Bir söz vardır ya; ‘’Değişmeyen tek şey değişimdir’’ diye. İşte bu deyim insanoğlunun kendisi ve içinde yaşadığı toplum için her dönemde geçerli olmuş ve de olacak bir gerçeğin ifadesidir.
İlk insanlar hayata nasıl başladılar tam olarak bilmek mümkün değil. Hayattaki öncelikleri neydi? Nasıl ve neyle beslenirlerdi? Barınma ve korunma konularında ilk davranışları nasıldı? Ahlaki kriterleri nelerdi? Bu sorular ve benzerleri için sadece tahmini yorumlar yapabiliyoruz.
Hatta anlamak içinempati yapamayacak kadar uzaklaşmışız ilk atalarımızdan. Bazı zamanlar değişim çok hızlı olmuş, bazen de çok yavaş olmuş ama hiçbir zaman duraklamamış, hiçbir zaman da geriye doğru gitmemiş. Yani yaşanmışı yaşama isteği toplumdan yoğun bir istek almamış. Sadece marjinal birtakım guruplar geçmişte yaşamayı seçmiş. Hepsi o kadar.
-Son iki yüzyılın değişim haritasına bakacak olursak baş döndüren bir hızla karşılaşıyoruz. 1800’lü yılların başında, hatta 1700’lerin son çeyreğinde başlayan ve ağırlıkla Avrupa’daki sanayi devrimi, özgürlük hareketleri ve Rönesans adıyla tanınan değişim süreci bizi de etkisi altına almaya başlamış. Neticede topraklarımızın önemli bir parçası balkanlar desek te kıta Avrupa’sında olması hasebiyle bu değişim rüzgarları imparatorluğun içlerine doğru esmeye başlamış.
-Ülkeler ve kıtalar arası seyahatlerle birlikte gelişim ve değişimde güçlü olanların kültürel değerlerinin ve yeniliklerinin başka ülke ve kıtalara kolaylıkla gidebilmesi değişimin en önemli dinamiklerinden olmuş.
-Bunların yanında eğitim amaçlı gelip gitmeler, seyyahların çoğalıp ülkeler ve insanları hakkında detaylı bilgileri aktarmaları değişimi tetikleyen bir başka sebep olmuş.
-Batı dillerindekihikâye ve roman tarzı eserlerin tercüme edilmeleri neticesinde yapılan okuma faaliyetleriyle birlikte batının yaşam tarzıyla zihinsel olarak tanışılmış ve batı lehine etkileşim oluşmuş.
-19. yy. başlarında Avrupa’da moda dergileri yayınlanmaya başlamış ve bu yolla Avrupai giyim tarzı ve yaşam sitili Anadolu şehirlerindeki varlıklı ailelerin konaklarının en kıymetli el kitabı olmuş.
-Ayrıca sofralardaki değişim, sadece yemeklerle kalmamış, yemek masasının eşyalarını ve yemek yeme sitilini de etkilemiş.
-Müzikteki değişimi de unutmayalım. Çok sesli ve enstrümantal müzik tarzı da bu değişimin ürünlerindendir. Yeni müzik aletleriyle icra edilen yerli musiki türü oluşmuş. Makamlar, icralar, sahne sunumları özel dinleyici kitlesini oluşturmuştur.
-Her şey değişirken dini hayatın bunlardan uzak olmasını beklemek çok büyük saflık olurdu. Onda da farklı yönlerde değişim süreci başlamış.
-Bir gurup modernlik adına dini hayattan uzaklaşırken, bir kısım da dini hayatlarının yoğunluklarını azaltmışlar.
-Başka bir kısım ise dini hayatın modernize edilmesini düşünerek bu değişim rüzgarınıadet, hurafe ve bidatlerden arınma fırsatı olarak değerlendirmeye başlamış.
-Bir başka mahallede bu değişim tehlikeli görülmüş ve öze dönüş amaçlı bir faaliyeti başlatmış. Bunların bir kısmı marjinalleşmiş. Marjinalleşenlerin bir kısmı da agresifleşmeye başlamış ve kendilerine durumdan vazife çıkararak etraflarına ayar vermeye başlamışlar.
-Bu arada İslam ve Müslümanlardan bir şekilde hoşlanmayan dış mihraklar da bu kitleyle bir şekilde ilişki kurarak onlara hissettirmeden destek vermeyi başarmışlar. Bu ilişki birçok oluşumda hala devametmektedir.
