Peygamberimiz (s.a.v.) Vedâ Hutbesi’nde kardeşliğimizi şöyle hatırlatmaktadır:
“Ey İnsanlar, sözümü iyi dinleyin. Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız; Âdem ise topraktandır. Arab’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâdadır.”
"Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun.”
Babamız Hz. Adem’in (a.s.) çocukları olarak kardeşliğimiz, ilâhî rahmetten kovulan şeytanın ve şeytanla işbirliği yapan insanların, Allah’ın hudutlarını aşıp peşinde oldukları arzu ve hevâlarıyla devre dışı kaldığında, hayatın her alanı yaşanmaz hâle gelmekte, adaletsizlik ve zulüm zehirleri nesilleri hekâk etmektedir. İşte karanlığın en koyu olduğu o demde; ümidin, birliktelik ve beraberliğin, sevgi ve muhabbetin, maddi ve mânevî paylaşımın sembolü olan “Kardeşlik”, adaletsizlik ve zulmün panzehiri olarak kendini gösterir ve kurtuluşa ulaştıran çıkış yollarına rehberlik eder.
Moğol zulmünün dünyayı kasıp kavurduğu ve Anadolu Selçuklu topraklarına da musallat olduğu, Müslümanların canlarına ve mallarına kastettiği, aileleri ve toplumları parçaladığı, toplu katliamlar yaptığı devirde; dağılmış, savrulmuş ve ümidini yitirmiş müminleri birbirine kenetleyerek kardeşliklerini ihyâ edip ayağa kaldıran, panzehir olan, ilim, irfan ve medeniyet hareketinin adı “Ahîlik”tir.
Basîretli ve firâsetli Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubad’ın (1220-1237), 1230’lu yıllarda, asıl adı Şeyh Nasiruddîn Mahmud b. Ahmed olan Ahî Evran’a yetki ve desteği ile temelleri atılan “Ahîlik”, dünyanın birlik, beraberlik ve kardeşliğe her zamandan daha çok ihtiyacı olduğu 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu topraklarında yeşermiş, Ahî Evran’ın yetiştirdiği ilim ve irfan erleri ile teşkilatlanmıştır.
“Cömert ve eli açık kardeş” anlamındaki “Ahîler”, Osmanlı Devleti’nin de kutlu mayasını atmış, en büyük toplayıcı unsur olan İslam Dini’nin şemsiyesi altında, üstün ahlak erdemlerini kuşanarak, ilmiyle, edebiyle, sanat ve zanaatıyla 700 yıl boyunca bu coğrafyanın en aktif “İyilik Hareketi”nin kahramanı olmuşlardır. Ahîler, dünyevî ve uhrevî her alanı kuşatıcı yönleriyle, Selçuklu ve Osmanlı döneminde sosyo-ekonomik hayatı derinden etkilemişlerdir.
Ahî Evran’ın hanımı Fatma Bacı liderliğinde kurulan ve dünyanın ilk kadın sivil toplum teşkilatı olan “Bâcıyân-ı Rûm” (Anadolu Kadınlar Teşkilatı), kadınları eğitmiş, onları aşına, işine ve eşine bağlı yetiştirmiş ve kadınları meslek sahibi yaparak üretici konuma getirmiştir.
Yaradana itaat, iyi bir kul olma; Nefisle mücâdele, nefse hâkimiyet, misafirperverlik, doğruluk, dürüstlük, helal kazanç; Kendi ihtiyacı varken elindekini başkasına verme; Âdâb-ı muâşeret kurallarına uyma; Ayrımcılık yapmaksızın insanları sevme; Nasihat; Tevbe; Gücü varken affetme; Kötülüğe iyilikle karşılık verme; Edep ve haya; Hile yapmama; Zulme ve zâlime karşı koyma; hak ve adalete riâyet etme v.s. gibi ahînin yetişip olgunlaşmasına kadar, yaşam ve ahlâk kurallarının öğretildiği 124 ana kural, 740 fütüvvet şartı, ahînin âbidevî şahsiyetini oluşturan kâmil insan özellikleridir. Bununla beraber ahîler, tarih, önemli kişilerin ve âlimlerin hayatı, tasavvuf, Türkçe, Arapça, Farsça ve Edebiyat konularında da eğitim ve öğretim verildiği gibi, kılıç kullanmak, ok atmak ve ata binmek tâlimleri de mutlaka yaptırılırdı.
Ahî zaviyelerine, işçi ve çıraklardan başka öğretmenler, müderrisler, kadılar, hatipler, vaizler, emirler, bölgenin saygın ve önder kişileri de devam ederlerdi.