Makalemiz, 15 Ocak ve 22 Ocak 2025 tarihlerinde “Antalya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Azası Mehmet Remzi Büyüközer'in Antalya Milletvekili Mehmet Rasih Kaplan ile Alakalı Yazısı” başlığı ile yayınlanan köşe yazılarındaki Mehmet Rasih Kaplan’ın katıldığı konferanstaki Mart 1937 tarihli konuşması üzerinedir. Mehmet Rasih Kaplan’ın yaptığı konuşmadaki önemli kesitlerin devamı şöyledir:
“Sizlerden rica ederim:
Bazı yerlerde bu eserlerin tahrip edildiğini gördük. Muhafaza etmek ve daha mâmur hâle getirmeye çalışmak milli vazifelerimizdendir. Türkün olmayan eserler üzerinde durmak bile istemem. Fakat Türk malı, Türk dehâsının, Türk sanatının eseri olan her şey üzerinde ehemmiyetle tevakkuf edilmelidir (durulmalıdır).
Geçen hafta çıkan Halkevi Mecmuamızda bu eserlerin en kıymetlisinden bahsedildi. Alanya ve Akseki arasındaki Alâra Çayı üzerinde yapılı Selçuk Kervansarayı’nı tetkik eden yazılar neşrolundu. Bu kervansaray Selçukluların kışı geçirmek üzere Konya’dan Alanya’ya indikleri devirlerde yapılmıştır. Halkevi yardımı ile eserin muhitini imar etmek için Halkevimizin bu şubesinin daha alaka ile çalışmasını rica ederim. Kervansarayın yanında bir de kale vardır. Halk dilinde bu kalenin adı “Manavoğlu Kalesi”dir. Manavoğlu o kalede sığınmıştır. Fakat bu kalenin Selçuklulara ait olup olmadığı meşkûktür (şüphelidir). Maamafih şâyân-i tetkiktir (incelenmesi gerekmektedir).
Selçuklular devrinde Antalya’yı çok kıymetli eserlerle bezenmiş bir vaziyette gördükten sonra Osmanlı devrinde Antalya’yı eser itibariyle zayıf buluyoruz. Fakat yurt sakinleri itibariyle tarih Türk’ten başka kimseyi kaydetmiyor.
Bu devre ait Elmalı’da çok kıymetli bir cami vardır. Antalya’da Kuyucu Murad’ın bir camii ile Serik-Manavgat arasındaki Köprü Çayı Köprüsü dikkate değer kıymettedir. Evkaf idaresindeki vesikalar da bu eserlerin müeyyideleridir. Türk tarihine büyük hizmetleri ile giren büyük şahsiyetler arasında Kuyucu Murad’ın mühim mevkii vardır. Kuyucu Murad’ın asıl adı Koca Murad Paşa’dır. Türk ulusunu şekavet çetelerinden kurtarmakta çok hizmet etmiştir. Size bir fıkrasını arz edeceğim:
Kuyucu Murad Paşa halk arasında iyi telakki edilmektedir. Halbuki telakki yerinde değildir. Kalplerimizde yer vermeye mecbur olduğumuz bu büyük adam yurdun şakilerin zulmünden kurtarmaya çalıştığı sıralarda Canbolad oğlu adındaki sergerdeyi de (elebaşını da) takip ediyordu. O vakit kendisi saraya davet edilmiş, hükümdar kendisine “Senden bir ricam var. Canbolad oğlunu bana bağışla” demiş. Koca Murad şu cevabı veriyor: “Ben dağda, taşta beyhude uğraşmışım, asıl eşkıya başı burada imiş. Binlerce insan kanı döken bir adamın affını istiyorsun. Bu teklifi kendine nasıl yakıştırıyorsun?”
Arkadaşlar!
Koca Murad tarihimizde şerefli hizmetleri ile daima anılmaya layık bir adamdır. Bu hakikat vilayetimizdeki eserleri ve hizmetleri ile sabittir.
BARBAROS:
Tarihte son devir adıyla anılan devrimin başlarında dünyanın büyük adamları, büyük fatihleri arasında, bilhassa denizciliğin hemen hemen tek adamı sayılan Türk denizciliğine ünü ve şerefi ile kazandırdığı zaferlerin genişliği ile denizciler başı olan Barbaros ise denizciliğe Antalya’dan başlamıştır.
Türk denizcilik tarihinde Antalya’nın bu başlangıç dolayısıyla mevkii vardır. Bizi bu noktada yine büyük mareşalimiz Fevzi Çakmak tenvir etmiştir. Barbaros o devirde Antalya valisi bulunan Korkud’un kendisine verdiği gemiler ve denizcilerle sefere başlayarak Osmanlı devrinde Akdeniz’in tamamen hükümranı olmuş ve Akdeniz’i yurt içinde bir göl hâline getirmiştir. Halkevimizden ikinci ricam, Barbaros’un, bu büyük Türk kumandanının hatırasını mahsus bir gün yaparak Antalya’da yaşatmaktır.
Barbaros’un denize çıkışı bu suretle Antalya’dan başlıyor. Büyük mareşalimiz, “Barbaros’u aranızda yaşatınız, unutmayınız” demişlerdir. Arkadaşlar, bu ikazın sebepleri vardır. Barbaros, Akdeniz’de en şanlı surette hükümran olan Türk kumandanlarındandır. Karşısında boyun eğmemiş hiçbir kuvvet bırakmamıştır.
Barbaros’un bizim için şâyân-i iftihar bir vakasını arz edeyim: Fransız hükümeti, veliahdını Barbaros’un yanına veriyor. Kendisinden deniz terbiyesi almak ve staj görmek için. İlk mülâkatta veliahda söylediği söz şudur: “Sen, yarın Fransız hükümetinin başına geçeceksin. Seni her yerde Fransızlar alkışlayacak. Belki zaferler kazanacaksın. Fakat sana şunu hatırlatayım ki, zaferlerinin, mefahirinin (övülmenin), hepsinin fevkinde seni tarihte yâd ettirecek bir vaka vardır. O da Barbaros’la beraber bulunduğun şu tarihi günlerdir.”
Bu vaka, büyük Türk kumandanının milliyet hissinin, milli izzeti nefsinin ve varlığının ne kadar büyük olduğunu gösteren şerefli bir hakikattır. İşta bugün size Antalya ile alâkasını arz ettiğim Barbaros bu kadar yüksek şahsiyettir. Onun için rica ediyorum, Nisan’ın ilk haftasındaki Pazar gününü “Barbaros Günü” olarak yaşatalım ve Halkevimizin kütüphanesindeki Barbaros’a ait bir dolabımız bulunsun.”