Ama ortada bir gerçek vardı. O da bu dinin ilk öğretmeni ve aynı zamanda öğrencisi olan Sevgili Peygamberimizin yaratıcısından aldığı vizyoner eğitimle cahil ve müşrik, hatta bir o kadar da zalim bir topluluğu irşat etme yöntemleri tap taze kaynaklarımızda duruyordu.
Sanki bu kaynaklar hiç bilinmiyor gibi hareket eden sözüm ona üst akılların bu durumdan kendilerine vazife çıkarmaları neticesinde toplumun her kesimini ara ara germe eylemleriyle yüzleşiyoruz.
Sanki bütün tebliğ müktesebatı ortadan kaybolmuş gibi davranan piyasa tebliğcilerinin nasıl bir üslup hatası yaptıklarını bilmemeleri çok daha fahiş bir hatadır.
Kurandaki şu ayetler hiç yokmuş gibihareket ederek eylem ve söylem tertipleyenlerin bu davranışlarının nasıl sonuçlar doğurduğunu ve de doğurabileceğini biraz da siz düşünün.
‘’Gönül alıcı bir söz ve affedici olmak, peşinden incitmenin geldiği bir yardımdan daha hayırlıdır ve Allah Kendine yeterlidir, tahammül (hilm) Sahibidir.’’(Bakara/263)
‘’Resulüm sen insanları Allah’ın yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır. Onlarla en güzel en inandırıcı (ikna edici) yöntemlerle mücadele et!” (Nahl suresi, 125 ayet.)
‘’Görmedin mi Allah nasıl bir benzetme yaptı: Güzel söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir.’’ (İbrahim/25)
‘’Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan (kötü) bir ağaca benzer.’’ (İbrahim/26)
‘’(Ey Muhammed) Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar...” (İsrâ suresi, 53. ayet.)
Bir de aşağıda zikrettiğim ayetlerdeki pedagojik prensipleri,Allah’ın emir kipindeki eğitici tavır ve yöntemlerini bırakın kullanmamayı, tam zıddını sergileyen bir kalem ve sözün kendi dinine nasıl zarar verdiğini de sakın unutmayalım.
İbrahim/25’’Temiz, sağlam, doğru bir söz’’
Ahzab/70 ‘’Yerinde ve dosdoğru söz’’
İsra/23 ‘’Gönül okşayıcı ikram olan söz’’
Ahzab/32 ‘’Anlayacağı ortak bir söz’’
Nisa/63 ‘’ Edebi, çerçeveli, etkileyici söz’’
Taha/44 ‘’Yumuşak bir söz’’
Değişim, insanlığın zararına ise eğer, ikna etme niyet ve sitiliyle, uygun üsluplarla bilgilendirme çalışmaları yapmak Allah’ın emridir. Bunun adı, ‘’İyiliği emredip, kötülükten nehyetme’’ mücadelesini yapmaktır.
Karşınızdakileri bir kalemde rezil ederek hiçbir güzelliği kabul ettiremezsiniz. Aksine onların kinin ve inkarını artırırsınız. Bu tür yöntemler Kuran’dan zerrece referans alamazlar.
Temel Kuran’i prensip ‘’İNSANLARIN GÖNÜL VE ZİHİN FİREKANSLARINI YAKLAMADAN KONUŞMAMAKTIR’’ Yoksa seramik dükkanına girmiş bir fil gibi etrafı yıkıp dökmekten ve mikrofonun şehvetinin tadını nefislere sunmaktan başka hatırda bir şey kalmayacaktır.
Tebliğdeki sistem Şudur:
-Kurani bir bilginin duygulara dönüşmesi,
-Oduyguların düşünceleri oluşturması,
-Düşüncelerin de harekete dönüşüp sonuca varmasıdır.
Bütün bu sürecin iki temel dinamiği vardır;
1-Aklahitap ederek konuşmak,
2-İkna etme çabasını kullanmak,
Gerisi zaman ve enerji israfıdır dostlar. Uyanık her birimiz uyanık olalım. Konuşanlar lütfen bu çerçevede konuşmaya gayret ediniz. Dinleyenler ise, hatalı davranış sergileyenler yüzünden hakikate sırtınızı dönmeyin. Her hâlükârdabireysel hayatımızı başkalarının ve kendimizin şehvetine kurban etmeyelim vesselam.
Hoş olun, Hoşça kalın, ilim ve irfanla kalın, Allah’a emanet olun.
Eyvallah İbrahim hocam, kaleminize kuvvet.Teşekkür ederiz