaktır.
Değerli kardeşlerim, şu geçici alemde bize düşen şeyler konusunda barışık olalım. Her insanın hayatının başrolü kendisidir. Kendi rolümüzü gerçek bir şekilde oynayalım. Buradaki oyun yaşam demektir. Kendi gerçek yaşamımızla hayata devam edelim. Başkalarının sahip olduğu şeyleri arzu edebiliriz, gıpta edebiliriz.Kıskançlık ve haset tuzağına düşmediğimiz müddetçe hiçbir problem yoktur. Hatta insan için bir enerji kaynağı bile olabilir. Tek dikkat etmemiz gereken his, o arzu ettiğimiz şeyleri bire bir kopyalamadan kendimize uygun bir tarza dönüştürüp uygulayabilmek ve de yaşayabilmek olmalıdır.
Her elbise her bedende aynı durmaz. Aynı yansımayı vermez. O yüzden her neyse isteklerimiz bize göre, bize uygun olması gerekmektedir. Aksi takdirde o çok arzu edip te içselleştiremediğimiz kazanımlara göre davranış belirleriz ki bu durum bizi biz olmaktan çıkarır.
Olmuş gibi, sevmiş gibi, mutlu gibi, hüzünlü gibi olma haline kendimizi düşürmeyelim. Bu durum tam bir hezeyan halidir. Bu düşüşten kurtulmak, hele de yol biraz uzamışsa çok zor olacaktır. Daha da tehlikelisi bu davranış hali bizim gerçeğimiz olarak üstümüze yapışıp kalır.
Bu sebepten dolayı sahip olduklarımızla, olabileceklerimizle, kendi kapasitemizle her hâlükârda barışık olalım. El alemin ne dediği bizim yaşam gerçeklerimizi örtmemeli.
Rabbimizin emrettiği samimiyet ilkesini onun rızası için hiç unutmayalım. Geçici kazanımlar için sonsuzluk alemimizdeki pozisyonumuzu tehlikeye atmayalım. Bizi biz olarak yaşamamıza izin vermeyen makamlar, servetler, şan ve şöhretler konusunda çok farkındalıklı olalım. Ve bir çırpıda hayır demeyi bilelim.
Akıl ve şuur denilen Allah vergisi nimetlerimizi bilhassa bu tür tehlikeler zuhur ettiğinde derhal tedavüle sokup reddetme kararlılığını gösterelim. Bize bizi unutturacak maskelerle kendi gerçeğimizi kaybetmeyelim.
İbadetimiz, ticaretimiz, ailemiz, sosyal hayatımız, iç dünyamız ve sözlerimiz bizim fıtratımızın ürünü olmalı. Bilerek ve isteyerek tercih ettiğimiz şeylerle hayatımızı doldurmaya gayretimiz olmalı. Mecbur kaldıklarımızı mecburen yapmalı ve bu şekilde bilinmesini sağlamalıyız. Bu tür olayların tekrarını da arzu etmediğimizi ilan da etmeliyiz.
Yoksa biz biz olmaktan çıkar ve kayboluruz.
Her birimize Allahtan maskesiz yaşamlar diliyorum,
Hoş Olun,Hoşça Kalın,
Sağlıcakla kalın,
Allaha Emanet olun.