Antalya’nın fethi sonrası Anadolu Selçuklu Devleti’nin dikkatleri şehre yoğunlaşmış, maddî ve manevî kalkınma hamlelerine başlanmıştı. Sözkonusu faaliyetler çerçevesinde, atesit, gayr-i müslim, Yahudi ve Hristiyan yani Müslümanların dışında kimsenin kabul edilmediği Ahîlik teşkilâtı, teşkilatının kurucusu Ahî Evran’ın liderliğinde kısa bir zamanda Anadolu’nun her yanında teşkilatlandı.
Anadolu’da 13. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar 700 yıl varlığını sürdürmüş, devlet ve halk üzerinde derin etkiler bırakmış Ahîlik, sayısız ilim-irfan-sanat ehli yanında devlet adamları ve komutanlar yetiştirti.
İlim, irfan ve sanat öncüleri olan ahîlerden Ahî Yusuf ile birlikte Ahî Şücâüddin Hazretleri de Ahî Evran tarafından Antalya’ya gönderildi. Bilgi, sevgi, karşılıklı dayanışma, sosyal yardımlaşma, yiğitlik, kahramanlık gibi insanlar için gerekli olan güzel hasletleri kendilerinde toplamayı başaran Ahîler Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında da önemli bir rol oynadılar.
Antalya Çaybaşı Mahallesi’nde 1345 sokakta türbesi bulunan ve halk arasında “Şeyh Cüce” diye bilinen, çok sevilen ve ziyaret edilen Şeyh Sücâüddin Hazretleri Antalya’nın kale dışı mevkiine medrese ve zâviyesini kurmuştu. İşçi ve çıraklardan başka, öğretmenler, müderrisler, kadılar, hatipler, vâizler, emirler, bölgenin saygın ve önder kişilerle, üst düzey yöneticiler, tabibler, vâliler, komutanlar, müderrisler ve kadılar bu medrese ve zâviyelerden yetişti.
Hakkında kaynaklarda herhangi bir belge ve bilgi bulunmayan Şeyh Sücâüddin Hazretleri’nin Türbesi h.636/m.1238 yılında inşa edilmiştir. Türbenin kapısının bulunduğu kuzey cephesinde, sivri kemerli iki niş içinde, iki mermer kitâbe bulunmaktadır. Süleyman Fikri Erten; “Şeyh Şüca denilen türbe duvarında” açıklaması ile, kapının sağ tarafında yer alan inşâ kitâbesini okuyup, 1919 yılında Osmanlıca bastırdığı “Antalya Livası Tarihi” adlı kitabında kaydetmiştir. Kemal Turfan’ın 1970 yılındaki tespitinde ise inşâ kitâbesi türbenin içerisinde, âyet-i kerimenin yer aldığı ikinci kitâbe dışarıdadır. Türbe, 1969 yılında aslına uygun onarım görmüş, kesme taştan kare plan ile üst kısmı mescid, alt kısmı türbe olarak inşa edilmiş, üzeri kiremitli bir çatı ile örtülmüştür.
Şeyh Sücâüddin Hazretlerinin türbesinin giriş kapısının sağ ve sol taraflarında, türbenin inşâ edildiği döneme ait iki kitâbe bulunmaktadır. Kapının sağ tarafında yer alan inşâ kitâbesi, 70x70 cm ebatlarında, mermer üzeri 5 satır Selçuklu sülüsü ile yazılmıştır. Kitâbe şöyledir:
Türkçe okunuşu: Lillâhi
Teberre’a bi-‘imâreti hâzihi’t-türbeti
el-‘abdeynü’d-da’îfeynü’l-muhtâceynü ilâ
Rahmetillâhi Te’âlâ Türkeri ez-Zevâk ve ehûhu
Erak Mirârî bin Abdillâhi fî seneti sitte selâsîne ve sittemiyete
Türkçe Çevirisi: “Sadece Allah için, bu türbenin yapımını, zayıf ve Allâh Teâla’nın rahmetine muhtaç kullar, Türkeri Zevvâk ve kardeşi Abdullah oğlu Erak Mirârî 636/1238 senesinde bağışladı.”
Erten, المحتاجين (el-muhtâceyni) kelimesini من المحتاجين (mine’l-muhtâcîne) şeklinde; تركرى الذواق (Türkeri ez-Zevâk) kelimesini تركرى الزواق (keskin “ze” harfi ile) şeklinde; ارق مرارى (Erak Mirârî) kelimesini ارو مزارى (Eru Mezârî) şeklinde hatalı okumuştur. Yılmaz-Tuzcu, بن عبدالله (bin Abdillah) kelimesini ابوعبدالله (ebû Abdillâh) şeklinde; ست ثلثين (sitte selâsîn/636) tarihini ثلثين (selâsîn/630) şeklinde hatalı okumuşlardır.
Giriş kapısının sol tarafında yer alan ikinci kitâbe, 73x70 cm ebatlarındadır. Mermer üzeri 5 satır Selçuklu sülüsü ile yazılı kitâbede Tevbe suresinin 18. âyet-i kerimesi vardır. Kitâbe şöyledir:
Türkçe okunuşu: İnnemâ ya’muru mesâcidallâhi men
âmene billâhi ve’l-yevmi’l-âhiri ve ekâme
s-salâte ve âte’z-zekâte ve lem yahşe illallâhe
fe-‘asâ ülâike en yekûnû mine’l-mühtedîne
Türkçe Çevirisi: “Allah'ın mescidlerini, ancak Allah'a ve âhiret gününe îmân eden, namazı hakkıyla edâ eden, zekâtı veren ve Allah'dan başkasından korkmayan kimseler i'mâr eder; işte hidâyete erenlerden olmaları umulanlar da onlardır!”